#tüm bayburt-valisi entry'leri

Kimseye güvenmemekten ziyade kendine güvenen sevgilidir.

Ben kendime o kadar güveniyorum ki sevgilimin istediği zaman istediği yerde olma özgürlüğü hep var. Hep de olacak.

Ama kıskanmanın sevmenin gereği olduğunu düşünen özgüvensiz arkadaşlar için sanırım gavatım. Ve hep gavat kalacağım.

Ayrıca hala burçlara inanan insanlar olduğunu gösteren başlıktır.
Benim bu.

Evet popüler olmak için geziyorum. İnsanlar beni tanısın, çevrem geniş olsun istiyorum. Neden bu kadar aşağılıyorsunuz ki popüler olmak isteyen insanları? Nedir bunun kötülüğü?

Herkes tanınmak istemez mi arkadaşlar?! Herkes hatırlanmak istemez mi? Binlerce yıl önce o mağaralara neden isimlerini yazdı insanlar? Ressamlar neden resimlerine imzalarını kondurdular?

Popüler olmak için.

Şimdi de popüler olmak tü kaka olarak görülüyor. Popüler olanları aşağılıyor insanlar. Yarattıkları alt kültür popüler kültüre dönüyor haberleri yok. Etnik giyinip etnik müzik yapmak artık alt kültür mü mesela?

Açın beyinlerinizi. İnsanları boktan değer yargılarınızla yargılamayın.
Dünyanın gördüğü en büyük katliamlardan birisinin her sene tekrarlanmasını içeren "bayram".

Vejeteryan veya vegan değilim. Et yemeyi çok severim fakat sağlıksız koşullarda, işkence ederek katledilen hayvanların kavurma yapılıp löp löp götürülmesine karşıyım.

Paslı baltalarla omurgası kırılan hayvanın antrikotundan kime ne yarar gelebilir ki?

Artık din, bayram falan önemli değil. Önemli olan artık bir lüks olan ete senede bir kere de olsa kavuşabilmek. Maksat deep freeze'ler dolsun. kim dağıtıyor ki ihtiyacı olana? Konu komşu akrabadan kalıyor mu sanki?

Samimiyetsiz iğrenç canilersiniz. Keşke koç indirme kısmını İbrahim hiç uydurmasaydı da birbirinizi kesseydiniz. En azından her sene azalırdınız.
Couchrail'de sadece kadınların açtığı postlara yazan, foodrail'de sadece kadınlara yemek ısmarlayan, yardımrail'de sadece kadınlara yardım eden ve yurt dışında kız düşürme teknikleri başlığında toplanmış olması muhtemel sığırlar topluluğudur.

Grupta sayıları artmaktadır. Kadın postlarına gelen beğeni ve up sayısı buna gayet yeterli bir kanıt.

Peki neden ve nasıl artıyor? Gruba referanssız doluşturulan insanlar yüzünden mi mesela? Veya saptanıp atılmayan sığırlar yüzünden mi?

Neyse.
Kimi zaman gerçekten yanlışlıkla olmayandır. Beni unutma demektir. Fazla fingirdeme demektir. Düzgün dur demektir.

Anlamazlar tabi.

Edit: cinsiyetçi "adam ol" ifadesinden arındırıldı.
Dedemin insanları filmiyle "ben yönetmenim" diyen yönetmen kişisi.

Yaşanmış bir hikaye olduğundan mıdır bilinmez o kadar güzel örülmüş ki olaylar...

Böyle filmler istiyoruz Çağan ırmak!
Benim için yaratıcı şakalar yahut bilgi içermesi gereken kanallardır.

Eski pewdiepie mesela. Şimdi çok bozsa da...

Şu sıralar liza koshy'i takip etmeye çalışıyorum. Çok yaratıcı, tatlı, mimik canavarı bir arkadaş kendisi.

Hikayesi ne isimli bir kanal var. Fazla abonesi yok şimdilik. Güzel tarihi hikayeler yapıyorlar.

Eskiden kocakarı ansiklopedisi'ni de takip ederdim fakat volkan telefonlarımı açmamaya başlayınca bıraktım. Volkan eğer okursan da sana sesleniyorum buradan. Evinin duvarında yanyana işerken fotoğrafımız asılı be. Yazıklar olsun.

Nedir'in büşralı sezonu çok güzeldi. Büşra gidince abonelikten dahi çıktım.

Mr hacker videoları beni hipnotize ediyor.

Liza'dan sonra en çok güldüğüm kanal da net whyshy.

Aklıma geldikçe editlerim.
Vizyonsuzluk, ahmaklık göstergesidir.

Başlık yaratamıyorsan başlık açma arkadaşım.

Çalıyorsan da ismini azıcık değiştir bari.
(bkz: masumiyet)

(bkz: haluk bilginer)

"bu kaltakla aynı mahallede büyüdük. mevlanakapı'da. babası zabıtaydı. alkolik hasta bir adamdı rahmetli, erkenden de gitti zaten. bu, anasıyla yoksul, perişan. bizim tuzumuz kuruydu, hacı babam yapmış bir şeyler. bir de zagor vardı. bizim eski evin kiracısının oğlu. babası filmciydi yeşilçam'da. cepçilik, arpacılık, her yol vardı itte. ama sevimli, yakışıklı oğlandı. bizimkine aşık etmiş kendini. ben efendi oğlanım, okul mokul takılıyorum o zamanlar. öylece büyüdük gittik işte. ne bok varsa? hep askerliği beklerdim. dört sene kaldı, üç sene kaldı. sonunda o da geldi gittik. bizde de herkes bunu bekliyormuş; gelir gelmez yapıştılar yakama. ev düzüldü, kız bulundu, çeyiz falan filan… nikâhlandık. iki taksi bir dükkân verdi peder. dükkanda koltuk moltuk satardım. bir gün bu orospu çıkageldi. hiç unutmam, görür görmez cız etti içim. böyle basma bir etek dizine kadar, çorap yok, üstünde açık bir bluz, saçlar maçlar… pırlanta anlayacağın. şunun bunun fiyatını sordu, dalga geçti benimle. kanıma girdi o gün. tabii taktım ben bunu kafaya. ertesi gün bir soruşturma… dediklerine göre yemeyen kalmamış mahallede. ama asıl zagor'a kesikmiş. zagor da kaftiden içerde o sıra. bir gün süslenmiş püslenmiş; zırt geçti dükkânın önünden. yazıldım peşine. tuhafiyeciye gitti, pastaneden çıktı; minibüs, otobüs, geldik sağmalcılar'a; benim içimde bir sıkıntı. işi anladım tabii; zagor'u ziyarete gidiyor. bir tuhaf oldum, piçi de kıskandım. uzatmayalım, çaresiz evlendik ötekiyle. o ara zagor içeriden çıktı. sonra bir duyduk; kaçmış bunlar. altı ay mı bir sene mi; kayıp. hep rüyalarıma girerdi orospu. o gün dükkâna gelişini hiç unutamadım. benimkine bile dokunamaz oldum. sonra bir daha duyduk ki iki kişiyi deşmiş zagor. biri polis, ikisinin de gırtlağını kesmiş. karakolda beş gün beş gece işkence buna. arkadaşlarının öcünü alıyorlar. kaltağa da öyle… önce öldü dediler zagor'a, sonra komalık. ankara'da oluyor bunlar. bizimki bir gün çıkageldi mahalleye. zagor içeride, en iyisinden müebbet. bir sabah dükkâna geldim, baktım bu oturuyor. önce tanıyamadım. anlayınca içim cız etti. cız etti de ne? tornaya değmiş gibi oldu. çökmüş, zayıflamış, bembeyaz bir surat. ama bu sefer başka güzel orospu; orhan'ın şarkıları gibi. kalktı böyle, dimdik konuşmaya başladı. dedi para lazım, çok para. zagor'a avukat tutacakmış. ileride öderim dedi. esnafız ya biz de, nasıl diye sormuş bulunduk. orospuluk yaparım dedi, istersen metresin olurum. içime bir şey oturdu; ağlamaya başladım, ama ne ağlamak… işte o gün bu günden beri bu orospuyla tam yirmi yıl geçti. uzatmayalım, zagor'a müebbet verdiler. ama rahat durmaz ki piç! ha birini şişledi, ha firara teşebbüs; o şehir senin bu şehir benim, cezaevlerini gezip duruyor. orospu da peşinden. sonunda dayanamadım; ben de onun peşinden. önce dükkân gitti, ardından taksiler. karı terk etti, peder kapıları kapadı. yunus gibi aşk uğruna düştük yollara. iş bilmem, zanaat yok. bu durmuyor hiç. ilk yıllar ufak kahpeliklere başladı, sonra alıştı. gözünü yumup yatıyor milletin altına. gel dönelim diye çok yalvardım. evlenelim, pederi kandırırım, zagor'a bakarız; yok. kancık köpek gibi izini sürüyor itin. ne yaptı buna anlamadım. kaç defa dönüp gittim istanbul'a. yeminler ettim. doktorlar, hocalar kâr etmedi. her seferinde yine peşinde buldum kendimi. bir keresinde döndüm, biriyle evlenmiş bu; hamile. beni abisiyim diye yutturduk herife. nedense rahatladım, oh dedim, kurtuluyorum. bu da akıllanmış görünüyor. yüzü gözü düzelmiş, çocuk diyor başka bir şey demiyor. sinop'ta oluyor bunlar. ben de döndüm istanbul'a. doğumuna yakın, zagor bir isyana karışıyor gene. hemen paketleyip diyarbakır cezaevi'ne postalıyorlar. çok geçmeden bizimki depreşiyor gene; o haliyle kalk git sen diyarbakır'a, üç gün ortadan kaybol… herif kafayı yiyor tabii. dönünce bir dayak buna; eşek sudan gelinceye kadar. kızın sakatlığı bu yüzden. sonra çocuğu doğuruyor. uzun zaman anlaşılmamış. ortaya çıkınca bir gece esrarı çekip takıyor herife bıçağı. çocuğu da alıp vın diyarbakır'a, zagor'un peşine. allah'tan herif delikanlı çıkıyor da şikâyet etmiyor. ben o ara istanbul'da taksiden yolumu buluyorum. epey bir zaman böyle geçti. yine her gece rüyalarımda bu. zagor'un diyarbakır cezaevi'nde olduğunu duymuştum o sıra. bir gece bir büyükle eve geldim. hepsini içtim. zurnayım tabii. bir ara gözümü açıp baktım; karlı dağlar geçiyor. bir daha açtım, başımda bir çocuk; kalk abi, diyarbakır'a geldik diyor. baktım, sahiden diyarbakır'dayım. bir soruşturma. kale mahallesi vardır oranın; bi gecekonduda buldum, malımı bilmez miyim? görünce hiç şaşırmadı. hiç bir şey demedik. o gece oturup düşündüm. 'oğlum bekir' dedim kendi kendime, yolu yok çekeceksin. isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle, yol belli, eğ başını, usul usul yürü şimdi. o gün bugün usul usul yürüyorum işte."