#tüm diary entry'leri

bütünüyle politik bir kararla 2 yıl hapis cezasına mahkum edilen, putin muhalifi rus lider.
yolsuzluk teşhirleriyle gündeme gelir. liberal, milliyetçi, popülisttir.
kesinlikle samimi bulmadığım "ifşalar" zinciri. toplumu parçalamaya, kadınla erkeği birbirine düşürmeye yarıyor. ki bence dünya finans oligarşisinin amaca budur.

bizim ülkedeki versiyonu ise bana "yalancı çoban" masalını hatırlatıyor. yine de, kral cıplak demek istiyorum.
niye bugünün (ve son yılların) en tartışmalı ve hatta abuk sabuk ifşaları hep bitakım "tipik cis erkek yazar" düşmanı kürt kadınlar, koltuk ve meslek odası sevdalisi sol partilerin üyeleri, eski dernek başkanı ajitatörler, solcu "aydınlar" tarafından yapılıyor..? çünkü kerameti kendinden menkul bitakım feminist-"sosyalist" çevreler ve onların çevre çepheri dümen başındadır. machiavelli rızası icin, şunu dikkate almak lazım; sağ-sol catışmasinda kitleleri arkana almak, o kitlelerin hassasiyetlerini kışkırtmakla mümkündür. (eskiden -şimdi yine de adını anmayacağım- bir sol partinin üyesiydim ve üniversite hayatımın önemli bir bölümü o ortamı gözlemlemekle geçti. yani inanın neyden bahsettiğimi biliyorum.) sağ bu tahrikleri "kutsal" milli ve dinsel sembollere saldırı iddialari üzerinden yapar, sol için ise sekülerliğe ve kadına saldırı iddiaları üzerinden. örnek olsun, hani klasiktir, sağ kendi ideolojisi kitlelerde yeterince kapsama alanı bulamayacağı için "bayrak yakıyorlar", "apo posteri asmışlar" yalanıyla provoke etmeye calışır. sol ise coğunlugu militarist-tekçi-şoven olan türk kitleleri kazanamayacağı "dünyanın tüm proleterleri ve ezilen halkları birleşin"le, ayrılma ve özerklik hakkı müdaafasıyla vs kazanamayacağı için bunu "oruç tutmayanları dövdüler", "referandumda hayır diyen arkdaşımıza evetçi mhpliler saldırdı" yalanına başvurur. yani sağcıların ve solcuların boyle yazılı olmayan cemiyet yasaları vardır. eh böyle bir kafanın taciz kavramına bakışı, taciz tanımını (alkollüydum ams şimdi pişmanım niye benle yiyisti lenn ifşaa, ayakabılarmı övdü ayak fetişistidirr ifşaa) ve tacize yüklediği anlam başka oluyor. haliyle örnek olsum yine; 68 kusaginin komünist militanlarından muzaffer oruçoglu -açıkçası pek kimsenin izlemediği- bir streamde feminist kadınları eleştirirken metafor olarak öpücük attıgı için bilmemkac tane "kadın dernegi" adami linç ederken ya da ilber ortayli bir streamde bi hatuna "iş atarken" ve sol basın bunlari görüp linve katılarak "ayıplarken", öte yandan chp'deki tecavuz iddialarını görmezler (gorürlerse "demokrasi ittifaki" bozulur, degil mi ama). şimdi yine o kokuşmuş sol reformist tayfanın cevre cepherinde dolanan solcu bir erkek tarihçi çıkmış ilber ortaylı beni taciz etti diyor. nedense inanasım gelmiyor. neden acaba.

evvela delıkanli olunmalı. programınız neyse onunla geliniz. "herşey politiktir, yaşa machiavelli yaşa gramsci yaşa althusser" deyip de "politize" "yapısökümcü" kışkirtmayla, tahrikle değil. hangi yapıyı söküyorsun hele soyleyeyim mi? bir vatandaş (videobloger) diyor ki: "uykunuz kaçsın diyorlar eh kaçiyor zaten ekibime kadın çalışan almıyorum bana karşı iftira ve provokasyon olmasın diye. yine sonucta siz işsiz kalacaksınız".
batı'dan çıkma bi anti-mastürbasyon hareketidir. ismi no+fap (tr. otuzbir) sözcüklerinden gelir. taraftarları mastürbasyonu bırakmanın onları maddi ve manevi olarak güçlendirdiklerini iddia ederler. doğruluk payı var mı?
henüz ortada bunlar konuşulmuyorken, nofap diye bir şey bilmiyorken uzakdoğulu rahipleeden etkilenip yaklaşık olarak 3 ay boyunca otuzbir çekmemişliğim vardı. yani nasıl ki hz ibrahim hanif müslüman, hz blanqui hanif marksistse ben de bir hanif nofapçıydım. ne diyebilirim, 1 ay sonra kaç gün geçmiş diye bakmayı bırakıyorsunuz. istesem 3 aydan devam ettirirdim ama faydasiyla ilgili bi inancım kalmadıği için tekrar başladım. ayrıca o esnada kız arkadaş da yapmıştım hatta benim hiç böyle bi kız derdim falan yokken o kendi gelmişti. ossbir cekmemenin bi faydasını görmüs müydüm?... bilmiyorum, benim açımdan 4 hafta sonrasının bir anlamı yoktu. ama bazen uzun süre masturbasyon yapmayınca kadınlar hakikaten farklı bakıyor, ya da bize öyle geliyor.
koğuşa yeni düşmüş bir mahkumun raconu -tabiri caize rthug lifeı-bilip bilmediğini öğrenmek, kast sistemindeki yerini tayin etmek için koguş arkadaşlarının sorduğu bitakım bilmeceler, aykırı sorular. mahkumun yanlış cevap vermesi onu itibasızlaştırır, hatta fiilen götünü kaybetmesine (hapishane ibnesi olmasına) sebep olabilir. meşhur bilmecelerden bazıları şunlardır:
(yanıtları spoilere sakladım)

1) duvara bir futbol kalesi çizmişler, yere de futbol topu çizmişler ve senden kaleye gol atmanı istiyorlar. ne yapacaksın?
--- spoiler ---
bana pas vermelerini söylerim
--- spoiler ---

2) mahkum arkadaşınız elinize bir süpürge verdi. "şu gitarla bize bişeyler çalar mısın" diye tutturdu. cevabın ne olur?

--- spoiler ---
bunun akorları bozuk, ayarla da çalayım.
--- spoiler ---

3) çete arkadaşınızla sahara çölünün tam ortasındasınız. zehirli bir yılan da arkadaşınızı çükünden ısırmış. ne yapmalı?
--- spoiler ---
yılanlar diz üstüne yetişemez. eğer ki arkadaşımın çükü diz altına varacak kadar uzun ise, o zaten kendi çükünü kendi somurur.
--- spoiler ---

4)yolda yürürken çukura düştün. çukurun içinde de 1 adet poğaça ve 1 adet de yarak var. hangisini yersin hangisini götüne sokarsın?
--- spoiler ---
poğacayı yerim, çukurdan çıkarım.

--- spoiler ---

5) paraşütle uçuyorsun; sol yanında yaraklar ormanı, sag yanında bok denizi var. nereye ineceksin bakalım?
--- spoiler ---
her ormanda bir çorak alan, her denizde bir ada vardır...
--- spoiler ---

6) iki tane hapishane ibnesi var. birini öğleden önce diğerini ise öğleden sonra sikmişler. hangisi daha çok acı çekmiş?
--- spoiler ---
hangisinin deliği daha darsa o daha çok acı çeker.
--- spoiler ---

7) 2 adet tabure var. birinde keskin bıçaklar, ötekinde ise ossbir çekilmiş yaraklar dikilidir. hangisine oturursun hangisine ananı oturtursun?
--- spoiler ---
cevap 1: toplarım bıçakları, keserim yarakları.
cevap 2: bıçakların üzerine otururum, anamı da kucağıma alırım.
--- spoiler ---

8)ya gözüne çatal sokturacaksın ya da bir kereliğine göt vereceksin, desek nasıl bi tavır alırsın bro?
--- spoiler ---
cevap 1: hapishanede çatal yoktur.
cevap 2: beyler size şöyle bi baktım da, aranızda tek gözlü kimseleri göremedim.
--- spoiler ---
cesur asker şvayk kitabını bulup orada okumaya çalışacağım. "bu kitap askerlikle taşak geçiyor" diye yasaklamazlarsa tabi. bakacağız.
aşılan bir tür eşik, erilen bir sır gibidir.
beraber aynı çatı altında kaldığın, aynı ekmeği ve başka şeyleri paylaştığın kişiler, dönem arkadaşları, sana rehberlik eden hocalar, sana temas eden - sana ve bu aleme fazlasıyla aitmiş gibi görünen o kimseler ölünce de insanın tuhafına gidiyor. ben bu kişilerin ölümlerini genellikle bir google ve ya da facebook taramasıyla öğreniyorum. ya bu na'pıyor diyorsun veya o'nun hayatıyla, ya da ait olduğu ortamla ilgili bir ayrıntıyı teyit etmek için bir göz atayım diyorsun... ve öğreniyorsun ki meğerse adam ölmüş.. artık eskisi kadar şaşırmıyorum. demin yine bir arkadaşın öldüğünü öğrendim. bu yaz ölmüş; trafik kazası. mezun olalı çok olmadı. insan ister istemez, ne uğruna yaşıyoruz, ne uğruna ölüyoruz diye sormadan edemiyor. hadi bi hocam da ölmüştü ama adam belli bi iz bıraktı. ya o genç çocuk ve çocuklar... lümpen-bohem bir arkadaşımızdı, ben de biraz öyleydim. lümpendik, en azından hayatımızın kesiştiği o aylarda. çulsuzduk, gerçi ben hala çulsuzum, o da ölü.. hep intihar edelim atlayalım diyordu, hayat mı lan bu, ne halt yiyeceğiz, derdi haklı olarak. belki de intihardır; sürmüştür ölümün üstüne üstüne.. ya da sadece kafası güzelken trafiğe çıkmıştı -ki oda bir tür intihardır - ölümün önünü açmak demek oluyor. belki de hayatını düzeltmişti, kendine çeki düzen vermişti, sadece talihsiz bir kazaydı o... sonuçta kendi çapında çabalıyordu, madde bağımlılığına, uzatılan okula, aşk acısına rağmen hayatın içinde olmak, hayattan keyif almak, bir biçimde bu alemin bir ucundan tutmak istiyordu.
2 yıl öncesinden tanıdığım o kişiye yakışır şekilde ve yaşta öldü, bu ifadenin ahlaksız göründüğünün farkındayım ama neylersin ki ben öyle görüyorum. belki o da hak verirdi, ya da hahasiktir lan derdi. hayat işte kimi tanıdıklarım tok kapı sesli araba alıyor (kesinlikle kıskanmıyorum), kimisi ölüyor, ben de face'ten iş ilanlarına falan bakıyorum. ama ölümün bu kadar yakın olması fazlasıyla, tuhaf ve iç karartıcı oluyor.

edit: birkaç ay da olsa; beraber tinder'dan grup şeklinde hatun düşürmeye çalıştığımız, kıza gif attığım için bana kızan, otostop çektiğimiz, sefaleti ve yalnızlığı paylaştığım, bir takım bitkilerini suladığım o adam artık yok. öyle bir algı oluyor ki bazen; sanki hasbelkader -bir biçimde- elimden tutan herkes ölüyor.
nereye acele ediyordun be bilader, ölmeseydin de gene birbirimizi arayıp sormasaydık.
battle kültüryle meşhur bir ekoldür. rus rap tarihinin en meşhur battle'ı da şudur .
şimdilik adı lazım değil bir metropolün adı lazım değil bir üniversitesinde yaşanan olay.

ek ücretli/sözleşmeli öğretim elemanlarını 2 ay (eylül ve ekim) çalıştırdıktan sonra, bu kişiler 3 eylülden itibaren derslere çatır çatır girdiği halde eylül ve ekim aylarının ödemeyeceği(!) söyleniyor. sebep: üniversitenin 2 ay sigorta girişi yapmaması, üniversitenin parası olmaması(!) ''biliyorsunuz zaten parayı zor bulduk'' diye goygoy yapıyorlar ama hepsinin altında audiler.

maaşı ödemeyceklermiş! peki başından beri 2 ay babanızın hayrına çalıştıracağız deselerdi o insanlar o sözleşmeye imza atar mıydı. param yoksa aram yok de insanlar başka yerde iş bulsun. yalancı şerefsizler.

suratsız sekreter boka bakar gibi bakıyor. ulan emekçiye, öğretmene saygı yok.

eğer müdür bey ve rektörün haberi olduğu halde bu yapılmışsa suçtur. yarın konuşulacak, bakalım yarın ne diyecekler.

suriyelilere bile böyle yamuk yok. suriyeliler bile sendikalaşıyor (ki olması gereken o) ayakkabıcı olarak grev yapıyorlar.

vatandaşın elekitrk ve su faturası geliyor... vatandaş gecenin köründe arkadaşlarından para dilenmek zorunda mı. Allah belanızı versin.

iş huluku, sendikal faaliyet vb çerçevede bunlara çöküp o vatandaşların hakkını alabilir miyiz...? bu konuda bilgisi olanın yazmasını rica ediyorum.
dünyanın tüm prekaryaları birleşin.
rusların kısık sesle, çeçenlerin de yine kısık sesle (çünkü yasaklıdır) dinlediği, radikal islamcıların ise müzik aletlerinin haram olması sebebiyle dinleyemediği bir efsane.
bana göre altın çağını kendisine ''russkiy rock'' denilen dönemde, 1980'lerin sonunda yaşamıştır (kısmen1 1990larda da yankılanmıştır).

kino, ddt, chaif gibi gruplar ortaya çıktı.

yanka dyagileva, grazhdanskaya oborona gibi yeraltı meczupları zuhur etti. karşı-kültür diyorlar sanırım. yani ''kültür'' değil ama başka bir şeydi bunlar.

o dönem, zihniyet olarak biraz eskinin türkçe rapini andırıyordu. neticesinde; lokal, melankolik, nihilist, az biraz protest, bol metaforlu eserler veriyorlardı. ve evrenselleşmediler, ki gerek de yok zaten. halk müziği evrenselleşmez. son ''halk ozanları'' idiler.