#tüm gezenlari entry'leri

teoman’ın (bkz: zamparanın ölümü) şarkısında da dediği gibi:

“tanırsınız benim gibilerini boş sokaklardan, çizgilere basmadan yürümeye çalışan insanlardan”
bu başlık ilk açıldığında beni gülümsetmişti, hatırlıyorum

şimdiyse en son ne zaman bir şeylerin güzel olabileceğine gerçekten inandım ya da buna inanmayı ne zaman bıraktım bilmiyorum bile

zaman üzücü şey.

(bu enrtyi girerken, tam 8 gün sonrasında öğreneceğim şeylerden habersizdim, zaman gerçekten de üzücü şeymiş)
2017 yılında, somali’ye uçuş yapan tek firma olduğu gerekçesiyle jerome jarre ve ben stiller gibi ünlülerin (#lovearmyforsomalia) önderliğinde #turkishairlineshelpsomalia etiketi oluşturuldu.
yardım çağrısını duyan thy, bir uçak göndermeyi kabul etti.

ilgili video:
thank you #lovearmyforsomalia
beni en çok hayal kırıklığına uğratan yıl oldu 2018, bundan olsa gerek “yeni yıla nasıl girersen bütün yılın öyle geçer” gibi mottolara inanmayı da bıraktım

planım basit:
evde tek başıma oturup evde tek başına (bkz: evde tek başına) filmleri izlemek, geceyi ise harry potter ile kapatmak
“ölüler için üzülme harry, yaşayanlar için üzül. her şeyden önce de sevgisiz yaşayanlar için.” -albus dumbledore

yine dumbledore’a ait, filmlerde yer almayan şu alıntıyı da yazmak istiyorum:
“kayıtsızlık ve ihmal, çoğu zaman düpedüz sevmemekten daha fazla hasar yaratır."
(bkz: harry potter)

“sorun değil. kırık kalbinin olması bir şeyleri denediğini gösterir.”
“bazen aşk için dengeni kaybetmek, dengeli hayatın bir parçasıdır.”
“tanrı’ya teşekkürümün sebebi, korku. çünkü hayatımda ilk kez yanımda duran kişinin gitmek isteyeceğinden korkuyorum.”
“-tanrım! neden insanlara karşı bu kadar öfke dolu?
-çünkü insanlar binlerce yıllık medeniyetten sonra, hala sevmeyi öğrenemediler.”
(bkz: ye, dua et, sev)

"dünya bir oyun bahçesi, bunu çocuklar biliyor ama biz büyüyünce unutuyoruz."
(bkz: bay evet) filminde (bkz: küçük prens) esintileri ile noktalayayım
“...onun gözünde ise dünya baştan sona anlaşılmazdı...
...tekerler giderek daha hızlı dönüyor ve tren dönerek vadiye doğru iniyordu. dağlar gittikçe düzleşiyor, giderek uzaklaşıyordu; ovaya varmışlardı. bir kez daha arkasına baktı. mavi gölgelere karışmış (96. sayfaya geçtik şimdi) dağlar, artık uzaklarda ve ulaşılamaz olmuştu. puslu gökyüzünde yavaşça eriyip kaybolan yukarılarda çocukluğunu bırakmış gibi hissediyordu.”
stefan zweig/yakıcı sır