#tüm forrestgump entry'leri

esnaf lokantası havasında yer, kiosko burger - forrestgump-hQhJc

gazete kağıdında servis ile hamburger gelir, bir küçük porsiyonu bile 2 kişiyi rahat doyurabilir.
özgürlüğün sınırının formülü şudur: her şey, yerinde ve zamanında güzeldir. (evet bu kadar basit)

şimdi mesela, ben tutti frutti izlemeyi severim. memeler falan var, çinçin diyip açıyorlar memeleri. hoş. bunun vakti genelde gece, tek başınaykendir. bu benim özgürlüğümdür. ancak, gündüz vakti annemin altın günü arkadaşları ortamda makara yaparken eve dalıp, "haydi kızlar tutti frutti izliyoruz" diyip açsam memeli jartiyerli konsepti, bu benim özgürlüğüm olmaz, öküzlüğüm olur.

aynı şekilde, altın gününe katılan, 65+ yaş grubundan teyzelerin bana "yaş 33 olmuş evladım, evlendirelim artık seni" demesi de teyzelerin özgürlüğüdür. ancak teyzeler, "şş kuş ötmüyomu len bulamadın hala bi karı kendine?" dedikleri zaman, olay özgürlükten çıkar. ben de sorunun altında kalmamak için cevap verirsem, ortam birden bire "aç aça gelmiş 65+ teyzeler"e döner. bu da artık özgürlük mü olur, ne kadar iğrenç olur bilemiyorum.

yine aynı şekilde, susma hakkı da bir özgürlüktür, sınırı damara basılana kadardır. mesela ben bu 65+ teyzelerin hepsinin 25 yıl önceki vücutlarının şekillerini biliyorum. (ayol babasını da getirseydin, ah hah hayt muhabbetlerinden, mekan: hamam.) şimdi bu teyzelerden birisi benim damarıma basmaya devam etse, montofon vücutlarıyla ilgili öyle espriler yaparım ki, önce kadın kalp krizi geçirir, sonra kocası da bana geçirir. o yüzden burada ki susma hakkı, özgürlüğün sınırı değil, "aman göte zeval gelmesin" sınırıdır. sınırları iyi bilmek gerekir.
ahmet kaya seven, dinleyen insan güzel insandır.

ahmet kaya denince tiksinen, "terörist" diyen insanın kalbinde nefretten, kötülükten başka bir şey yoktur.
şuanda yaşamasını isteyeceğim en büyük sanatçılardan birisidir. cem karaca, barış manço gibi.

şuanki halini, vaktini, tavrını, düşüncelerini çok merak edip, canlı olarak konuşmayı çok fazla isteyeceğim insanların başında geliyor. maalesef geriye kalan tek şey türküleri ve bize kalan düşünceleri.

izmirli bir beyaz türk olarak beni bile bu kadar etkileyebiliyorsa, bu adama terörist gözüyle bakanların kalbinin temiz olduğuna inanmam.
şöyle güzel bir alıntıyla başlamak gerekirse

biraz uzun olabilir. başlıyorum...
yaptığım en iyi şeylerden biri oldu. arabayla mersin’den itibaren kıyı şeridi boyunca kaş’a kadar gittim. yol boyunca bana eşlik eden manzara yüzünden bol bol durmak zorunda kaldım. o yüzden baya uzun bir yolculuk oldu.

kaş’tan demre’ye doğru planladığım parkurda beni en fazla zorlayan boğazcık’a çıkış oldu. sebebi ise bir yerden sonra işaretleri kaybetmem ve bu yüzden deli danalar gibi sağa sola koşturmamdı. hava karardıktan sonra kamp yapacak bir yer buldum. ali amcanın yeri...bahçesinde kamp yapılabiliyorsunuz. ancak bunca yoldan sonra popom rahat bir yer istediği için onu kıramadım ve odada kaldım.akşam yemeği, kahvaltısı dahil güzel bir konaklama oldu.

sabah orada tanıştığım avusturalyalı arkadaşla yola koyulduk. ingilterede eğitimini tamamlayıp memleketine dönmeden önce yapması gereken şeyler listesinde olan likya yolu için gelmiş kendisi. hayran kaldım. gerçekten bu gavurlar çok farklılar bizden.

ikinci gün üçağız’da konakladık. bu yol nispeten daha kolaydı. yolun daha kolay olmasının bir diğer sebebi ali amcanın üçağızda kalacağımız pansiyona çantaları yollamasıydı. kuşlar gibi olduk sanki yürümüyor uçuyorduk çantasız. yol arkadaşımınla iyi bir tempo tutturduk. pansiyona (cennet pansiyon) ulaştıktan sonra bir ücret karşılığı kendi ufak tekneleriyle batık şehire doğru bir tur yaptık ve daha sonra kaleye çıktık. ertesi gün güzel bir manzara eşliğinde kahvaltımızı yaptıktan sonra erkenden yola koyulduk. sonraki durak demre...

bu sefer çantalarımız yanımızdaydı. ama gene de bir önceki günün hafifliği ile omuzlarımız rahatlamış vaziyette daha kolay bir yürüyüş oldu. yolda karşılaştığımız ve bizi zorla çay içmeye davet eden ve yemeğine ortak eden fishman’a saygılar. tanışırsanız çok seveceksiniz. burada biraz dinlendik, bize ilginç hayat hikayesini anlattı. sanırım yol boyunca en çok keyif aldığım anlardan biriydi bu.

demre’de kalacağımız pansiyona (kent pansiyon) geldik. çantaları bırakıp myra antik kenti ve noel baba’nın kilisesini dolaştık. yürüyüşümüz burada bitti.

yolculuğum boyunca çadır, mat ,uyku tulumu ve büyük bir tripod taşımama rağmen hiçbirini kullanmamam da ayrı bir konuydu benim için. kalan parkurlara da aralıklı devam edecem. demre- alakilise-finike parkurunu yapmadan likya yolu sayılmazmış ; öyle dedi demredeki pansiyon sahibi. kaldığımız pansiyonların adını yazdım işinize yarar diye ama zaten siz birine giderseniz oradakiler diğer durakta kalacağınız pansiyonu ayarlıyorlar. eş dost muhabbeti yani. ama bunun en güzel tarafı ikinci gün çantalardan kurtulmak oldu.

hayatımda bir değişiklik olması için bunu denedim ve yalnız başladığım bu yürüyüşü çok iyi bir arkadaş edinerek bitirdim. hayat gerçekten farklı akıyor burada.
gerçekten gereksiz bir guruh. bu adamların prim yapması anlaşılır gibi değil. bu sezon belli ki sık sık özgürlük tezahüratlarını ıslıklamaya çalışacaklar, "dakika 33'te tüm stadın eşlik edeceği sarı-kırmızı-şampiyon-cimbom tezahürata başlayalım da 34. dakika'yı karambole getirelim" gibi reislerinin zekalarına yakışır embesil taktikler deneyecekler.
sadece türkiye ligi ve barcelona-real madrid maçlarını izleyen, negredoyu ilk defa izleyen tiplerin komiklikler şakalar yaparak gömdüğü kaliteli futbolcu. cenk inanılmaz bir seviyeye çıkmışken ve adam her maç 10 dakika oynarken yapılan eleştiriler çok komik. bu tipler, her kaybedilen puandan sonra şenol güneşi kovan tipler işte. türk taraftar zihniyeti muazzam.
netflix tarafından gelecek yıl yayınlanacak altıncı sezondan sonra ekranlara veda edeceği açıklandı. muhtemelen kevin ile ilgili olaydan dolayıdır.

6. sezon onayından kısa süre sonra askıya alınan dizi, daha açık ifadeyle prodüksiyonu bir süreliğine durduruldu. oyuncuların kaygılarını giderme ve dizinin durumunu gözden geçirme amaçlıymış. iki ihtimal var: senaryolar baştan yazdırılacak, belki kevin spacey kadrodan çıkarılacak, yola robin wright'la devam edilecek. ya da "hollywood leş bir yer, biraz bekleyelim, başkası da tacizle suçlansın, belki spacey'nin durumu zaman geçince unutulur," diye düşünüyorlardır.
abartıldığı kadar mükemmel bir gelişme gözlemleyemediğim icat.

şimdi 2013 late macbook pro retina var bende. cihazın şarjı 8 saat gidiyor, bunun 9. benimki 13' bu 12' ki bana göre 13 ideal boyuttur daha aşağısı gereğinden fazla küçülüyor. e konfigürasyonu da yükseltebiliyorsun fiyattaki makası açarak. yeni nesil işlemci ve anakart dışında büyük bir fark yok. tamam fansız core m işlemci çok güzel bir yenilik ancak bu mudur yani olay? pronun 2 adet usb 3.0, 2 adet thunderbolt, hdmi ve magnet şarj girişi de cabası.

elimdeki cihaz hem iki senelik hem de yurtdışından bana yaklaşık 2500 liraya gelmişti, yani daha ucuz. şimdi sadece hafif ve ince olduğu için mi bu cihaza daha fazla para vereyim?
fikirlerinin yanlışlığı günümüzde anlaşılmış olan filozof. tuğla kalınlığında yazdığı kitaplarında uzun uzadıya açıkladığı komünist ekonomi modeli, posterleri ülkenin her tarafına yayılmış olan çin'de bile kabul görmemiş olacak ki dünyanın bu en büyük komünist ülkesi bile kapitalist bir ekonomi modeli olan serbest ekonomi modeline geçmiş durumda.


kafka'nın milena'ya yazdığı mektuplar kadar naif ve çekingen sayılabilecek, marx'ın eşine yazdığı mektubu merak edenler için;

yürekten sevdiğim,

sana gene yazıyorum çünkü yalnızım ve çünkü kafamın içinde seninle konuşurken senin bunu bilmiyor ya da bana karşılık veremiyor olmana katlanamıyorum.

kısa süreli ayrılıklar iyi oluyor çünkü hep bir arada olununca her şey hiç ayırt edilemeyecek kadar birbirine benzemeye başlıyor. yan yana durduklarında kuleler bile cüceleşirken, alelade ve ufak tefek şeyler yakından bakınca kocamanlaşır. küçük tedirginlikler onlara yol açan nesneler göz önünden kaldırıldığında yok olabilir. yan yanalık dolayısıyla sıradanlaşan tutkularsa mesafenin büyüsüyle yeniden büyüyüp doğal boyutlarına dönerler. aşkım da öyle. zamanın aşkımı tıpkı güneş ve yağmurun bitkileri büyüttüğü gibi büyütmüş olduğunu anlamam için senin bir an, sırf rüyada bile olsa, benden koparılman yetiyor. senden ayrılır ayrılmaz sana olan aşkım bütün gerçekliğiyle kendini gösteriyor: o, ruhumun bütün enerjisiyle yüreğimin bütün kişiliğini bir araya getiren bir dev. böylece yeniden insan olduğumu hissediyorum çünkü içim tutkuyla doluyor. araştırma ve çağdaş eğitimin bizi kucağına attığı belirsizlikler ve bütün nesnel ve öznel izlenimlerimizde kusur bulmaya iten kuşkuculuk bizi küçük, zayıf ve mızmız kılıyor. ama aşk -feurbachvari insana aşk değil, metabolizmaya aşk değil, proletaryaya aşk değil- sevdiğine aşk, yani sana aşk, insanı yeniden insanlaştırıyor...

dünyada çok dişi var, kimileri de çok güzel. ama ben, her bir hattı, hatta her bir kırışığı bana hayatımın en büyük ve en tatlı anılarını hatırlatan bir yüzü bir daha nerede bulabilirim? senin tatlı çehrende sonu gelmez acılarımı, yeri doldurulmaz kayıplarımı bile okuyabilir ve senin tatlı yüzünü öptüğümde acıyı öperim.

hoşça kal canım. seni ve çocukları binlerce kere öperim.
senin, karl