#tüm mezzopotamalus entry'leri

koronadan dolayı homo sapiens türünün uymakla mükellef olduğu yasadır. sosyal aktiviteler asgariye indirilmiş ve bir nevi münzevi hayatına doğru geçiş hali oluşmuş diyebiliriz. sosyal bir tür olarak umarım bir an önce virüsten tüm insanoğlu olarak kurtulur ve güneşli güzel günler görürürüz.
ayrıca bu virüs sayesinde de dünyanın ortak evimiz olduğu, bilimin ne kadar önemli ve değerli olduğu, dil din renk milliyet ayrımı gözetmeden herkesin aynı ve eşit olduğu farkındalığı daha da yayılmaya başlanacağını düşünüyorum. umarım bu felaket daha güzel ve yaşanabilir, kardeşçe bir dünyanın kurulması için bir faktör olur.
6 ay çalıştım bu ülkede. önce iyi yanlarından bahsedeyim.

türk dizilerini çok izlediklerinden olsa gerek türkçeyi iyi biliyorlar. yemekleri, içkileri ve gece hayatı çok ucuz. elektrik, su, doğalgaz beleş. yakıt beleşe yakın. her gördüğünüz araç taksi. pazarlık yapın ve istediğiniz yere sizi bıraksın ve çok ucuz. din, sovyet yönetiminden olsa gerek yok denecek kadar az. kavga etmenin cezası yüksek olduğu için insanlar ağız dalaşında işi bırakıyorlar. şoförümüz yola yanlış giren diğer arabanın şoförüyle abartmıyorum en az 10-15 dk tartıştı ve yollarına devam ettiler. türkiye'de olsa neler olurdu siz tahmin edin. kadın nüfusu erkek nüfusundan 4 kat fazla olduğu için ve kadınların türklere karşı zaafı olduğu için siz çok bir enerji sarf etmeden onlar sizle arkadaşlık kurabiliyorlarlar ve ince yapılı güzel kadınlardır. herkes rusça biliyor. evet iyi şeyleri bu kadar. gelelim şimdi de kötü taraflarına

ülke ruh hastası bir despot tarafından yönetiliyor. dışarıda bir türkmen kızla görünmeniz yasak. hele hele evinizde yakalanırsanız 15 günlük bir hapis sonrası deport ediliyorsunuz. keza bu durumu kullanıp polisle işbirliği içinde çalışan kadınlar da var. türkmen gençlerin sakal bırakması yasak. asya olimpiyatları gibi sikindirik bir turnuva için tüm şehrin ana yola bakan binalarını beyaza boyattırmış (sonra da tüm şehri), fazla insan gelecek diye aşkabat'taki türkmenleri turnuva bitimine kadar diğer şehirlere göndermişlerdir. aşkabat'taki kedi, köpek ve kargaları katlettirmiştir. herkes bu adamdan allah gibi korkuyor. telefonun olmadığı yerde bile adından bahsedilmiyor. insanları özellikle erkekleri türklerden nefret ediyorlar ve aşırı kaypaklar. baskı altında yaşayan insanların nasıl erdemsiz, pısırık ve kaypak olduklarını burada çok net görebilirsiniz. en iyi olarak gördüklerimden şoförlerimizden birinin, araç sayısını 1'e düşüreceğimizi öğrendikten sonra diğer arkadaşı (ki onu işe almamıza vesile olan kişiydi) için nasıl iftira ettiğine şahit oldum. iş olanağı yok denecek kadar az olduğu için fuhuş hemen her yerde. ingilizce sıfır. oradan ayrılmadan önce şöyle bir karar tartışılıyordu: yıl sonuna kara tüm araçların rengi sadece yeşil ya da beyaz olacak, türkmen bayrağından ötürü. zaten bu türkmen yıldızını hemen her yerde görmek mümkündü. müthiş bir bayrak ve sembol fetişizmi var, bizdekinden birkaç tık daha fazla. ayrıca çorak bir yer olduğu için yeşillik hiç yok. sırf ağaçlandırma faaliyetleri için milyonlarca dolar harcıyorlar.
gece 11'den sonra dışarı çıkma yasağı da olan açık cezaevi bir ülke. dünyadan silinse dünya hiçbir şey kaybetmez o derece gereksiz bir yer.
geçen yıl gittiğim ve duygusal bir bağ kurduğum, dünyalar tatlısı kendim gibi rocker bir kız arkadaş edindiğim ve hala görüştüğüm, çok samimi, kendine has bir şehir. ben insanını çok sevdim. saygılı ve yardımseverler. kadınlar sosyal hayatın her yerindeler ve şehrin anaerkil bir havası var.
whoopie'de mutlaka kahvaltı yapın. fitz'e gidin kokteylinizi için, odd brew'de mutlaka bira için goralskoy rinok el'de mutlaka burger yiyin. burdaki burgerlere bayılmıştım.
çakallara gelince onlar her yerde var tabiki. potemkin merdivenlerinde arkadaşımın cüzdanını çalmışlardı. elemanlar ingilizce bilmemelerine rağmen bizimle irtibat kurmaya çalışıyordu. kafamız da güzel olduğu için çok dikkat edememiştik. o arada cüzdanını çalmışlar yaklaşık 3k tl gitmişti. bu tür parklarda dikkatli olun. sizle özellikle konuşmaya çalışan tiplere karşı temkinli olun derim.
bu ufak tatsızlığa rağmen çok sevdiğim bir şehirdir.
bu arada nargile kültürü çok yaygın. klas bir bar diye girdiğiniz mekan dumanaltı nargile kafe-bar olabiliyor. ukraynalı kızarkadaşım çok sevdiği için ben de tatmıştım. nargileleri gerçekten çok başarılı. türkiye'deki normal kafelerdekilerle kıyaslanamayacak derecede iyiydi. mutlaka görün ve bizi iyi tanıtın. çünkü daha önceki entrylerde de söylendiği gibi eğitimsiz öküz türkler de çok gittiği için maalesef negatif bir algı oluşabiliyor.
genelde içerken sosyalleşenlerdenim. turist olarak gittiğim yerde insanlarla tanışıp arkadaşlık kurduğum oluyor. tabi ilgi alanıma karşı cins (bkz: kadınlar) girince genelde bu sohbet arkadaşlığa onlarla birlikte dönüşüyor. ihracat yapan bir firmada olduğum için de çoğu zaman iş dolayısıyla farklı kültürden insanlarla arkadaşlıklar kuruyorum.
sosyal medyayı da kullananlar var tabi ama yurtdışında tanışmalar türkiyedeki gibi önyargı ve soğuklukla karşılanmadığı için yüzyüze tanışmalar daha iyi ve kolay geliyor bana. sadece içerek değil içmeden de sosyalleşip tanışmak isterim, bunu da deneyeceğim :)
sadece karşı cinsle değil kendi cinsimle de tanışmak ve arkadaş olmak isterim tabi eş-cinsel ön-yargısıyla yaklaşılması muhtemel olur diye de kaygılanmıyor değilim.
yapmaktan da dinlemekten de keyif aldığım bir husustur bu. sizler yurtdışından insanlarla nasıl tanışıyorsunuz?
uzun zamandır gitmeyi düşünüyordum. eric clapton konseri sayesinde gitmek nasip olacak olan dünya üzerindeki canına yandığım güzel bir şehir.
bir yandan yersem şimdi bu direk kilo yapar, lan zaten diyetteyiz düşüncesi; bir yandan karnımdan bateri soloları nasıl keserim hissiyatı arasında gitgeller yaşanan ve kişiyi uyutmayan bir arkadaşımızdır. bu arkadaşımızın acı çığlıklarını kesmeyi ekmek üzerine sürülen krem peyniri ağza atılan birkaç zeytin ya da muz yiyerek kesmek benim için en ideal çözüm olmuştur.
evde olduğunda 'off ulan şimdi dışarıda olsak ne eğlenirdik' diye düşündürten, dışarıda geçirince de 'hiç eğlenceli de değilmiş. evde olsak daha çok eğlenirdik' düşüncesi umarsızca zihne üşüşen tezatlarla dolu bir gündür.
'ah ah zamane gençliğinin hiç saygısı kalmamış. şurada yaşlı başıma yer de vermiyorlar' serzenişinin edildiği homo sapiens türüne ait geçgin dostlarımızdır.