#tüm severussnape başlıkları

Cem Korkmazın intiharıyla bir kere daha aklıma giren mevzudur kendisi. Uzun zaman boyunca bu işi ciddi ciddi düşündüm fakat her seferinde kendi içimde bir şeyler beni hala hayatta tutuyordu ne olduğunu düşündükten sonra cevabım tanrının varlığına inanmam oldu. ölümden sonraki yaşama yahut bir dine inanmıyor olsaydım bir dakika uzatmazdım dünya sürgünümü. belki de sadece mazeret arıyorum hiç bir fikrim yok.
ıntouchables adlı müthiş film ile tanıştığım müthiş piyanist ve bestekardır. modern çağın mozartı olarak falan da anılıyormuş kendisi. klasik müzik dinlemek isteyen dostlarım var ise kesinlikle başlangıç için ideal bir adamdır. royal albert hall daki şu konseri dinlemeniz şiddetle tavsiye olunur. https://www.youtube.com/watch?v=BI8N2569jSg
Taekwondo, mantık ve akılla yapılan dövüş sanatı olarak tabir edilebilir. Taekwondo geçmişte saldırılara,katliamlara ,savaşlara karşı kendini korumak isteyen mazlum halkın savunması olarak doğmuştur. tae: ayak, KWON: el Do ise bu dövüş sanatının uygulanmasında izlenilecek yol yordamdır. Doğuş amacı savaşın yerine huzurun getirilmesiydi Bu nedenle günümüzde de geçmişten süre gelen kavga ve savaşların olmadığı barışçıl bir dünya kurulmasına için çabalamak ve çevremizde bunun bir örneği olmak amacını taşır. Bu prensibi ilke edinmeden çalışan sporcu eksersizleri boşa yapıyor ,dojangda fazlalık yapıyor demektir diğer bir deyişle kişi istediği ne kadar esnek ya da güçlü el ve ayak vuruşlarına sahip olursa olsun eğer do kurallarını uygulamıyor ve bu sporu sadece dövüş sporu olarak görüyorsa Taekwondocu sıfatı ta şı ya maz. Taekwondo sporunun en güzel yanı çok samimi bir ortama sahip olmasıdır. Bu samimi ortam sayesinde Türkiye hatta dünyanın herhangi bir yerindeki Taekwondo salonuna gittiğinizde oradaki sporcular sizi evinize gelmiş gibi karşılar. Diğer bir deyişle bu sporu yapan herkesin dünyanın her yerinde bir evi var diyebiliriz. Bu durumda hiç şüphesiz ki Taekwondonun temel felsefesini oluşturan DO prensibiyle alakalıdır.
bugün Fitnıs salonlarından çıkmayan delikanlıların hayalini kurduğu bu kas da adını mitolojiden almaktadır. Olay şöyledir:
Myrrha adında bir kız bazı elim olaylar sonunda ödül mahiyetinde mersin ağacına dönüştürülür. Bu ağacın gövdesinden 9 ay sonra ölümlü Adonis dünyaya gelir. Afrodit ilk görüşte Adonis’e aşık olur ve onu saklaması için Persephone’ye verir. Gönül işi bu Persephone de delikanlımıza vurulur ve onu geri vermek istemez. İki tanrıça arasında kavga çıkar. Paylaşamazlar Adonis’i. Reis Zeus araya girer ve Adonis’in 6 ay Afrodit’in, 6 ay Persephone’nin yanında kalmasına karar verir. Adonis yeraltına indiğinde yaz biter, kış başlar; yeryüzüne çıktığında toprakların bereketi tekrar gelir ve ilkbahar olur. Adonis Afroditin yanında olduğu zamanların birinde avlanmaya çıkar ve avlanırken bir yaban domuzunun saldırısına uğrayarak ölür. Tahmin edin yaban domuzu onu neresinden yaralayıp öldürür? Evet aynen bugün adonis olarak adlandırdığımız kasın bulunduğu yerden yaralayıp öldürür. O gündür bu gündür oranın adı “Adonis”tir.
Bundan uzuuuun zaman önce. Hatta çok uzun zaman önce Gaia(Toprak) vardı. Gaia kendi kendine doğurarak Uranüsü meydana getirdi ve Uranüs onun hem oğlu hem kocası oldu. Nasıl olduğu hakkında hiç bir fikrim yok :D. Oluşan Uranos(Ölmezler Katı, Yıldızlı Gök) ile Gaia bir araya gelerek ve Kyklopları ve Titanlar adını verdiğimiz ve Altın çağda dünyayı yöneten ilk tanrıları meydana getirdiler. mitolojideki tanrı ve tanrıçaların insanlar gibi duyguları var fakat insandan daha güçlü ve güzel/yakışıklılar. Tanrı Uranus biraz evhamlı bir tanrı olsa gerek ki Kiklopların tahtını ele geçirmesinden korkmaya başlar çünkü Kikloplar çok güçlü yaratıklardı. Korkusunun esiri Uranos, Kiklopları yerin altına yani Tartaros’a gönderir ve rahatına kavuşur lakin korkması gereken Kikloplar değildi. Ana yüreği dayanamaz buna ve Gaia oğlu Kronos’un eline mızrak gibi bir şey verir ve Uranos’u hadım ettirir böylelikle yönetim Kronos’un eline geçer ve Titanların hakimiyeti başlar ayrıca Uranusun cinsel organından akan meni ile de Gaia hamile kalır ve güzeller güzeli Afrodit doğar bunu da dip not olarak ekleyelim.
Annesinin duasını alan Kronos artık başına hiç bir şey gelmeyecekmiş gibi yaşayıp giderken kader ağlarını yavaş yavaş örmeye başlamıştır bile. Mitolojide çok rastalanan bir olay olan kardeş evliğini yapan Kronos kardeşi Rhea ile evlenir. Ve sırasıyla Hestia, Demeter, Hera Hades, Poseidon ve Zeus adlı çocukları olur. Daha baba olmanın sevincini yaşayamadan babasının hastalığına yakalanan Kronos yaptıklarından dolayı aynı şeyi çocuklarından göreceğinden korkarak doğan tüm çocukları yer. Bu duruma üzülen Rhea ise Gaia’nın öğütleri ile yalnız Zeus’u onun elinden kurtarır. Tanrıça, Zeus’u yanına alarak gecenin karanlığından faydalanarak çabucak koşup Girit Adası’nda İda Dağı’nın tepesine çıkar. Orada Gaia çocuğu alır ve onu bir mağaranın dibine saklar. Rhea ise geri dönüp bir kocaman taşı kundak bezlerine sarıp Kronos’a verir. Gariban Kronos da olacaklardan habersiz tahtının sefasını sürer. Zeus İda Dağında Amaltheia(keçi)’nin sütünü emerek büyür yağız bir delikanlı olur.Saklandığı mağaradan çıkar hemen savaşa hazırlanır. Önce Tartarosa gidip amcaları Kiklopları serbest bırakır ve buna karşılık yardım sözünü alır onlardan. Daha sonra giderler ve Titanların mekanlarını basarlar. Devasa taşlarla Titanlara geri püskürtmeye çalışırlarken Zeus da şimşeklerle destek verir onlara tam o esnada Rhea’nın verdiği kusturucu bir içecek ile Kronos yuttuğu tanrıları ve taşı çıkararır ve savaşın seyri daha da dramatikleşir Kronos için. Mitolojide Titanomachy (Titan – Tanrı savaşları) adıyla anılan savaşta Zeus ve kardeşleri, Kikloplarlarla beraber Kronos ile Titanlara karşı savaşırlar. Bu kısımda çok fazla entrika dönüyor, konsey falan toplanıyor bir tanrı diğerini satıyor falan pek hakim değilim o yüzden geçiyorum izninizle. Savaş tam 11 yıl sürüyor ve Zeus babasını yenerek yeni hükümdar oluyor. Çapkın Zeus fırsat bu fırsat diyerek Metisle yatar ve Metis Zeus’tan hamile kalır. Zeus gaflete düşer o da kral hastalığına yakalanır ve Metis hamileyken onu yutar ama Athena ölmez Zeusun kafasından doğar Zeus kızının kendini affetmesi için ona mızrak, miğfer ve kalkan verir. Titanlara dair tüm izler yok edilmeliydi ve bu görev Rhea’ya verildi. Rhea, Kronos’un ceviz ağacına gizlenmiş ruhunu yok etmek için keskin kırbacıyla ağacı parçalara ayırır. Rhea, kırbaçını kullandığında kullandığı yer yükselip ve dağ oluyordu. Kronosun ruhunun yok edildiği yer yükselir ve bu dağa bugün hepimizin bildiği Olimpos Dağı adı verilir. Tanrıların yeni mekanı artık gün yüzüne çıkmıştır.
namı diğer "ateş hırsızı". efendim bu prometheus tıpkı zeus başkan gibi bir titan oğludur fakat zeustan pek haz etmez ve dedelerinin inkamını (bkz: titanların savaşı) almak için bazı planlar yapar. zeusa kendini sevdirir ve olymposta kendine yer edinir. günlerden bir gün öcünü almak isteyen prometheus gözyaşlarıyla yoğurduğu balçık ile insanı yaratır. gariban insanlara acır ve onlara ateş tanrısı hephaistos'tan bir kıvılcım verir. bu durumu duyan zeus başkan son derece öfkelenir ve önce insanları cezalandırır ve daha sonra da zincire vurdururak prometheus'u cezalandırır. bu öyle bir cezadır ki bir kartal her gün prometheus'un ciğerini yer, gece ciğeri tekrar eski haline gelir ve ertesi gün kartal yine aynı şeye devam eder. zincire vurulmuş prometheus şunları söyler "benim işkencem buradan kurtulunca değil zeus denen deyyus tahttan inince biter" ve insanlara bilgiyle beraber özgürlüğün de yolunu gösterir. ( bu arada ateş mitolojide "bilgiyi" temsil eder. zeusun öfkelenmesindeki sebep de en temelde koltuk sevdasıdır. yıllar önce babası cronus'u tahtan indirdiğinden aynısının başına geleceğinden korkar.) daha sonra prometheusun bu işkencelerine dayanamayan delikanlı abimiz herkül, gelir ve prometheus'u kurtarır. prometheus her gün ciğerini yiyen kartalı bulur ve onun ciğerini yiyerek öcünü almış olur. tüm olanlardan sonra geri vites yapan zeus prometheusu affeder ve olymposa tekrar alır.

yıllar geçer zeus tahtan inmez fakat savaş tanrısı ares, zeus ve diğer tanrıları olymposa hapsedince insanlık özgürlüğüne(!) kavuşmuş olur.
ülkücü camiada olmaması halinde milyonların izliyor olacağını düşündüğüm güzel saz çalan ve aynı zamanda solak olan ses sanatçısı ve bestekardır. (bkz: çal kemancı) (bkz: son bir defa)