#tüm bayburt-valisi entry'leri

Osmanlı imparatorluğu gibidir. Senelerdir formatının içine sıçan çatlakları yazar yapıyorlar fakat hala çökmüş değil.

Tanım: bir zamanların kutsal bilgi kaynağı.
Şimdi "hacımlar"

Eskişehir'i anlamak biraz zordur. Herkesin birbirine hacım demesi size başta biraz kıro gelebilir. Sizin de alışmanıza maksimum bir ay veriyorum. Eskişehir'de yaşıyorsanız hacım diyeceksiniz.

Karum vardır. Osman abi "çiçeeeam" der orada da herkese. Dünyanın en güzel tostunu yapar.

Eskişehir halkı Donas ve Chickhen arasında ikiye bölünmüştür. Arada Donas mı daha güzel Chickhen mı konulu seminerler yapılır. Hatta Vilayet Meydanında wall of death yapıldığı da görülmüştür. Ben Chickhen tarafındayım.

Çibörek Papağan'da yenmez. Bunu tüm Eskişehirliler bilir. Çibörek severiz.

Pino'ya gitmemiş Eskişehirli olmaz. Emirdağlıdır o. Eskişehirliyim diyordur.

Boza karakedi'de içilir. Tadına doyulmaz. Ahh sıcak leblebi...

Palmiye'de zıkkım içmek önemlidir. Palmiye çok önemlidir.

En önemlisi kalabak suyudur. Her yerde ararım. Erikli su adam değildir.

Adalarda doktorlarda sokak müziği kültürdür. usta çırak ilişkisi gibi bi konu söz konusu bunda da.

Eskişehir'i kimse sevmez. Herkes özler. Öyle lanetlidir.

İyi günler hacımlar...
insanı bir telaş sarar. bir yanın görgüsüz görünmemek ister, bir yanın kek... ve yaklaşır.

-ne alırsınız?
-ımmm.. kola. yok kek. ikisi de.
iç ses: niye kahve demedin?

Her şey için çok geçtir.
Spor malzemeleri satış mağazası. Kalite-fiyat bakımından gayet iyidir. Gezginlerin en büyük dostlarındandır.

İyi ki varsın Decathlon!
benim için ölüm şehri. uçakla üzerinden bile geçmeyeceğime yemin ettiğim şehir.

olay birkaç sene önce kız arkadaşımla yürürken yaşanıyor. tanıdığım bir yönetmen kız arkadaşımın yanında beni arayıp adana turnesi olacağını, oyuncu eksiği olduğunu, çalışırsam iki haftada rahatça halledebileceğimi söylüyor. anlaşıyoruz, sözleşiyoruz kapatıyoruz telefonu. kent konseyi binasında buluşacağız ama kız arkadaş rahat durur mu? Gidemezmişim. Görüşmeye benimle gelmesini söylüyorum. bak diyorum ortamı gör hocayı tanı falan. kabul ediyor. karşımda yönetmen arkasında başka bir oyuncu benim yanımda kız arkadaşım konuşma içerisindeyiz. nasıl gidilecek, karakter nedir vs. Kız arkadaşım yönetmenin arkasındakı oyuncuyu, ki bu oyuncu çok güzel bir kadın, kesiyor. terslik çıkacağını anlıyorum.binadan çıkıyoruz. beni vazgeçiremeyeceğini anlayınca ben de geliyorum diyor ve nasıl olduğunu bilmiyorum, geliyor?! turne otobüsüne biniyoruz. ama otobüs yamuk. bildiğin yamuk. bize gelmesi gereken otobüs kaza yapmış. o otobüsün yedeği bozulmuş. anlayacağınız otobüsümüzün yedeğinin yedeğindeyiz. Başrol oyuncusunun amcası ölmüş, bursa'ya gitti. bir başka başrol oyuncusu terslik yaptı gelmedi. iki başrolümüz yok ve otobüs yamuk. bu başlangıç...

yola çıkıyoruz. eğlenceler falan. kız arkadaşımla en arka koltuktayız. kız benim için turneye geldi diye bana soğuk yapıyor. tıngır mıngır adana'ya Eskişehir'den 12 saatte vardık. konya'dan nefret etme sebebim de buradandır, bitmiyor! 7 saat sürer mi ulan bir şehir? adana il sınırlarından içeri girdik. kız arkadaşım fenalaştı. çenesi kitlendi. otobüs durduruldu, ambulans geldi falan derken o ara benim kafam pek yok. görenler ise kız arkadaşımın durumuna değil benim halime ağlamışlar. onlardan duydum.

Baraja gittik ama durur mu zeus, yapıştırdı bir şimşek daha ben fenalaştım. gerizekalı arkadaşlarımdan birisi turunç yedirmeye çalıştı.

şanslıyız ki merkez parkın yakınındaki öğretmenevine yerleştik. ekipte -o zamanlar- en sevmediğim ikili ile aynı odaya verildim. sonra akşama doğru haber geldi. oyuncularımızdan birisi (cenazesi olan) gelemiyor. ne demek gelemiyor? boku yediğimiz anda yönetmenimiz başrole geçiyor, birisi diğer başrole geçiyor. gece bitmek bilmez provalar başlıyor. nasıl bir kenetlenme. birinin canı kahve çekiyor, ibrahim kettle buluyor. gece 3. ibrahim onu nasıl buldu hala bilmiyoruz. fırından çaldım diyor, inanmak istemiyorum.

oyun günü geliyor çatıyor. haliyle sıçıyoruz. oyundaki saçma doğaçlamalar üç sayfa falan süreceği için yazamıyorum. ilk perdede selam veriyoruz. herkes berbat durumda. artık gidelim şu şehirden diye bakıyoruz. belediye başkanı yemeğe götürüyor. yiyoruz da hangi yüzle bilmiyoruz.

restorandan çıkıyoruz. kapıda kız arkadaşım benden ayrılıyor. baya terk ediyor.

otobüse biniyoruz.

aradaki ince detayları hatırlayamıyorum, kabaca böyle.

eskişehir'e 30 km kala yedeğin yedeği otobüsün tekeri patlıyor. diyarbakır otobüsüyle eskişehir'e dönüyoruz.

o gün yemin ediyorum ve o yemini gülek boğazı uğruna bozuyorum. o ilerleyen günlerde bambaşka bir entry olacak. hem de içinde ölümden dönme var.