sözlükçülerin yola ilk çıkış hikayeleri
ilk yalnız yola çıkışım diyebilirim. work and travel yazı sonunda, work kısmını bitirmiş, travel kısmına geçmişiz kızlarla. bitmesini hiç istemediğim o yaza, bir sürü ilk sığdırmışım. amerikalı erkek arkadaşımın okulu açılmış, philadelphia’ya dönmüş. mesajlar acıklı, özlem dolu, son bir kez görüşsek temalı. “kızlar” dedim “ben gidiyorum”. seyahat planımızda sırada çocukluk hayalim niagara şelaleleri var. “yok” diyorum “onu son bir kez görmem gerek”. hiç bilmediğim bir kasabada iniyorum otobüsten. dört aktarmayla gece yarısını geçecek philadelphia’ya varmam. ingilizcem az ama deli cesaretim gereğinden fazla. o gün tanrının beni koruduğuna fazlasıyla inandığım bir gün olmuştu. otobüs biletinin satıldığı pastaneyi tesadüfen bulmuş, durağı tesadüfen bulmuş, durakta bana yol gösteren koruyucu melek tonya ile tanışmıştım (sonradan yıllarca e-posta arkadaşı olacaktık). her saniyesi dün gibi aklımda. yol açıktı o gün, yola çıkacak cesareti gösterebilenlere yolun daima açık olduğunu öğrenmiştim o gün..
ilk kampımı üniversitenin mağaracılık (bkz: mağaracılık) topluluğundaki eğitim için yapmıştım. o güne kadar zaten hep hayallerimde olan bir şeydi ama asla ailemi ikna edemiyor, aileme karşı koyacak cesareti de kendimde bulamıyordum. sonra insan bir kere deneyince bağımlısı oluyor mantığıyla eve döndüğümde anneme yakın zamanda kampa gideceğimi ama şuan hiç bir şey planlamadığımı söyledim. sonra (bkz: gezginfest 2018) kilyosa gönüllü olarak başvurdum. kabul edildikten sonra annemin işverenlerinden birinden ödünç aldığımız çadırla orada kamp yaptım. o günden beri hala çadır istiyorum doğum günü hediyesi olarak ailemden.