#tüm mamituta entry'leri

dünyanın en saçma kampanyasıdır. katılmıyorum. açıköğretime yapılacak başvurular gözümün önüne geldiği için bunu dedim.
mükemmel bir ingilizcem yok ama yurt dışı şantiyelerinde çalışmamın bana en büyük artısı "ingilizce konuşabilmek" oldu. kimi ne göre tarzanca konuşuyorum ama en azından insanlarla ingilizce olarak dialog kurabiliyorum ve bu sayede çok rahat 5 ülke gezdim.

ilk yurtdışı şantiyem s.arabistanda çalışırken mısırlı bir işçimiz bana bu konuda yardımcı oldu.ortaokulda,lisede ve üniversitede sürekli ilk konular işlendiği için temelim maşallah baya sağlam. ama hiç kat çıkamadım,diaolog kurmaya çekindim.
hatta şöyle bir örnek vereyim.sinemada çalışırken yabancı bir müşteri geldi ve bir filme girmek istiyordu ama gişede kimse ingilizce bilmiyordu.bir kara muratlık yapıp kendimi öne attım. kadınla tek tek kelime kelime konuşmaya başladım ve gerçekten çok kötü konuşuyordum ama yardımcı olabiliyordum. kadınla dialog halindeyken gişede çalışan diğer arkadaşlarım bana alay eder şekilde gülüyorlardı "tomorrov dedi hahahaha" şeklinde. ben de bunu duyduktan sonra biraz gerildim ve kadına direk salon 2 dedim bileti verdim ve gönderdim. bu olay belki de bilinç altında kaldı ve istanbulda yol yordam soran hiçbir turiste yardım edemedim.

ta ki arabistanda bana yardımcı olan mısırlı işçimizle tanışana kadar. amacım kimseyi yaptığı işten dolayı küçük görmek değil ama olduğum durumdan utandım ve işçi dediğimiz adam bana ingilizce konuşmak için çok yardımcı oldu. o adam hayatıma yön verenler listesindedir.. o mısırlı adam bana ilk ingilizce soru sorduğunda ben önce kafamdan cümleyi oluşturdum.sonra kelimeleri o cümledeki yerlerine yerleştirdim. tabi adama 5 dk sonra cevap verebiliyordum :) (işte bizim en büyük kayıplarımızdan.hepimiz mükemmel ingilizce(!) bildiğimiz için gramer önemli! arkadaşının yanında mazallah i going dersin falan madara olursun)
adam bana anladığım kadarıyla dedi ki "ya olm boşver cümleyi falan,aklına gelen kelimeleri söyle gitsin.ben anlarım" dedi.
ben de başladım sorduğu sorulara aklıma ne kadar kelime geliyorsa söylemeye. 1 sene kadar adamla baya bildiğin sohbeti bırak,geyik yapıyoduk artık.
arabistandan sonra azerbaycana gittim, ama burda da herkes türkçe konuşuyor :) bakude kadınların %90 bizim türkçemizi biliyor.erkekler o kadar hevesli değil.Bizim türk dizilerinin yararı çok bu memlekete :) ben de ingilizcemi unutmamak için ingiliz ve irlanda barlarına gidip bilardo oynamaya başladım. çok bi faydası olmadı ama en azından unutmamamı sağladım.bilmiyorum bana mı öyle geliyor , 30 küsür milletin insanıyla diaolog kurdum ama bu ingilizleri kesinlikle anlamıyorum arkadaş ! bir diğeri de filipinliler :) hintlileri bile anlıyorum artık (ki çok iyi derecede hintliler gibi ingilizce konuşurum :) )
2 senelik azerbaycan serüveninden sonra israile geçtim.1 sene kadar da orda kaldım. burada ingilizcemi biraz daha geliştirebildim. liman işinde çalışıyorduk ve bazen geminin limandan kalkış izni için liman güvenlikle bile konuşuyordum.
diyeceğim şudur. yanınızdaki arkadaşlara aldırmadan konuşun.bırakın onlar gülsün. bu memlekette van tu tri den başka ingilizce bilmeyenler fatih terim ingilizcesine güldü.çünkü hepimiz ingiltere kraliyet ailesinde konuşulan ingilizce gibi ingilizce biliyoruz (!) bırakın insanlar ne düşünürse düşün,yettiği kadar,diliniz vardığı kadar,beden diline geçene kadar konuşun.yanınızda size gülen adam içten içe dialoga geçemediği için sizi kıskanacak ve ben niye yapamadım diye kendini sorgulayacaktır.

easy man. easy..
ülkenin en çok gündeminde olan bir isim için sözlükte hala boş entryler mevcut. kayda değer bir tane yorum yok. sadece geziyor muyuz ?
bir videosunda rast geldim. brezilyada bi hatunla tanışıyor ve 3 gün onunla bi adada yaşıyor. adaya gidişini gösteriyor ve anlatıyor. kamp yapmanın yasak olduğunu,kaçak köçek yollardan girdiklerini,sahile inmek için gecenin bi yarısı dağlık ormanlık yollardan geçilen zorluğu anlatıyor/gösteriyor. neyse bununla ilgili şeyler anlatırken kampın ilk gününden adaya dair izlenimleri gösteriyor ve bir ağacı gösteriyor. "işte bu ağaç,dün akşam güzel anılar yaşatmama sebep oldu,aah aah bu ağacı asla unutmayacağım" tarzı şeyler söylüyor. yani bunu anlatırken bile o terbiyeli üslubundan , felsefik yanından da taviz vermiyor. biz anladık orayı emre,kime anlatıyosun.
acayip bir mağaza. atcılıkla ilgili reyonda gezinirken "ata binem" , yüzmeyle ilgili reyonda gezerken "yüzmeye gidem" diye şevklendiriyo beni. eğer orada 1 hafta çalışsam triatloncu falan olurdum heralde.
uzuuun yıllar amatör futbol oynadım. futbolu bıraktıktan sonra da pazar günleri mutlaka gider bahçelievler idman yurdu sahasındaki maçları izlerdim. toprak sahada oynamak çim sahada oynamaktan farklıdır. eğer hava güzelse acaip baskılı ve tempolu geçer maçlar. 5 metreden fazla top sürebileni 3.lig 2.lig kapar zaten.topu ayağına aldığın zaman ennn fazla 2 kişiyi çalımlarsın,3.sü seni yer. orta saha da topu ayağında en fazla 2 saniye tutabilirsin,hemen yerler adamı.defans isen topu ne kadar uzaklaştırabilirsen o kadar iyisindir. taktik çok fazla sökmez. fizik,kondisyon ve tek paslarını başarılı ise genel olarak kazanırsın. kavgalar efsanedir.

başıma gelen bir olayı anlatayim.
13-14 yaşlarında mahalleden 3-4 arkadaş aynı kulüpte oynardık. çocukluk arkadaşım murat diye bir arkadaşım vardı(hala görüşürüz).o orta da oynardı ben de sağ kanatta. bi maçta benle rakip oyuncu kafa kafaya geldik ve boğazımı sıktı. ben tam kendimi yere atıp oyuncuya kart aldıracakken murat araya girip çocuğun boğazından tutup yere yapıştırdı.çocukta kalkıp kafa vurunca dayanamadım ben de rakibe vurdum. çünkü çocukluk arkadaşı olmak bunu gerektirir.
2008den beri aktif motor sürüyorum.hiçbir motosiklet grubuna yada ekibine katılmadım.motorail i sitede sevmiştim.bir kez caddebostan buluşmasına gittim. hoş,güzel bir buluşmaydı.gerçekten çok yardımsever insanları içinde barındırıyor

bir daha katılır mıyım bilmiyorum. evet motor sürmek, araba sürmek gibi değildir.felsefe gibi birşeydir ama ben sürekli motosiklet muhabbeti yapan bir insan değilim. ama sürekli motosiklet muhabbeti yapılıyor ve ben bi saatten sonra sıkıldım.
5 yıl yurt dışında çalışmış,2 yıl üniversite için başka şehirde yaşamış ve toplamda 1 yıl da başka şehirde çalışmış biri olarak söylüyorum;eğer bu şehirde doğmuşsanız ayrılmanız biraz zor olabilir.
içindeyken nefret edersin ama ayrıldığın an aklının yarısı istanbulda kalır. Kaosa mı alıştım,yoksa geçtiğim heryerde geçmişte yaptıklarım mı geliyor bilemem ama en huzurlu köşelerini bildiğim için kendimi hep oralara atarım. ne kadar eski görüntüsünden ve silüetinden uzak olsa da istanbul benim memleketimdir. doğup büyüdüğüm ve kavrulduğum şehirdir.