baba evindeyken gördüğüm bir ağ ismi şöyleydi:
azyedekendineinternetal
sanırım komşu güldür güldür show ekibindendi.*
Türk yapımı diziler arasında açık ara favorim olan dram türündeki dizi. Sessizliğin sesini en iyi şekilde işiten kişilerden biri olduğum için karakterlerin ruhundaki derin yarayı suskunlukları ardına saklamalarının esasında en sesli çığlıklardan olduğunu çok iyi biliyorum. “Siz benim nasıl yandığımı
Nereden bileceksiniz
Bir fidandım derildim
Fırtınaydım duruldum
Yoruldum çok yoruldum
Siz benim neler çektiğimi
Nereden bileceksiniz...”
Pandemi'in ilk başlarında durumun bu kadar vahim olacağından habersiz bir şekilde bir arkadaşımla başka bir arkadaşın kafesinin tadilatında yardımcı oluyoruz. işte boyaya yardımcı oluyoruz tabi boyacı geliyor. fırçayı ve şunu uzat şunu ser. gelen insanların işlerini kolaylaştırarak işlerin daha erken bitmesini hedefliyoruz aslında. bazı ustalar yine yevmiye kafasında oldukları için, işi ne kadar savsaklarlarsa gündelik hesabı çalıştıklarından daha fazla para ödemek zoruna kalacak arkadaşımız. bir gün fayasn ustasına yardım ederken pisuvarları düşürüp kırdık. hem ustayı orada az çalıştırmak istiyoruz hemde malzemeyi kırarak daha fazla zarar getiriyoruz. "hemen Ulus'a gidip Rüzgarlı'nın aşağı taraflarında ki inşaat malzemesi satan yerlerden almamız gerek " dedim arkadaşıma. Ankara'da yaşadığımız için ve ben uzun yıllar Ulus'da çalıştığım için, nereden ucuz mal alınır iyi bilirim. hemen dolmuşa atlayıp yarım saat içinde Ulus'a indik. Alelacele giderken bir yandan da heykelin bulunduğu cadde üzerinde polis grupları var. yolun kenarlarına üzerinde polis yazan mavi ayaklı eşşeklerden koyuyorlar. Neyse arkadaşla nalbur gibi bir yere girip iki tane pisuar aldık. adamlar " arabanız var mı arabaya taşıyalım " diyence. bizde elde götüreceğimizi söyledik. adamlar ayıplar ve şaşırmış bir şekilde yüzümüze baktılar. bir tanesini ben aldım diğerini de arkadaşım. pavyonların önünden güle güle geçiyoruz. işte pisuvarı kafasına geçirip yaratık (alien ) filmininin cosplayını yapıyor.
saçmalıyoruz tamamen. bende x man pisuaradam diyerek pisuvarı karnımın önüne yaslamış şekilde yürüyorum. genelde sıklıkla yaptığımız bir durum bu aslında. elimizde ne varsa ona göre bir şeyler uyduruyoruz. Sonra ikimiz de yeterli bulduk ki tutulabilecek en doğru şekilde tutmaya çalışarak tam köşeyi dönüp ana caddeye cıktık ki, gelirken gördüğümüz polislerin hepsi karşımızda duruyor. arkadaşımla dönüp birbirimize anlamsız şekilde baktıkten sonra içimden diyorum ki " ulan cumhurbaşkanı geçiyor ya buradan biz de elimizde bunlarla çıkmışız yola, polisler cb'yi protesto edeceğimizi düşündükleri için mi böyle bakıyorlar bana " diye bir psikoza girdim. arkadaşımla birlikte koşmaya başladık. o da ben koşuyorum diye koşmaya başlamış. sonrasında anlatıyor bunu bana. neyse. biraz önce eğlencelik olan pisuvar koşarken bir göhsüme vuruyor bir de oradan sekince ivme kazanıp tutmamı zorlaştırıyor. arkamıza bakmadan koşmaya devam ederken hemen yanımızda ucları gözüken joplar belirmeye başladı ama bizim tempomuzda ilerliyor. biraz daha koştuktan sonra polislerle birlikte koşuyor olduğumuzu fark ederek yavaşlıyoruz ama aynı aptal ifade ile birbirimize bakarak.
meğerse gerçekten cb'nı protesto edecek olan eyt'li grubu kovalamakmış amaçları. biraz daha cosplay yapmış olsaydık bu paniği yaşamayacaktık.
Az önce denk geldiğim dizi. İzlemeden saçma demeyin abi izledim çok saçma. Amerika'lı süper kahramanlar + dua + bolca florasan formülüyle yapılmış iman-kurgu dizisi. Cehapeli bir kötü karakter beklemekteyim. Ayrıca o maske nedir öyle ya.
Tufan sen misin oğlum çıkar lan şu gözlüğü
sadece yabancıların öpüştüğünü ve elektrikler kesilince arabaların da ışıklarının söndüğünü zannederdim.
Film izleyemez olduk azizim! diye ihtiyarca bir giriş yapmak istiyorum. 3 filmden 2'sinde felaketler içerisinde bir dünya ve onu kurtarmak için cansiperane bir şekilde ortaya atılan mutasyonlu veya yedi ceddinin üzerinden silindirle geçilmiş birileri var.

Büyük düşündükleri için mi dünyayı kurtarıyorlar yoksa dünyadan birilerini anlatamayacakları için mi büyük konular seçiyorlar bilemiyorum. Ama koca, yaşlı, şişko dünyayı rahat bıraksınlar artık istiyorum. Uçmadan, kaçmadan, üfürükle ordu yıkmadan, yapay zekaları çarpıştırmadan filmler de olsa olmaz mı?

izlenmedikleri veya gelir getirmedikleri için çekilmedikleri bir gerçek. ama dünyanın bu gerçeğini anlatmak da bir iş değil mi? Böyle filmler Yok mu? var tabiki!!! (sanat filmlerinin o aşırı sıkıcı gerçekçiliğini kastetmiyorum.)

1994 yılı filmleri anlatmaya çalıştığım tam olarak bu dönem işleri. Zekice kurgusu olan, insan merkezli, herkes için değil de sadece etrafındaki insanlar için büyük meseleleri barındıran filmler.

Ya da beni aşıyor artık bu işler. Yüksek olasılık...
milyoner yatırımcı chris gardner'ın gerçek hayat hikayesini anlatan film. aman depresyondayım aman aşk acısı çekiyorum aman bu karantina bilmem ne diyenler (kendimde dahil) oturup izlesin, geçim derdi neymiş, hayatta kalmak nasıl zormuş görsünler. filme gelince hem will smith hem de oğlu (jaden smith) süper oyunculuk çıkarmışlar.

the pursuit of happyness imdb
Disney'in şatosunun ilham alındığı şato. Almanya'nın güneyinde, avusturya sınırında yer almaktadır. münchen'den trenle 2 buçuk 3 buçuk saat arasında süren bir tren yolculuğuyla ulaşılabilir
berkun oya tarafından yazılan ve yönetilen mini bir dizidir.

haluk bilginer, nur sürer, ali atay, serkan keskin, okan yalabık, tülin özen ve bartu küçükçağlayan gibi geniş bir kadrosu olan dizi ilk olarak Blu tv'de yayınlanmıştır.