#tüm esvedista entry'leri

Mutsuz olduğunuz anlarda aklınıza 'mutlu olmak zorunda olmadığınizi' getirince olay loopa giriyor ve bu döngünün içinden mutlu kurtuluyorsunuz.
Zohreh Jooya/ ay ışığında
Şarkını ilk 58 saniyesinde ölmediyseniz 1:42e kadar da dayanabilirsiniz.
geçen yıl filli boyanın kadına şiddet ve kadının değerini konu eden o muazzam reklamında çalan 'kendi halimde' şarkısında nilipek e eşlik eden, saçma sapan ev müziği yapıp birbirinin kopyası olan aptal grupların ve kişilerin çok dışında, iyi bir söz yazarı da olan, şarkı sözlerinden anladığımiz kadariyla birazcık da gezgin ruhuna sahip olan sesi güzel bir beyefendi.
Adını başlıktan yola çıkarak duyduğum sonrasında hesabını incelediğimde ortada şiddet görmüş birinin olduğuna kanaat getirmeme sebep olan kişidir. Mevzudaki prim, yalan - gerçek, tepki dalgalanmasi insanı bi hayli düşündürüyor. Fakat durum gerçekten şiddetse çok feci yok eğer değil de takipçi arttırmak, dikkat çekmek içinse çok daha feci.
dini çizgisini belli ediyor oluşundan ötürü rap müzikten, söz yazarlığından gram anlamayan bir takım insanlar tarafından hak ettiği değeri görmemesi için saçma sapan provoke edilen ama sevenin layığı ile sevdiği, dinlerken - bu nasıl bir kalem, nasıl bir anlatma biçimi ' diye hayret ve hayran kaldığınız, bir neslin ağır ergenlik dönemini doğru müzikle atlatmasina vesile olan şu an piyasadaki bir çok raperdan o zamanki teknoloji ve imkanlar dahilinde bile daha iyi işler yapan yegane Türkiyenin en iyi raperi.
Sinemaya bazi rastlantilar sonucu başladığını söyleyen yönetmen, 'kültürel olarak daha değerli bir şey olduğunu gördüm, o da tiyatroydu ve tiyatro yönetmeni olmak yüksek öğretim gerektiriyordu bu yüzden sinema yönetmenliği sınavına girip tiyatroya oradan geçmek istedim' demiştir
Lodz film okulundaki sınavdan üç yıl sonra ilk belgesellerini çekmiş bu sırada Polonyadaki hareketlilikler baş verirken yolunu toplumsal özgürlükleri sorgulayan konulara çevirmiştir, 1968 yılındaki öğrenci hareketleri sırasında 28 yaşında olan krzysztof, Lodz okulunun en iyi profesörlerinin de tutuklanmasına şahit olmuştur. Bu olaylardan sonra Polonya sineması ağır sansür dönemine girmiş filmler nitelikleri yitik şekilde gösterime girmiş, hatta bazı yerlerde gizli gösterimler de yapılmıştır. Bi çok ülkede olduğu gibi siyasi tüm gerilim sinemanin geleceğini ve genel konusunu belirlemiş hatta o dönem bütün yönetmenler kendi yaşadıklarını beyaz perdeye aktarırken krzysztof ise olayların toplum gözünden nasıl göründüğünü konu eden sosyal ve toplumsal derinlik barındıran belgeseller çekmiştir. Bi çok filmi sansür ve yasak almasına rağmen istikrarla saptırmadan konu işlemeye devam etmiştir.
Uzun metrajlı filmlerinde ise insan hayatında gözden kaçan ve fark edilmeyecek detaylar üzerine saatler süren sorgulamayi başlatacak konular üzerinden giderken izleyiciye olayların değil duyguların yönetmeni olduğunu ispatlamis ve öğretmistir. İşlediği sıradan karakterlerin aslında iç dünyasında yaşadığı her şeyin birey için ulaşılmış ve yaşanmış en uç nokta olduğu vurgusu ile toplumdaki varoluş derdinin aslında kadere bağlı zayıflik değil umut ve iyimserlik güderek sürdürelebilir bir yaşam olduğunu anlatmaya çalışmıstir.
Cok uzun oluyor ama kendisi gerçekten derin ve gerçek bir yönetmen bence zaten şu sözleri de aslında onun neden bu kadar sevildiğini kanıtı ;
Film yapmak kitlelerin hoşuna gitmek, sayısız festivale katılmak, röportajlara yanıt vermekten ibaret bir iş değildir. Bunların tersine film yapmak, sabah 6:30’da kalkmak ve soğuğa, kara, yağmura, çamura rağmen sırtınıza yüklendiğiniz ağır çantalarla kilometrelerce yol yürümektir. Sinirlerinize hakim olmanız gereken bir iştir sinema. Gerektiğinde ailenizi, duygularınızı, özel yaşantınızla ilgili tüm ayrıntıları unutma zorunda kalmaktır. Belki iş adamları ya da ağır işlerde çalışanlar için de bu böyledir. Belki de artık bu işi yapmam gerekiyor. Bir yönetmen için son derece kritik bir dönemin eşiğindeyim şimdi. Sanırım artık eskisi kadar sabırlı değilim. Oyunculara, kameramanlara, hava koşullarına saatlerce beklemelere tahammülüm kalmadı. Bir yandan bu işe kendimden birçok şey verdiğimi düşünüyorum ve bu yüzden de öylece bırakıp gidemem.

Love u krzysztof!
lizbondan sonra belki de en güzel portekiz şehridir
şehirdeki manastırlarin genel mimarisi barok tarzını yansitsa da şehrin hatta Portekizin en eski katedrali olan Arg katedrali bu şehirde bulunur ve romanesk tarzdadir.
şehrin önemli caddesi olan deskadasta St bartelome ve St James Kiliseleri ise görülmeye değerdir.
Bir de kral Alfonsonun mezarının bulunduğu, iç duvarlarinda mavi beyaz işlemeleriyle süslenmiş ve freskleri dini bir çok figür taşıyan St. Cruz da coimbradaki önemli katedrallerden biridir.
Bir de hemen yanında eski bir (gerçek eski ama) cafe bulunur, zaten şehirdeki bir çok şey gerçekten eskidir ve sokağından caddesine, cafesinden katedraline gerek tarihi gerek mimari bir çok değer ve anlam taşır.
Tüm bu olayın iğrençliği yetmezmiş gibi habere cevaben 'köpek çözüldükten sonra kaçmıyor etmiyor, tecavüze ben de karşıyım ama tecavüz gibi durmuyor ' diyerek köpeğin tecavüzden razı olmasi yolunu arayacak kadar aptal insanların potansiyel bir tecavüzcu olduğu gerçeğini de yüzümüze çarpan skandal.
o yaştayken kurduğun tüm hayallere ve ideallere kavuştun, çocuklarlasin,müzikle uğraşıyorsun ve geziyorsun, evlenmeyi hala aptalca buluyorsun, büyükannem de hala yaşıyor, hedefleri tüketmek yetmedi bambaşka şeylere de yöneldin, mutlusun, baban sana verdiği sözü tuttu ve istediğin anaokulu için bütçe ayırdı, 22 yaşına huzurla gelebilirsin, kimseyi dert etmeden, ilişkilerde beklentiye girmeden, çok sevdiğin şarkılari dinleyerek devam et.