#tüm gezentuccar entry'leri
sözlerini nevzat çelik'in yazdığı (bkz: ahmet kaya) tarafından seslendirilen bir türküdür.
beni burada arama
arama anne
kapıda adımı
adımı sorma
saçlarına yıldız düşmüş
koparma anne ağlama
kaç zamandır yüzüm traşlı
gözlerim şafak bekledim
uzarken ellerim kulağım kirişte
ölümü özledim anne
yaşamak isterken delice
ah.... verebilseydim keşke
yüreği avucunda koşan
her bir anneye
tepeden tırnağa oğula
ve kıza kesmiş
bir ülkeyi armağan
düşlerimle sınırsız
diretmişliğimle genç
şaşkınlığımla çocuk devrederken sırdaşıma
usulca açıverdi yanağımda tomurcuk
pir sultanı düşün anne, şeyh bedrettin'i
börklüce'yi torlak kemal'i insanları düşün anne
düşün ki yüreğin sallansın
düşin ki o an güneşli güzel günlere inanan
mutlu bir yusuf'cuk havalansın
beni burada arama
arama anne
kapıda adımı
adımı sorma
saçlarına yıldız düşmüş
koparma anne ağlama
yani benim güzel annem
ala şafağın da ülkemin yıldız uçurmak varken
oturup yıldızlar içinde kendi buruk kanımı içtim
ne garip duygu şu ölmek
öptüğüm kızlar geliyor aklıma
bir açıklaması vardır elbet
giderken dar ağacına
geride masa üstünde boynu bükük kaldı kağıt kalem
bağışla beni güzel annem
oğul tadında bir mektup yazamadım diye kızma bana
elleri değsin istemedim
gözleri değsin istemedim
ağlayıp koklayacaktın
belki bir ömür taşıyacaktın koynunda
yaşamak ağrısı asıldı boynumda
oysa türkü tadında yaşamak isterdim
ölmek ne garip şey anne
bayram kartlarının tutsaklığından aşırıp bayramı
sedef kakmalı bir kutu içinde
vermek isterdim çocukların eline
sonra benim güzel annem
damdan düşer gibi vurulmak isterdim bir kıza
gecenin kıyısında durmuşum
kefenin cebi yok koynuma yıldız doldurmuşum
koşun çocuklar koşun
sabah üstüme üstüme geliyor
kısacası güzel annem
bir çiçeği düşünürken ürpermek yok
gülmek, umut etmek, özlemek
ya da mektup beklemek
gözleri yatırıp ıraklara
ölmek ne garip şey anne
artık duvarları kanatırcasına tırnağımla
şaşkın umutlu şiirler yazamayacağım
mutlak bir inançla gözlerimi tavana çakamayacağım
baba olamayacağım örneğin
toprak olmak ne garip şey anne
uçurumlar ki sende büyür
dağdır ki sende göçer
ben bayrak derim çiçek derim
çam diplerine açmış kanatlarını kozalak derim
gül yanaklı çocuğa benzer
yine de oğlunu yitirmek
ne garip şey anne
her kavgada ölen benim
bayrak tutan çarpışan her kadın
toprağı tırnaklayarak doğurur beni
özlem benim, kavga benim, aşk benim
bekle beni anne
bir sabah çıka gelirim
bir sabah anne bir sabah
acını süpürmek için açtığında kapını
adı başka sesi başka nice yaşıtım
koynunda çiçekler
çiçekler içinde bir ülke getirirler...
beni burada arama
arama anne
kapıda adımı
adımı sorma
saçlarına yıldız düşmüş
koparma anne ağlama
kaç zamandır yüzüm traşlı
gözlerim şafak bekledim
uzarken ellerim kulağım kirişte
ölümü özledim anne
yaşamak isterken delice
ah.... verebilseydim keşke
yüreği avucunda koşan
her bir anneye
tepeden tırnağa oğula
ve kıza kesmiş
bir ülkeyi armağan
düşlerimle sınırsız
diretmişliğimle genç
şaşkınlığımla çocuk devrederken sırdaşıma
usulca açıverdi yanağımda tomurcuk
pir sultanı düşün anne, şeyh bedrettin'i
börklüce'yi torlak kemal'i insanları düşün anne
düşün ki yüreğin sallansın
düşin ki o an güneşli güzel günlere inanan
mutlu bir yusuf'cuk havalansın
beni burada arama
arama anne
kapıda adımı
adımı sorma
saçlarına yıldız düşmüş
koparma anne ağlama
yani benim güzel annem
ala şafağın da ülkemin yıldız uçurmak varken
oturup yıldızlar içinde kendi buruk kanımı içtim
ne garip duygu şu ölmek
öptüğüm kızlar geliyor aklıma
bir açıklaması vardır elbet
giderken dar ağacına
geride masa üstünde boynu bükük kaldı kağıt kalem
bağışla beni güzel annem
oğul tadında bir mektup yazamadım diye kızma bana
elleri değsin istemedim
gözleri değsin istemedim
ağlayıp koklayacaktın
belki bir ömür taşıyacaktın koynunda
yaşamak ağrısı asıldı boynumda
oysa türkü tadında yaşamak isterdim
ölmek ne garip şey anne
bayram kartlarının tutsaklığından aşırıp bayramı
sedef kakmalı bir kutu içinde
vermek isterdim çocukların eline
sonra benim güzel annem
damdan düşer gibi vurulmak isterdim bir kıza
gecenin kıyısında durmuşum
kefenin cebi yok koynuma yıldız doldurmuşum
koşun çocuklar koşun
sabah üstüme üstüme geliyor
kısacası güzel annem
bir çiçeği düşünürken ürpermek yok
gülmek, umut etmek, özlemek
ya da mektup beklemek
gözleri yatırıp ıraklara
ölmek ne garip şey anne
artık duvarları kanatırcasına tırnağımla
şaşkın umutlu şiirler yazamayacağım
mutlak bir inançla gözlerimi tavana çakamayacağım
baba olamayacağım örneğin
toprak olmak ne garip şey anne
uçurumlar ki sende büyür
dağdır ki sende göçer
ben bayrak derim çiçek derim
çam diplerine açmış kanatlarını kozalak derim
gül yanaklı çocuğa benzer
yine de oğlunu yitirmek
ne garip şey anne
her kavgada ölen benim
bayrak tutan çarpışan her kadın
toprağı tırnaklayarak doğurur beni
özlem benim, kavga benim, aşk benim
bekle beni anne
bir sabah çıka gelirim
bir sabah anne bir sabah
acını süpürmek için açtığında kapını
adı başka sesi başka nice yaşıtım
koynunda çiçekler
çiçekler içinde bir ülke getirirler...
saygınlığını yitirmiş kişidir. uyuşuturucu madde satıcısı ve kullanıcısı için kullanılan bir sıfattır.
türk tiyatro ve sinema tarihine damgasını vurmuş önemli isimlerden biridir. (bkz: mahmut hoca)
ilk albümü 1985 yılında yapan ve 2000 yılında yaşamını yitiren toplumsal hareketlerin politik perspektiflerinin yanı sıra kültürel pratikler, değer, haz, duygu halleri yaratıyor olmasından hareketle, politik müziği bu yaratıların okunabileceği bir siyasal iletişim mecrası olarak gören sanatçı kişiliktir. (bkz: şafak türküsü)
devrimi halkına birçok şarkısıyla anlatmaya çalışmıştır. bunlardan birisi devrim için ölenlerin ardından söylediği;
BENİ TARİHLE YARGILA
"Titrek bir mum alevinin havaya bıraktığı bulanık bir is,
Ve göz gözü görmez bir sis değildik biz
Beni bilimle anla iki gözüm, felsefeyle anla,
Ve tarihle yargıla..."
Bal değildir ölüm bana,
İdam gül değildir bana,
Geceler çok karanlık,
Gel düşümdeki sevgilim,
Ay ışığı yedir bana...
"Ahh... Ben hasrete tutsağım,
Hasretler tutsak bana
Bıyığımdan gül sarkmaz,
Bıyık bırakmak yasak bana,
Mahpus bana, sus bana.
Yağlık ilmek boynuma...
Sevgili yerine
Koynuma idamlar alır, idamlar alır yatarım,
Ve sonra sabırla beklerim,
Bulutları çekersiniz üstümden,
Suçsuzluğumun yargılayıcılarını yargılarsınız,
Ve o güzel geleceği getirirsiniz bana...
Ölüm tanımaz işte o zaman sevgim,
Tırnaklarımı geçirip toprağın sırtına, doğrulurum,
Gözlerimde güneş koşar,
Ve çiçekler ekersiniz, çiçekler ekersiniz toprağıma..."
Duygu bana, öykü bana,
Roman gibi her an bana
Hücremde yalnızım gel,
Gel düşümdeki sevgilim,
Soyunup hazırlan bana.
"Biraz sonra asmaya götürecekler beni,
Biraz sonra dalımdan koparıp öldürecekler beni,
Hoşçakalın sevdiklerim;
Dört mevsim, yedi kıta, mavi gök...
Bütün doğa hoşçakalın...
Hoşçakalın sevdalılar,
Çocuklar, üniversiteliler, genç kızlar,
Sonsuz uzay, gezegenler ve yıldızlar,
Hoşçakalın...
Hoşçakalın senfoniler, oyun havaları,
Sevda türküleri ve şiirler.
Bildirilerimizin ve seslerimizin yankılandığı şehirler.
Dağlarında yürüdüğümüz toprak,
Yalınayak eylem adımlarıyla geçtiğimiz nehirler hoşçakalın...
Hoşçakalın ağız tatlarım;
Sıcak çorbam, çayım, sigaram...
Havalandırma sıram, banyo sıram, kelepçe sıram...
Parkamı, kazağımı, eldivenlerimi, ayakkabılarımı,
Ve kalemimi, ve saatimi,
Ve kavgamı bıraktığım sevgili dostlar
Hoşçakalın, hoşçakalın..."
Dostum bana, sevdam bana,
Soluğunu geçir bana,
Uyku tutmuyor gözüm,
Anılar sıraya girdi.
Gel anne süt içir bana.
"Hoşçakalın anılarımı bıraktığım insanlar,
Mutluluğu için dövüştüğüm insanlar,
Yedi bölge, dört deniz,
Yedi iklim, altmış yedi şehir,
Okullar, mahalleler, köprüler, tren yolları...
Deniz kıyıları, balıkçı motorları, takalar,
Asfalt yolu boyu dizilmiş fabrikalar,
Ve işçiler ve köylüler...
Hoşçakal ülkem
Hoşçakal anne, hoşçakal baba, kardeşim,
Hoşçakal sevgilim, hoşçakal dünya,
Hoşçakalın dünyanın bütün halkları,
Sınırlı olmayan mekâna,
Sınırlı olmayan zamana gidiyorum ben;
En sevda halimle, en yaşayan halimle,
Gidiyorum dostlarım,
Hoşçakalın, hoşçakalın...
Beni yaşamımla sorgula iki gözüm,
Beni yüreğimle, beni özümle,
Bilimle anla beni, felsefeyle anla beni,
Tarihle anla beni,
Ve öyle yargıla.
Söz: Ersin Ergün
devrimi halkına birçok şarkısıyla anlatmaya çalışmıştır. bunlardan birisi devrim için ölenlerin ardından söylediği;
BENİ TARİHLE YARGILA
"Titrek bir mum alevinin havaya bıraktığı bulanık bir is,
Ve göz gözü görmez bir sis değildik biz
Beni bilimle anla iki gözüm, felsefeyle anla,
Ve tarihle yargıla..."
Bal değildir ölüm bana,
İdam gül değildir bana,
Geceler çok karanlık,
Gel düşümdeki sevgilim,
Ay ışığı yedir bana...
"Ahh... Ben hasrete tutsağım,
Hasretler tutsak bana
Bıyığımdan gül sarkmaz,
Bıyık bırakmak yasak bana,
Mahpus bana, sus bana.
Yağlık ilmek boynuma...
Sevgili yerine
Koynuma idamlar alır, idamlar alır yatarım,
Ve sonra sabırla beklerim,
Bulutları çekersiniz üstümden,
Suçsuzluğumun yargılayıcılarını yargılarsınız,
Ve o güzel geleceği getirirsiniz bana...
Ölüm tanımaz işte o zaman sevgim,
Tırnaklarımı geçirip toprağın sırtına, doğrulurum,
Gözlerimde güneş koşar,
Ve çiçekler ekersiniz, çiçekler ekersiniz toprağıma..."
Duygu bana, öykü bana,
Roman gibi her an bana
Hücremde yalnızım gel,
Gel düşümdeki sevgilim,
Soyunup hazırlan bana.
"Biraz sonra asmaya götürecekler beni,
Biraz sonra dalımdan koparıp öldürecekler beni,
Hoşçakalın sevdiklerim;
Dört mevsim, yedi kıta, mavi gök...
Bütün doğa hoşçakalın...
Hoşçakalın sevdalılar,
Çocuklar, üniversiteliler, genç kızlar,
Sonsuz uzay, gezegenler ve yıldızlar,
Hoşçakalın...
Hoşçakalın senfoniler, oyun havaları,
Sevda türküleri ve şiirler.
Bildirilerimizin ve seslerimizin yankılandığı şehirler.
Dağlarında yürüdüğümüz toprak,
Yalınayak eylem adımlarıyla geçtiğimiz nehirler hoşçakalın...
Hoşçakalın ağız tatlarım;
Sıcak çorbam, çayım, sigaram...
Havalandırma sıram, banyo sıram, kelepçe sıram...
Parkamı, kazağımı, eldivenlerimi, ayakkabılarımı,
Ve kalemimi, ve saatimi,
Ve kavgamı bıraktığım sevgili dostlar
Hoşçakalın, hoşçakalın..."
Dostum bana, sevdam bana,
Soluğunu geçir bana,
Uyku tutmuyor gözüm,
Anılar sıraya girdi.
Gel anne süt içir bana.
"Hoşçakalın anılarımı bıraktığım insanlar,
Mutluluğu için dövüştüğüm insanlar,
Yedi bölge, dört deniz,
Yedi iklim, altmış yedi şehir,
Okullar, mahalleler, köprüler, tren yolları...
Deniz kıyıları, balıkçı motorları, takalar,
Asfalt yolu boyu dizilmiş fabrikalar,
Ve işçiler ve köylüler...
Hoşçakal ülkem
Hoşçakal anne, hoşçakal baba, kardeşim,
Hoşçakal sevgilim, hoşçakal dünya,
Hoşçakalın dünyanın bütün halkları,
Sınırlı olmayan mekâna,
Sınırlı olmayan zamana gidiyorum ben;
En sevda halimle, en yaşayan halimle,
Gidiyorum dostlarım,
Hoşçakalın, hoşçakalın...
Beni yaşamımla sorgula iki gözüm,
Beni yüreğimle, beni özümle,
Bilimle anla beni, felsefeyle anla beni,
Tarihle anla beni,
Ve öyle yargıla.
Söz: Ersin Ergün
batı' dan başlayarak zamanla tüm dünyayı etkisi altına alan feminizm, genel anlamda cinsiyet ayrımını sona erdirmeyi amaçlamaktadır ve türkiye' de de etkisi bu yönde olmuş fakat kültür, coğrafya, din, sosyal ve ekonomik farklılıklar sebebiyle etki alanları farklılaşmıştır. ülkemizde, feminizmin oluşturduğu haklar ve özgürlükler söylemine farklı perspektiflerden de olsa feministlerle beraber, islami kesim kadınları da katılmaktadır.
bir zamanlar yapraklı takvimlerin arkasında popüler olan bir kadın ismidir. ülkemizde bir çok kezban isminde kadın vardır. ayrıca kezban lakaplı bir çok genç kızımızda bügün aramızda aval aval dolaşmaktadır.
bir çok gezginin lise yıllarında gizli gizli dinlediği arabesk müziğin sevilen sayılan hatırlı isimlerindendir. sanatçı bir zamanlar liselilere sarmış olsa da "liseli" şarkısını ergen aşıklar için yazdığını söyleyerek bir çok ergenin kalbinde yer etmiştir.
ayrıca rakı masalarının meyhanelerin eskimeyen sesidir. en sevilen ve bilinen şarkısı (bkz: liseli)
youtube üzerinde en çok tıklanan şarkısı ise (bkz: saklı düşler)
ayrıca rakı masalarının meyhanelerin eskimeyen sesidir. en sevilen ve bilinen şarkısı (bkz: liseli)
youtube üzerinde en çok tıklanan şarkısı ise (bkz: saklı düşler)
23 yıllık sanat hayatı süresince 14 albüm, 2 remix albüm çıkarmış, bir çok televizyon dizisi ve programında yer almış ayrıca onlarca ödüle layık görülmüş olan fantezi müziğin sevilen ismidir. gönlümün efendisi şarkısıyla türk halkının kalbinde ayrı bir yer edinmiş nice aşıkların birbirlerine (bkz: geldi yine gönlümün efendisi) diye seslenmesini sağlamış sanatçı kişiliktir. aşk hayatı fırtınalı olan sanatçı bir çok ünlü isimle aşk yaşamıştır. (bkz: uche)
hindistan’ın efsanevi lideri (bkz: gandi)’ye benzetilen 2009 yerel seçimleri'ne cumhuriyet halk partisi'nin istanbul büyükşehir belediye başkan adayı olan şimdilerde cumhuriyet halk partisinin genel başkanı olan siyaset adamıdır. 2017 yılında ankara'dan istanbul'a (bkz: adalet yürüyüşü)'nü gerçekleştirmiştir.
anadolu ve rumeli müdafaa-i hukuk cemiyeti’nin devamı olarak 9 eylül 1923 tarihinde kabul edilen “parti tüzüğü” ile kurulmuştur.
cumhuriyet halk partisi’nin kurucusu, önderi ve ilk genel başkanı mustafa kemal atatürk’tür. genel merkezi ankara’dadır
cumhuriyet halk partisi programındaki anlamlarıyla şu ilkelere bağlıdır:
(bkz: cumhuriyetçilik)
(bkz: milliyetçilik)
(bkz: halkçılık)
(bkz: devletçilik)
(bkz: laiklik)
(bkz: devrimcilik)
kısaltılmış adı “chp” olan cumhuriyet halk partisi’nin yukarıda yazılı ilkelerini ifade eden ve biçimi, ölçüleri, niteliği yönetmelikle belirlenen “altı ok” lu özel bir simgesi ve kırmızı zemin üzerine beyaz “altı ok”lu bayrağı vardır.
cumhuriyet halk partisi’nin kurucusu, önderi ve ilk genel başkanı mustafa kemal atatürk’tür. genel merkezi ankara’dadır
cumhuriyet halk partisi programındaki anlamlarıyla şu ilkelere bağlıdır:
(bkz: cumhuriyetçilik)
(bkz: milliyetçilik)
(bkz: halkçılık)
(bkz: devletçilik)
(bkz: laiklik)
(bkz: devrimcilik)
kısaltılmış adı “chp” olan cumhuriyet halk partisi’nin yukarıda yazılı ilkelerini ifade eden ve biçimi, ölçüleri, niteliği yönetmelikle belirlenen “altı ok” lu özel bir simgesi ve kırmızı zemin üzerine beyaz “altı ok”lu bayrağı vardır.