Yazin gelmesine gerekte yok aslinda.bas git diyosunda.nereye ki.facete olan ilk kamp etkinligine gidecem.yeter artik yeeaaa
4 ay yaşadığım, mutlaka keşfedilmesi gereken yer. tavsiyem başkent dışına çıkıp doğanın ve tarihin tadını çıkarmak, önyargıları yıkıp gezmek olur
70 yada 75 yaslarinda yasli bir amcaya yerimi verdim..buyur gec te dedim.kalktim.oda genc bir bayana dedi,buyrun siz oturun.sonra amcaya sunu dedim.amca ben sana yer mistim ve bundan sonra yer verirsem ne olayim
Simdi arkadaslar once sek mi iciceksin yoksa karistircak misin.karistircaksan farketmez.sek iciceksen sirasiyla anfora harman,sirince,akdeniz,calkarasi ve mumkunse ac kapa saraplar ve yine mumkunse alkol orani 12,5 max lutfen.umarim isinize yarar
Edit:lutfen sizde tavsiyelerinizi paylasir misiniz
Türk gazeteci, yazar ve televizyon programcısı (bkz: murat bardakçı) tarafından tanımlaması ve tarihi şöyledir efenim :
bugünlerde de örneklerini görebileceğimiz kamu çalışanı (bkz: yiğit bulut)
"
Saray soytarılığı, bir zamanlar önemli bir meslekti. Soytarılar hükümdarları en sıkıntılı zamanlarında bile güldürür, gerginlikleri azaltır ve tabii, bol bol da bahşiş alırlardı. Osmanlı sarayında soytarı bulundurma geleneğini Yıldırım Bayezid başlattı ve cüceler, kamburlar ve hadımlar en çok rağbet gören soytarılar oldular. Tanzimat'a kadar devam eden bu gelenek, batılılaşma çabamızla beraber unutulup gitti.

HÜKÜMDARLARIN saraylarında soytarı bulundurma geleneğinin tarihi binlerce yıllıktır ve eski Mısır'a, Beşinci Sülâle zamanına kadar gider.
Bu gelenek daha sonraları yaygınlık kazandı ve Abbasiler'den itibaren İslâm tarihine de girdi.
Soytarılık, bir zamanlar çok önemli bir meslekti. Soytarılar hükümdarları en sıkıntılı zamanlarında bile güldürür, dertlerini unutturarak gerginlikleri azaltır ve bu arada bol bol da bahşiş alırlardı. Birçok soytarı, tarih boyunca önemli roller oynamıştı. Osmanlı sarayında soytarı bulundurma geleneğini Yıldırım Bayezid başlattı. Bizdeki saray soytarıları daha çok Araplar'dan veya Habeşliler'den seçilirler, ya esir pazarlarından satın alınır veya saraya hediye olarak gönderilirlerdi. Cüceler, kamburlar ve hadımlar en çok rağbet gören soytarılardı. Tanzimat dönemine kadar devam eden bu gelenek, batılılaşma çabamızla beraber ortadan kalktı, unutulup gitti.
Soytarının on parmağında on marifet olması gerekirdi. Padişahı sinirli olduğu zamanlarda güldürmeleri, yeri geldiğinde de anlattıklarıyla ve yaptıklarıyla düşünmeye sevketmeleri gerekiyordu. Hükümdara bu derece yakın oldukları için, soytarıların güvenilir kişilerden seçilmelerine , özen gösterilirdi.
Türkiye'de 16. asrın sonlarından itibaren devlet kurumlarının giderek yozlaşması üzerine işleri gayrımeşru yollardan halletmek günlük bir alışkanlık hâline gelmiş ve çarkın içinde soytarılar da yeralmışlardı. Bu soytarıların başında, Üçüncü Murad'ın Nasuh ve Cuhud isimli cüceleri gelmekteydi.
Cüce Nasuh ile cüce Cuhud, saraydan dışarıya pek çıkmayan Üçüncü Murad'ı avuçlarının içine almışlar ve tayinlerde bile etkili olmuşlardı. Her iki soytarının da gayrımeşru yollardan biriktirdikleri büyük miktarda servetleri vardı. Sonraki senelerde gözden düşüp hapse atıldıklarında yapılan tahkikatta soytarıların kurduğu büyük bir rüşvet ağı ortaya çıkartılmış ve makamlarını soytarılara verdikleri rüşvetlerle elde eden birçok devlet görevlisi azledilmişti.
"
sözlü münakaşalarda kendine güvenemeyen insanların kendi zihniyetindeki insanlar tarafından oluşturulan hukuk sistemine sığınmasıyla sonuçlanacak eylem.
ingilizce adı 'us customs and border protection' olan, havaalanında ülkeye girip giremeyeceğinize karar veren, vizenizi ortadan ikiye ayırıp ilk uçakla geri gönderme hakkına sahip bir kurumdur.

size bu kurumun ciddiyetini göstermek için iki hikaye anlatacağım.

ilki bana ve ev arkadaşıma ait.

jfk'de ev arkadaşımla birlikte sorgu odasına alındık ve 1 saat boyunca 3 farklı merci tarafından sorguya çekildik. çapraz sorgu, bireysel sorgu derken en son yakışıklı federal bi abi geldi ve bizi kurtardı. (filmlerdeki lanet olası federaller repliğine katılmıyorum artık).

şimdi asıl hikayeyi anlatacağım.

bu sefer aktör odtü'de mülteciler üzerine çalışma yapan amerikan vatandaşı, beyaz tenli, sarışın, bildiğiniz tipik bir amerikan kadını.

ben başımdan geçeni anlatıp 'amma pimpiriklisiniz' diye bozuk atınca, aynısını ona da yaptıklarını anlattı.

'neden türkiye ?'

'türkiye'de ne yapıyorsun ?'

'başka ülke mi yoktu ?'

gibi sorular sormuşlar.

kız da haklı olarak 'mülteciler üzerine çalışıyorum ve türkiye en çok suriyeli mülteci barındıran ülkelerden biri, nereye gitseydim ?' deyip kurtulmuş.

bir tanım daha yaparak kapatmak istiyorum: gerek diğer ülke vatandaşlarının, gerek amerikalıların en nefret ettiği kurumlardan biridir.
Bu durum sadece bende yoktur herhalde, paketteyken sigara böyle bir bitmiyor bakıyorsun içine çokmuş gibi görünüyor ama sardığın sigaralar o tabakadayken hemencecik bitiyor.Çözemedim bu işi, tabaka kullanmayı mı bıraksam ne yapsam skldgs
fikrimce en rahat ve günümüz şartlarında çürütülemeyecek fikirdir. mantıklı bakıldığında işin ucunda size giren çıkan yoktur, olacaksa da bilinemez.

(bkz: life hack)