Aranızda hiç deneyeniniz var mı ? Bilmiyorum ama para yokken dışarda durmak gerçekten zor.
Tuvalet para(avmler sayılmazsa)

Temizlik(Camide halledebilirsen )

Yemek (ki en zor kısım bu , çim yiyecek halin yok)

Su(paran varsa alırsın yoksa hayrat(genelde akmazlar) arayacaksın.)

Barınak(buna sahip olan zaten sokakta yaşamıyor diyelim metruk hane olsun.

Düşününce bile zorluğu ürkütüyor insanı.

Paran varsa yaşarsın da paran yoksa yaşayamazsın.
türkiye'de yaşamamak için nedenler başlığına karşıt olarak açılmıştır. yavaştan sıralayalım öyleyse

1-) çay
2-) çiğköfte
3-) 4 mevsim yurdun her köşesinin doğal güzelliklerle dolu oluşu
4-) tarihi, doğası, kültürü ve mutfağı ile bir çok ülkeden kat be kat iyi oluşumuz. (kıymet bilinmediği halde)
5-) insanlarımızdan birçoğunun gerçekten yardımsever oluşu, bizim couchsurfing'den haberimiz yokken anadolu insanı bunu yıllardır yapıyor olması. (tatlısu gezginleri bilmez)

devamı gelecek..
olumlu taraflar
ister istemez geren bir aile yok
sağı solu batıran ev arkadaşı yok
gereksiz ses yok
içsen de sıçsan da sen varsın


olumsuz tarafları
sessizlik bazen çok sıkıcı
kapıyı hep kendin açıyorsun
içsen de sıçsan da sen varsın
gitmenin ayrı, yaşamanın ayrı, geri dönmesi ayrı zor olan bir ülke.
çalışmak için gidiyorsanız kesinlikle bir şirket ile anlaşmalı, onun sponsorluğunda gitmelisiniz ki, tüm vize ve taşınma işlemleri onlar tarafından karşılansın. bireysel vize başvurusunda geri dönüş 2 haftayı geçerken, şirket aracılığı ile başvurularda 1 hafta da vizeniz çıkıyor. türkiye'den eşya götürmek isterseniz bu günün parası ile minimum 4bin pound'u gözden çıkarmanız gerek! ve eşyalar deniz yolu ile hava durumuna göre yaklaşık 1 ayda ingiltere'ye ulaşıyor. oradan eşya almak isterseniz ise hem çok pahalı hemde modeller çok çirkin!
yine de ben oradan alıcam derseniz argos , b&m ve 2.el ürünler için gumtree gibi yerler ikea'dan daha uygun ;-)
eşyaları boşver ben nereden ev bulacam derseniz rightmove doğru adres!
İngiltere'de market alışverişinin en doğru adresi ise bence asda , tabiki tesco, lidl, aldi gibi supermarketler de uygun. ayrıca deterjan, şampuan, sabun gibi ihtiyaçlar için pounland yada poundworld'ler süper!
bizce en iyi telefon hattı three telefonhattı , sabit ev hattından türkiye'yi arama bedava olan bir paket almıştık :)

2. el araba çok ucuz ama kasko ücretleri cep yakıyor! birikmiş bir paranız var ise hemen araba alın yoksa kasko parasını biriktirin derim! gezmeyi seviyorsanız maddi olarak en uygun zamanda bir araba almanızı öneririm. taşındıktan sonra 1 yıl boyunca türk ehliyetinizi kullanabiliyorsunuz. 1 yılın sonunda ehliyetiniz iptal! ingiltere ehliyeti almak zorundasınız. eğer avrupa birliği üyesi bir ülkeden ehliyetiniz var ise onu burada süresiz kulanabilirsiniz. online bir testi ve direksiyon sınavı var. direksiyon sınavında sizi herhangi bir yerde durdurup arabanın içinden yada motorundan birkaç parça gösterip " bu ne? ne işe yarar?" gibi acayip strese sokan sorular soruyorlar!
ingiltere'de en çok sevdiğimiz site kesinlikle topcashback . eğer online birşeyler alıcaksanız; uçak bileti, tren bileti, tatil, argos'dan bir eşya, debenhams'dan birşeyler, havaalanı otoparkı yani aklınaza gelecek birçok şeyde bu site üzerinden alışveriş yapmak istediğiniz sitelere giriş yaparsanız belirli oranlarda para iadesi oluyor. 1-2 ay sonra hesabınıza para yatıyor. Biz tüm online alışverişlerimiz de kullandık ve para iadesi kuruşu kuruşuna yapıldı ;-)
kesinlikle gezlip görülmesi gereken yerlerin başında tabiki londra var. Bunu, manchester, york, edinburgh, glasgow, oxford, cambridge, brighton, cardiff takip etmekte... bu güzel ve büyük şehirlerin yanında salisbury'e gidip devasa ketadrali görmeden, stonehedge'e gidip şaşkın şaşkın " bu kayalar buraya nasıl gelmiş" diye kendine sormadan, windsor'a gidip kraliyetin yazlık sarayını gezmeden, cornwall bölgesinde denize girmeden, lake district'de huzuru bulmadan, doğa harikası durdle door ve lulworth cove'u görmeden, bath' de termal su keyfi yapmadan, bibury ve castle combe gibi şirin ingiliz köylerini görmeden, westonbirt arboretum'da sonbaharın renklerine aşık olmadan, warwick castle'da halloween etkinliklerine katılmadan, bristol'da balloon fiesta'yı görmeden, william shakespeare'ın şehri stradford upon Avon'u ziyaret etmeden ve daha nicelerini yapmadan dönmeyin ;-)
İngiltere'de yaşarken, kendinizi yeri gelir kraliyet ailesinin bir üyesi gibi hisseder, yeri gelir " çok pahalı burası yaa bu maaşlarla biz bir ömür burda yaşayamayız " der sefilleri oynarsınız. Yeşiline, havasının güzelliğine, insanının kibarlığına, hayatın düzenine hayran olmamak elde değil. ama gel gelelim maaş artışları yok mu o maaş artışları. yılda %2 -%3 alıyorsan süpersin! bundan dolayı, gitmeden önce muhakkak iyi bir maaş pazarlığı yap ki gidince şaşırıp kalma!
Herşeye rağmen, iki katlı mini evimizi, yazın bahçe keyiflerimizi, göl kenarı pikniklerimizi, haftasonları tipik ingiliz köylerindeki çay keyiflerimizi gerçekten çok özlüyorum...
İnsanın fıtratında var olup olmadığı tartışmalıdır. Ancak yaşamak denilirse sevgisizde yaşanılır.
Misal:robot jerry
Ağır bir din baskısından kurtulmam ölünce cok feci azap cekme korkusundan kurtulmak hep depresif olmaktam kurtulmak ve şuanı gününü yasmamak ölüp yok olacağını kabuletmek ve sanilan gibi her dakika dehşet gunahlar zinalar ile degil gercekten mutlu olmak için yaşamak
dün iş çıkışı kahveleyecek kimsem olmadığını farkettiğimde iyiden farkına vardığım durumdur. her ne kadar kalpler bir olsa da sarılmak istediğinizde, yanaklarını sıkmak istediğinizde en yakın arkadaşınızın yanınızda olamaması yürük burkan bir durum. zor geçen bir günün ardından birlikte bir şeyler içememek azıcık daha üzücü.
bir de başka ülkede yaşayanları var bunların, senede iki kere 1 ya da 2 gün gördüğünüz....
kuvvetli köklerimden nefret ediyorum. sevdiğim herkesi başka bir gezegene toplayıp evrende yuvarlanıp gitmek istiyorum. evet bencilim. teşekkürler.
Kışları huzur, yazları hüzün demektir. Çünkü bodrum’un güzelliğini en iyi kışın görebilirsiniz. Bodrum o sakinliğini, huzurunu ve güzelliğini size sadece kışın gösterir. Bu tıpkı bir sevgilinin tüm güzelliğini baş başa kalınan o romantik dakikalara saklaması gibidir. Sadece iki sevgiliye özeldir yani.
Bodrum’da yaşamak demek her sabah insanlara, hayvanlara ve denizin dalgalarına günaydın demektir. Mutluluktur yani. Dünyanın en güzel gün batımına her gün tanık olmaktır. Çatal adasının kıyısında kaybolan güneşe ruhunu vermektir. Edebidir, coşkuludur, şairanedir. Mandalina bahçesinde yürümek gibidir. Zeytin güzeli edasıyla salınmaktır bodrum’un dar sokaklarında. Beyaz evden gayrısını bilmemektir, sevmemektir. Begonvil döşeli evleri selamlamaktır. Ah be cancağzım sende yaşamak aşktır. Seni yaz aşkına düşenler anlayamaz sen mevsimsiz bir kara sevdasın. Ömürlük bir tutkuyla sevilmeye layıksın.
insan yaşar ve anlatır, bir süreden sonra da anlatmak için yaşar. Hayatın içindeyken yani yaşarken başımızdan gelip geçenler sıradan şeylerdir. Güzel bir yemek yemişsindir, güzel bir kadınla berabersindir, içindeki seyahat tutkusuyla ordan oraya gidersin, yeni şehirler yeni insanlar tanırsın. Kısaca yaşarsın ama bunda hiçbir olağanüstülük yoktur. Her şeyin sonuna geldiğinde yani yaşamak bir yerde mola verdiğinde içinde bir şeyler kıpraşıverir. Yaşananların unutulmaya başlanması seni başka insanlarla tanışmaya ya da tanıdıklarla bir arada olmaya iter. Anlatma ihtiyacı gelmiştir. Çünkü yaşamak bir yerde hatırlamaktır. Sonu gelmiş şeyleri başa sarmaya başlarsın ve yaşamak kendi döngüsünde uyuşuklaşmaya başlar. Yeni şeyler anlatmak için yaşamaya başlarsın bu seferde. Anlatının içindeki özne kendin olduğundan bir büyüme gelir. Bu yüzden büyüklüğünü göstermek için öyle sıradan anlatımlara başvuramazsın. Süslemelisin birçok şeyi. Mutsuzlukların anılarda güzel şeylere dönüşmesi bundandır.
Hikayenin sonu başladığı yerdir artık. Yaşadığı sonlar için anlatacak insan bulamayanlar ne yapar? işte tarihi başlatacağımız yer tam olarak burası oluyor. anılar, Şiirler öyküler, romanlar, müzik, mimari burada devreye girer. Sümerli ismi bilinmeyen o adam bir aşk şiiri nakşeder taşa. Krallar ben yaşadım diyebilmek için yaptıklarını anıtlaştırır. insan varolduğunu yani yaşadığını bildirmek için seslenir ta yüzyıllar ardından bile.
Yüzyıllar boyunca anlatmak, yaşamak hep üst zümrelere has olmuştur. Ancak birey değer kazanıp toplum arka plana atıldığında bu sefer insan kendi kişisel tarihini anlatmaya başladı. Gezdiği yerleri yazdı, gezmesi bittikten sonra ' ben değerliyim' diye her yerde anlattı ve günümüzde gösterdi. Günlükler, bloglar, reklamlar, diziler, filmler vs. unutulmaya mahkum insanın kurtuluş reçeteleri oldular. Mesela Rousseau 'yalnız gezenin düşlerini' yazdı. Yalnızlığın içinde kendini yaşadı ama yaşadığı ona yetmedi. Gezileri bittikten sonra anlatmaya başladı. 'Benim gibi bir adam geziyorsa sizin için çok değerlidir' demenin bir yoluydu bu.

Yaşamak ve anlatmak döngüsü insanın sondan başa doğru gitmesidir. Yani insanın kendini çok önemsemesidir. Yaşama, yaşadığına anlam kazandıran da bu anlatma güdüsüdür. Yaşadığını hissedebilmen için 'yaşamak değil' anlatmak gereklidir. insan bu yüzden de başka insanlara muhtaçtır.
çeşitli şirket sitelerinde, bloglarda ya da diğer sözlüklerde nasıl yapılacağını bir türlü bulamadığım sadece boş bilgilerin yazıldığı, gidenlerin sanki devlet sırrıymış gibi söylemediği, söylese bile yalan yanlış bir şekilde aktardığı konudur. mesela çoğu yerde yazan saçmalıklardan bazıları "çok iyi bir cv oluştur kanka" (iyi cv nedir?) "dil puanını al git zaten orada illaki iş bulursun" (nasıl yani? kapıda bizi mi bekliyorlar iş vermek için?) ya da işte "benim baya iyi bir özgeçmişim vardı iyi çok iyi yabancı dil biliyordum işte fırsat çıktı gittim" e bunun parası falanı filanı ne bileyim bu fırsat nasıl çıkıyor ne yapıyorsunuz kimse cevap vermiyor bunlara.

sonuç olarak bilen birisi varsa hepimizi bilgilendirirse çok güzel olur.