sosyal medya'da fikir özgürlüğünün olmaması

Sosyal medya ve internetin bireyleri yerellikten küreselliğe taşıması birçok konuda yenilik getirmiştir; birey yerelde kendi ilgi alanları ile ilgili insanlara ulaşmada zorluk çekerken yeni ortam sayesinde kendi ilgi alanlarına yönelik arkadaş grupları ile irtibata geçmenin şansını yakalamıştır. Bu bağlamda, sosyal medya iletişim kurma şeklimizde dönüşüm yaratmıştır. Günlük yaşamda ulaşmada güçlük çekilen bürokrat, sanatçı vs. kişilere sosyal medyadan mesaj/yorum yazılabilir ve cevap alınabilir olunması iletişim alışkanlıklarımızın değiştiği yönündeki göstergelerdendir. Söz konusu sosyal medya kullanımının alışkanlık haline gelerek günlük yaşantımızın bir parçası olması durumu, siyasilerin ilgisini çekmiş ve çeşitli yasaklar çıkarmalarına sebep olmuştur. bu gibi platformlarda bu yasakların gündeme getirmemize neden olmuştur.
günümüz türkiye'sinde malesef insanlar sosyal medyada paylaştıkları, dile getirdikleri, fikirler ve ifadelere karşılık kanun koyucu tarafından şiddet uygulanarak tutuklanabilmektedir. elle tutulur bir zarar ziyan yaralama olmamasına ragmen çeşitli yasaklara maruz bırakılarak kendilerini seçen halkı korkutarak yönetmeyi kendilerine görev belleyen zübükler reel hayatta olduğu gibi sanal hayata da müdahale etmektedir. (bkz: yasaklar ülkesi türkiye)
özgürlüğün sınırının formülü şudur: her şey, yerinde ve zamanında güzeldir. (evet bu kadar basit)

şimdi mesela, ben tutti frutti izlemeyi severim. memeler falan var, çinçin diyip açıyorlar memeleri. hoş. bunun vakti genelde gece, tek başınaykendir. bu benim özgürlüğümdür. ancak, gündüz vakti annemin altın günü arkadaşları ortamda makara yaparken eve dalıp, "haydi kızlar tutti frutti izliyoruz" diyip açsam memeli jartiyerli konsepti, bu benim özgürlüğüm olmaz, öküzlüğüm olur.

aynı şekilde, altın gününe katılan, 65+ yaş grubundan teyzelerin bana "yaş 33 olmuş evladım, evlendirelim artık seni" demesi de teyzelerin özgürlüğüdür. ancak teyzeler, "şş kuş ötmüyomu len bulamadın hala bi karı kendine?" dedikleri zaman, olay özgürlükten çıkar. ben de sorunun altında kalmamak için cevap verirsem, ortam birden bire "aç aça gelmiş 65+ teyzeler"e döner. bu da artık özgürlük mü olur, ne kadar iğrenç olur bilemiyorum.

yine aynı şekilde, susma hakkı da bir özgürlüktür, sınırı damara basılana kadardır. mesela ben bu 65+ teyzelerin hepsinin 25 yıl önceki vücutlarının şekillerini biliyorum. (ayol babasını da getirseydin, ah hah hayt muhabbetlerinden, mekan: hamam.) şimdi bu teyzelerden birisi benim damarıma basmaya devam etse, montofon vücutlarıyla ilgili öyle espriler yaparım ki, önce kadın kalp krizi geçirir, sonra kocası da bana geçirir. o yüzden burada ki susma hakkı, özgürlüğün sınırı değil, "aman göte zeval gelmesin" sınırıdır. sınırları iyi bilmek gerekir.
Daha kötü ne olabilir... İnsanlar bu şekilde iyice sindiriliyorken, birde geleceğimizi düşünüyoruz. Böyle bir ortamda çocuklarımız ne kadar şanslı olacak. Saygı ve empati çerçevesinde düşüncelerimizi dile getirecek olsan bile mimlenmemiz an meselesi. Neyseki evde yine memleketi kurtarırken, ağzımız dolu dolu sövüp, sayıyoruz. Onlar sosyal medyayı banlasalar bile, insanları mimleseler bile kafamızın içindekilere de zincir vuramazlar ya?
kesinlikle doğru önermedir. sosyal hayatta özgür değiliz onu geçtik sosyal medyada da özgürlüğümüzü koruyamadık orası ayrı mesele. bundan bir kaç yıl önce hedehüdeyuvası diye bir internet sitesinde hikaye yazarı ve editördüm. toplulukta sağlam yazan pek insan kalmamış benim yazarlık başvurum kabul edildi. her neyse yazdık ettik bir kaç hikaye. sonrasında bütün yazılarım silinmiş, sadece bir tanesi silinmemişti. o da en tırt hikaye dediğim komik bir anımdı aslında. topluluk okuyucuları mizahla çekeceğini düşünmüştü. tabi beceremediler hepsi dağıldı şuan. bende istifayı basmadan güzelce bir döşedim yazar iletişim grubunda. istediğim konuda yazamıyorsam neden yazayım?