istanbul'da yaşamak

konuyla ilgili 124 entry daha
Milyonlarca insana tek başına ev sahipliği yapmaya çalışıyor bu İstanbul.Hem de yıllardır.Ama aslında bas bas bağırıyor , yırtınıyor adeta."Yeter yoruldum, artık dayanamıyorum!" diye. Ama bu feryat figan haline hepimiz kulaklarımızı tıkıyoruz. Görmezden geliyoruz.
Aslında görememeye ne hacet.Ben size benim İstanbulumdan bahsedeyim iyisimi.
Benim İstanbulumda bir günüm şöyle mesela; sabah zifiri karanlıkta çalan alarmla ve 'neden ,niçin ?' gibi sorgulamalarla banyonun yolunu tutmamla başlıyor.Alelacele hazırlanıp evden otobüse yetişmeye ya da oturabilceğim bir minibüsü beklemeyle devam ediyor.Sonra çilenin büyüğü olan metrobüs var.Her gün kim bilir kaç milyon insanı taşıyor bir yerlere.Her gün kim bilir kaç milyon insanın burnunu,kulağını karıştırıp tutunduğu direklere kaç kişinin habersizce tutunmasıyla , birbirini ezmesiyle ve kavga etmesiyle devam ediyor yoluna.Takibinde ise ondan pek aşağı kalır yanı olmayan metro var tabii.Binmek için acele edersiniz bazen ama önünüzdeki insanlar o kadar süzülerek kapıdan içeri giremez ki binebilecekken binemeyip kalırsınız öylece .Hoş binsenizde insek artık daha fazla dayanamayacağım diye saniyeleri sayarak seyredersiniz yol boyu.Varırsınız işinize , okulunza ya da gidecepin her neresiyse.İşte burası tam bir muamma.Zira varmak için savaş verdiğiniz o yere aslında gitmek istemezsiniz bile.
Kapitalizmin dayattığı hayatı sorgularsınız bu seferde.Yapmak istemediğiniz bir mesleği yapmak zorunda kalışınız mı yoksa yaşamak istediğiniz şehirde hayatın hep bunlara maruz kalarak kazanılışı mı sizin ayaklarınızı geri geri götürür bilmiyorum.Ama zaten çokta farkedeceğini de düşünmüyorum.Bir kaç bin tl için çektiğiniz yok çilesini ,yol ve yemek için verilen ücretle kaç gün yemek yiyebileceğinizi hesap edişinizi düşünürsünüz.Patronculuk taslamak için patronculuk taslayanlara tahammül etmek için sınırları zorlarsınız.Azarlamalara karşı ses çıkaramaz ama aslında en ufak bir durumda sessiz kalamayan sizin ses çıkaramayaşınızdan ötürü kendinizden nefret edişiniz vs derken saatlerin birbirini kovalamasını akşam olsa da denetimli özgürlüğünüzün ,ki burada denetimden kastım hayat şartlarının ve mevcut düzenin size sunduğu kadarıyla yetinmekten ibaret oluşudur, tadını(!) Çıkarmaya çalırsınız.Nasıl mı? Mesela metroya oluk oluk akan insanlardan fırsat bulupta metroya binerek.Sonrasında o insanlardan fırsat bulup yürümeyi başarırsanız metrobüs peronuna giderek ve sonrasında uzun azmedişler sonucu metrobüsünüze binerek alt alta, üst üste, baldır baldıra temasla trafikte olduğu yere çakılıp kalan araçları ve içindeki insanları seyrederek.O da şanslıysanız cam kenarına taraf bir yerdeyseniz haaa!kıymetini bilin.Eve varana kadar 1.5 saatiniz geçmiştir bile.Yemek için saate baktığınızda saatiniz 8.5 sularıdır.Eğer evde hazırda yemek varsa o gün için şanlısınız zira yoksa aç kaldınız.Evet ciddi söyliyorum.Yeni baştan bir yemek yapmak demek en az 1 saat daha akşamınızdan gitmesi demek.Derken derken zaten 9-9.30 gibi uzandığınız yerde uyur kalırsınız.Böyle böyle günler birbiri ardınca sürüp gider.Unutmayın siz İstanbulda yaşayan ve metropol hayatından zevk (!) Alan her imkana sahip insanlarsınız!.. Sosyallik sizin için olmazsa olmazdır.Bakın yukarıda anlattığım gibi.Haftasonu demek çamaşır ,ütü ve bilimum haftaiçi halledilemeyen ev işi demek.Ha benim yardımcım var çok şükür diyenler sizde şanslısın hoop 5 puan.Bunları hallettikten sonraki zamanda zaten dinlenmeye, kaportayı toplamaya ayrılan vakittir ki asla yetmez.Oysa ne vardı sanki bu veya üç aşağı beş yukarı bunun gibi hayatları sürdürmek için 20 milyonumuzunda direteceği.
Ben artık bu diretişten vazgeçiyorum.Yeni hikaye ,yeni bir şehir ve yeni bir hayat istiyorum.Sadece artık zamanı gelsin diye bekliyorum.Benim İstanbulumda ben artık ben olarak yaşamımı sürdüremiyorum.Öğrencilik,gençlik hayallerimin eriyip gidişini , koskoca şehir büyürken benim kendi gözlerim önünde küçülüşümü seyretmeye daha fazla tahammül edemiyorum.