#tüm iwanttobreakfree entry'leri

hayatımda gördüğüm en sayko türk yönetmendir kendileri. saygımız büyük. Yazgı, kader ve masumiyet benim de favori filmlerim. Özellikle kader filmi, harakiri yaptırtacaktı bana.

Filmde bir sahne var; o sahnenin de bir repliği var. Var işte. repliği buraya bırakıyorum. Peçeteleri hazırlayın:

”Geçen gece çocuk hastalandı. İlacı bitmiş, almak için dışarı çıktım. Sağa sola saldırıp nöbetçi eczane arıyorum. Birden durup dururken içim cız etti. Bi' baktım gene aynı karın ağrısı. Öyle özlemişim ki seni! Dönerken bi meyhane gördüm, bi' içeri girdiğimi hatırlıyorum bi' de rakıya yumulduğumu. Arkasından en az dört cigaralık. Sonra gözümü bi' açtım, karşıdan karlı dağlar geçiyo. Bi' daha açtım başımda bi' çocuk, kalk abi diyo Kars’a geldik. Otobüsten indim, yürümeye başladım. Dedim Allah’ım neredeyim ben, burası neresi? Sonra güç bela burayı buldum. Kapının önünde durup düşündüm. dedim; Bekir bu kapı ahiret kapısı, burası sırat köprüsü... Bu sefer de geçersen bi' daha geri dönemessin, iyi düşün. Ama olmadı, dönemedim. Sonra bak oğlum dedim kendi kendime, yolu yok çekeceksin. İsyan etmenin faydası yok, kaderin böyle. Yol belli, ey başını usul usul yürü şimdi!"
Rakı, bir derdiniz olduğunda danışmanız gereken büyüklerden biridir. Eski topraktır. Bu nedenle, adab-ı muaşeret kurallarına çok önem verir. Rakı içeceğiniz zaman kurduğunuz sofranın adabı vardır, içim şeklinizin adabı vardır, muhabbetinizin adabı vardır... e tabi ki dinlediğiniz müzikte de bir edepsizlik yapmamanız gerekir. Zeki Müren, Münir Nurettin Selçuk, incesaz ve tabi ki Müzeyyen senar ile çok da adablı bir gece yaşarsınız.
(bkz: müzeyyen senar haydar haydar videosu - rakı bardağını çevirme sahnesi)
bu aktiviteleri yaptıktan sonra kendime "beni haylaz beni gidi yaramaz, beni yaramaz beni gidi afacan, beni afacan beni gidi hınzır, beni hınzır beni gidi yaramaz." dediğim ufak çaplı, minnoş dokunuşlardır. yapıldıktan sonra saçma bir rahatlık verir bu eylemler.
İşte size zevk aldığım ufak sapıklıklardan birkaç örnek: Portakallı topkek yerken önce kenarlarını kemirip joleli kısmı sona saklamak, büyüklerin yanında bacak bacak üstüne atmak, döner ile ayranı aynı anda bitirmek, teneke içeceklerin açma halkalarını koparmak, şişe içeceklerin yüzeyindeki içindekiler kısmının ya da markanın yazdığı kağıdı şöyyle bir güzel kaldırmak (o kağıt özellikle yırtılmadan tek parça şeklinde gelirse ufff tadından yenmez)...
"ah laikse aşkımız biter elbet bir kış baharyaz günü
gözlerin uçurumlar kaydeder avuçlarıma
bir çınar gövdesini bir hamle daha yarar
üç içbükey komodin silah çeker vurulur
sen gidersin, denklem düşer, ben aşk olduğumu ağlarım
bir kelebek konduğu yerde bir mayın olduğunu anlar.
beynime düşer infilak eder"

(Bkz: Ah Muhsin, Muhsin ünlü)
facebook katkılarıyla oluşturulan iki yapay zekanın kendi aralarında bir dil geliştirdiğini ve bu dil ile iletişim kurmaya başladıklarını gören bilim insanlarının çareyi, yapay zekaların fişini çekmekte bulduklarını biliyor muydunuz?
iki tane dörtlük iki tane üçlük dizeliyorsunuz; ölçüye dikkat ederek on dört dizelik, kafiyeli bir şiir yazıyorsunuz sone oluyor efenim.
Sone olduktan sonra da akla william Shakespeare geliyor, 66. sone geliyor.
Aşk koktu buralar.
"fanatik" ve "kitap" kelimelerinden ilham alınarak adlandırılan bir akımdır.
Bu akımın amacı; "zaten benim kitabımı basmazlar, bassalar bile benden eşek yükü para isterler, o kadar parayı nasıl karşılarım, neyse vazgeçmek en iyisi." diyerek kitap yazmaktan uzaklaşan yazarların, sanatlarına devamlılığını sağlamak. bu devamlılığı ise prosedürlerden uzaklaşarak, hiyerarşik düzenin tamamen dışında, aynı zamanda da parasal olarak daha ekonomik imkanlar sağlayarak (kar payı olmadan kitap basımı ya da fotokopi ile çoğaltma, gönüllü dağıtım vb.) yapıyorlar.
Yazarı Sylvan Clownson bu fankiti, "Yolun sadece bir kısmında geçen bir yolculuk hikayesi" diye tanımlıyor. Daha doğru bir tanım da olamazdı. yazıda melankolik ağzı sevenler mutlaka okumalı!

Öykünün, halihazırda basılmış hali bulunmamakta. En başta bunu çok garip karşılasam da okuduktan sonra neden basılmadığını çok iyi anlıyor insan.

(bkz: fankit)