Bir coşkun sabah şarkısı ve albümüdür. Türkiye'nin en çok satan albümüdür ayrıca. En yakın rakibine de fark atarak. Annenizin babanızın, belki dedenizin veya ninenizin evinde kesin vardır. Dinlememiş olma ihtimaliniz yoktur.
Danilo Zanna, Mehmet Yalçınkaya ve Somer Sivrioğlu'nun jüri üyesi olduğu yemek yarışması.
Programda jüri üyelerinin mottosu "ne olursa olsun katılımcıları yermek ve bunun üzerinden reyting sağlamak" olsa da... yemek konusunda kültür kazanmama sebep olmuştur.
Tabi stajyer maaşıyla altın kaplamalı bonfile yapmam imkansız.
Programda jüri üyelerinin mottosu "ne olursa olsun katılımcıları yermek ve bunun üzerinden reyting sağlamak" olsa da... yemek konusunda kültür kazanmama sebep olmuştur.
Tabi stajyer maaşıyla altın kaplamalı bonfile yapmam imkansız.
Başlık açıldığında aşağıda bulunan "cevaplanabilir entry" kısmı açıldığında başlık altındaki entry'lere cevap yazılması mümkün hâle gelmiştir.
Belki ileride alanında uzman kişiler gelir, onlara sorular sorarız ve onlar da bizim entry'lerimize buradan cevap yazar. Kıps!
Edit: imlâ
Belki ileride alanında uzman kişiler gelir, onlara sorular sorarız ve onlar da bizim entry'lerimize buradan cevap yazar. Kıps!
Edit: imlâ
(bkz: fransız manikürü)
Tırnaklara fresh bir görünüm veren tırnak uçlarının beyaz göründüğü oje sürme işlemi.
Öncelikle tırnak bakımımı yapıyorum. Sonra şeffaf ve beyaz arasında yarı opak bir tonda oje seçilip tüm tırnağa tek katman uyguluyorum. (Pembe tonları olanlar en sevdiğim)
Kuruduktan sonra net beyaz oje ile tırnak uçlarına ince olacak şekilde tırnak kesimine uygun şeritler sürüyorum. Bunun için ben bant yapıştırıyorum. (Tırnak bantları da var; ama ben para bantlarını kesip yapıyorum)
Kuruduktan sonra da şeffaf renkte oje sürüp kurumaya bırakıyorum.
En son da krem sürüp ellerimi seyrediyorum.
Tırnaklara fresh bir görünüm veren tırnak uçlarının beyaz göründüğü oje sürme işlemi.
Öncelikle tırnak bakımımı yapıyorum. Sonra şeffaf ve beyaz arasında yarı opak bir tonda oje seçilip tüm tırnağa tek katman uyguluyorum. (Pembe tonları olanlar en sevdiğim)
Kuruduktan sonra net beyaz oje ile tırnak uçlarına ince olacak şekilde tırnak kesimine uygun şeritler sürüyorum. Bunun için ben bant yapıştırıyorum. (Tırnak bantları da var; ama ben para bantlarını kesip yapıyorum)
Kuruduktan sonra da şeffaf renkte oje sürüp kurumaya bırakıyorum.
En son da krem sürüp ellerimi seyrediyorum.
Amerikan edebiyatının başarılı temsilcilerinden olan yazar. Kriptoloji alanında bilgi sahibi olduğunu her kitabında okuyucuya hissettirir.
Akıcı Bir dili olmasına rağmen yer yer fazla terimsel olan ifadeleri kitaplarında bulunduran yazar, amerikan edebiyatında bolca gördüğümüz sayfa sayısını arttırmak için yapılan uzun anlatımları kullanır. Özellikle karakterler hakkında olmak üzere mekânlar, örgütler, dinler hakkında gereksiz bilgiler verip sonuçtan uzaklaştırır.
Akıcı Bir dili olmasına rağmen yer yer fazla terimsel olan ifadeleri kitaplarında bulunduran yazar, amerikan edebiyatında bolca gördüğümüz sayfa sayısını arttırmak için yapılan uzun anlatımları kullanır. Özellikle karakterler hakkında olmak üzere mekânlar, örgütler, dinler hakkında gereksiz bilgiler verip sonuçtan uzaklaştırır.
İzmir'de orman yangını çıkmış ve 2 gün sonra (53 saatte) tamamen söndürülebilmişti.
Tarım ve Orman Bakanı'na yangın söndürme uçakları ile yangına neden müdahale edilmediği sorulduğunda ise "3 tane uçak motoru arızalı şekilde duruyor, 3 tanesi de yağ akıtıyor. Çalıştırabilenler varsa buyursunlar gelsinler çalıştırsınlar." Dedi. swh
Kaynak: link
Bakanın iddialarını çürüten raporları, sertifikaları, yardımları falan paylaşmıyorum bile. Zaten kendi ifadesi yeteri kadar kendisini bitiriyor. Söylediklerinin doğruluğunu kabul bile etsek...
Sarayın tuvaleti bozulsa teknik servis çağıracak adamlar,
Milyon dolarlık uçaklar bozulduğunda sanki ülkede hiç uçak teknikeri yokmuş gibi hiçbir şey yapmadan oturuyorlar.
Evet dağ başına yeni bir cami yaptırdık, yangın söndürme uçağından daha önemli (!)
Tarım ve Orman Bakanı'na yangın söndürme uçakları ile yangına neden müdahale edilmediği sorulduğunda ise "3 tane uçak motoru arızalı şekilde duruyor, 3 tanesi de yağ akıtıyor. Çalıştırabilenler varsa buyursunlar gelsinler çalıştırsınlar." Dedi. swh
Kaynak: link
Bakanın iddialarını çürüten raporları, sertifikaları, yardımları falan paylaşmıyorum bile. Zaten kendi ifadesi yeteri kadar kendisini bitiriyor. Söylediklerinin doğruluğunu kabul bile etsek...
Sarayın tuvaleti bozulsa teknik servis çağıracak adamlar,
Milyon dolarlık uçaklar bozulduğunda sanki ülkede hiç uçak teknikeri yokmuş gibi hiçbir şey yapmadan oturuyorlar.
Evet dağ başına yeni bir cami yaptırdık, yangın söndürme uçağından daha önemli (!)
2005 yılından beri sigara kağıtları, zıvana, filtre, rolling machine vb. Ürünleri üreten amerikalı firma. Bu firma ilk vegan sigara ürünlerini de üretmiştir.
Dünyanın bu alandaki en popüler firmalarından biridir. Aslında ürünleri sigaradan ziyade marijuana için tasarlanmıştır.
Ayrıca dünyaca ünlü rapçi wiz khalifa bu firma için raw adında bir şarkı yapmıştır.
Dünyanın bu alandaki en popüler firmalarından biridir. Aslında ürünleri sigaradan ziyade marijuana için tasarlanmıştır.
Ayrıca dünyaca ünlü rapçi wiz khalifa bu firma için raw adında bir şarkı yapmıştır.
brian innes'in kaleme aldığı kitabın adı. adından da anlaşılacağı üzere kitabın konusu sadist katillerin hayatları ve işledikleri cinayetlerle ilgilidir.
kitabın arka yüzünde şu tanım yer almaktadır: "bugüne kadar yapılan araştırmalar göstermiştir ki, seri ya da sadist katiller takıntılı insanlardır. takıntılarının sebebi küçükken maruz kaldıkları cinsel istismarlar, aile içi şiddet, ilgisizlik gösterilebilir."
kitabın arka yüzünde şu tanım yer almaktadır: "bugüne kadar yapılan araştırmalar göstermiştir ki, seri ya da sadist katiller takıntılı insanlardır. takıntılarının sebebi küçükken maruz kaldıkları cinsel istismarlar, aile içi şiddet, ilgisizlik gösterilebilir."
öncelikle kahvenin hikayesini ele almak lazım. kahve aslında yemen'den gelen bir bitki. bize suriyeli tüccarlar tarafından çekirdek halinde geliyor. yemende ise içimi biraz daha farklı. bizim gibi çekirdeği kavurmuyorlar. biz hem kavurup hem de öğütüyoruz. türk kahvesini diğerlerinden ayıran nokta budur.
kahve bir şekilde geliyor, nasıl içileceği bulunuyor ve akabinde kahvehaneler açılıyor. çaydan yaklaşık olarak bir 400 yıl önce kahve gündelik içeceğimiz oluyor. kahvenin etkilerinden biri olan yüksek uyku eşiği ise bazı din adamlarını harekete geçiyor ve yıllarca kahveyi ve kahvehaneleri yasaklamaya çalışıyorlar. bu amaçlarına da dördüncü murad han zamanında ulaşıyorlar.
avrupa'dan yaklaşık olarak bir 200 yıl önce oluşan kahve kültürümüz, yasaklar ve baskıcı rejimlerle sekteye uğramış, 18 ve 19. yüzyılda ise tekrar yükselmeye başlamıştır.
ilyaz bingül şöyle bahsetmiştir ;
“kahvehane, 16. yüzyıl istanbul’una damgasını vuran bir mekandır; çünkü mekanın ilişkileri, nesneleri ve akıp giden zamanı içindekiler için anlamlı kılma özelliğinin en yoğun biçimiyle deneyimlendiği kahvehane, şimdideş yaşamın sınırlamalarından, kısıtlamalarından sıyrılmış insan teklerinin sırlarını içerir; kahvehanedeki gövde bir başına orada bulunuşuyla -hamamda, çarşıda, kışlada, evde vs. oluşundan farklı olarak- şimdideş yaşamı çeşitlendirir; bu kişilerin oluşturduğu toplulukta yer tutan (türkiye türkçesinde de konuşmak; kon(/y)mak, yer tutmaktır) yüzer-gezer gövde-imgelerde savaş, şölen, ibadet türünden belli bir amaca ve nedene yönlendirilmiş bu ‘arkaik’ kalabalıkların tersine, her türlü kolektif eylem oluşumlarının gizli tohumları saklıdır; mesela şamanist “gizli erkek dernekleri”nin –kim bilir.”
“kahvehaneden önce birbirlerinin dar grupları içinde kümelenen tekil söz’lü kimlikler, kahvehanelerde yabancı, buralı olmayanlarla aynı zamanı ve aynı mekânı kullanıyorlardı.”
“şehrin kendini öbür yerleşim (köy, kasaba) birimlerinden ayıran en belirleyici öğelerinden biri olan ‘karşılaşma’ yada görünen ‘öteki söz’ yepyeni bir sosyolojik olgu olarak dikilir kahvehanedeki ‘göz’ün önüne.”
“‘kahvehanedeki göz’ün “temaşa”yı bir bilgi türü olarak yaşantısına kattığını söyleyebiliriz.”
“kahvehane karagöz’ün yayılmasında ‘matbaa’ işlevi gördü.”
“gerçekten de kahvehanede bir tür elçilik etkinliği gerçekleşir: başka bir zaman ve yere ait bir hikayeyi bugüne getirip seyircilerin gözlerine ve kulaklarına sunar.”
“küçük bir kasabada bile caminin dolayına kurulan kahvehane, birkaç ağacı ve onun sunduğu gölgeliğiyle oracıkta açtığı ufacık uzamı kolaylıkla, insanların orada birbirleriyle buluşmalarına olanak veren meydana dönüştürür. …. “yitik adamlar”ın hareket alanı şehir uzamında sınırlanırken, yersiz-yurtsuz mahalle yerleşimleriyle dıştan, kahvehanelerle içten şehrin uzamını genişletirler.”
kahve bir şekilde geliyor, nasıl içileceği bulunuyor ve akabinde kahvehaneler açılıyor. çaydan yaklaşık olarak bir 400 yıl önce kahve gündelik içeceğimiz oluyor. kahvenin etkilerinden biri olan yüksek uyku eşiği ise bazı din adamlarını harekete geçiyor ve yıllarca kahveyi ve kahvehaneleri yasaklamaya çalışıyorlar. bu amaçlarına da dördüncü murad han zamanında ulaşıyorlar.
avrupa'dan yaklaşık olarak bir 200 yıl önce oluşan kahve kültürümüz, yasaklar ve baskıcı rejimlerle sekteye uğramış, 18 ve 19. yüzyılda ise tekrar yükselmeye başlamıştır.
ilyaz bingül şöyle bahsetmiştir ;
“kahvehane, 16. yüzyıl istanbul’una damgasını vuran bir mekandır; çünkü mekanın ilişkileri, nesneleri ve akıp giden zamanı içindekiler için anlamlı kılma özelliğinin en yoğun biçimiyle deneyimlendiği kahvehane, şimdideş yaşamın sınırlamalarından, kısıtlamalarından sıyrılmış insan teklerinin sırlarını içerir; kahvehanedeki gövde bir başına orada bulunuşuyla -hamamda, çarşıda, kışlada, evde vs. oluşundan farklı olarak- şimdideş yaşamı çeşitlendirir; bu kişilerin oluşturduğu toplulukta yer tutan (türkiye türkçesinde de konuşmak; kon(/y)mak, yer tutmaktır) yüzer-gezer gövde-imgelerde savaş, şölen, ibadet türünden belli bir amaca ve nedene yönlendirilmiş bu ‘arkaik’ kalabalıkların tersine, her türlü kolektif eylem oluşumlarının gizli tohumları saklıdır; mesela şamanist “gizli erkek dernekleri”nin –kim bilir.”
“kahvehaneden önce birbirlerinin dar grupları içinde kümelenen tekil söz’lü kimlikler, kahvehanelerde yabancı, buralı olmayanlarla aynı zamanı ve aynı mekânı kullanıyorlardı.”
“şehrin kendini öbür yerleşim (köy, kasaba) birimlerinden ayıran en belirleyici öğelerinden biri olan ‘karşılaşma’ yada görünen ‘öteki söz’ yepyeni bir sosyolojik olgu olarak dikilir kahvehanedeki ‘göz’ün önüne.”
“‘kahvehanedeki göz’ün “temaşa”yı bir bilgi türü olarak yaşantısına kattığını söyleyebiliriz.”
“kahvehane karagöz’ün yayılmasında ‘matbaa’ işlevi gördü.”
“gerçekten de kahvehanede bir tür elçilik etkinliği gerçekleşir: başka bir zaman ve yere ait bir hikayeyi bugüne getirip seyircilerin gözlerine ve kulaklarına sunar.”
“küçük bir kasabada bile caminin dolayına kurulan kahvehane, birkaç ağacı ve onun sunduğu gölgeliğiyle oracıkta açtığı ufacık uzamı kolaylıkla, insanların orada birbirleriyle buluşmalarına olanak veren meydana dönüştürür. …. “yitik adamlar”ın hareket alanı şehir uzamında sınırlanırken, yersiz-yurtsuz mahalle yerleşimleriyle dıştan, kahvehanelerle içten şehrin uzamını genişletirler.”