Birini bu kim lan diye kaydetmişim hala da kim olduğunu bilmiyorum, WhatsApp fotosu falan da yok. Birgün merakıma yenik düşüp arayacağım ve bu bilinmezlik o an bitecek...
Bazen sütten yanan ağız durumu, bazen olacaksa zaten olur rahatlığı, bazen de doğru zamanı bekleme yüzünden gerçekleşendir.
Bu diziyi hiç izlemedim ama gerek kanal d'de sürekli verilen tekrarları, gerek fanı olan arkadaşların sürekli paylaşımları vb. Durumlardan izlemiş kadar aşinayım. Şeyi net hatırlıyorum ama Behlül sağolsun bi ara epey bi insanın telefon duvar kağıdı jokerdi.
Televizyon kapatır gibi direkt fişi çekmek ve diskete dosyanın aslı yerine kısayolunu kaydetmek.
Canı sıkılan, bir şey olsa da vakit geçirsem ya da kaos çıksa da heyecanlı heyecanlı izlesem diye düşünen gezgin yazarların bulunduğu kulüptür.

- Bu kulüpteki gezgin yazarlar sokakta bir hafriyat gördüğünde dayanamaz mutlaka gidip bakar kısa süreli de olsa izler.
- karşı cinsle maksat muhabbet olsun mevzu olsun diye konuşmayı sever, seks ikinci plandadır.
- kapalı alanda politiktir siyasilere küfreder, kamuya açık alanlarda adeta bir sosyolog kesilerek suçu siyasilere değil halka, halkın cahilliğine yükler.
- Samimi arkadaş ortamında alkol tercihini biradan yana kullanır.
- sevmediği adama ters davranır, ortamdan uzaklaştırır.
- "kader" "elden bir şey gelmiyor" "hayat işte" kavramlarını çok kullanır.
- hayatı "güzel başlangıçtan sonraki sıkıcı süreç" şeklinde ilerler.
- hayatları razı olmak ile herkese siktir çekmek arasında gidip gidip gelir ama hangisini yapacağına kendisi de karar veremez.
- ölümüne güveneceği bir kaç dostu mutlaka vardır.
- Evlenme yaşı gelmiştir ama ne kendisi bir adam atar ne de onunla evlenmek için başkası adım atar öyle boş boş oturur evde, konuştuğu kişilere de evlilik gözüyle bakmaz.


kulüp marşımız
bu gece alınan kararla resmen duyurulmuş olaydır. resmi gazetede de yayınlanmış ve yürürlüğe konmuştur. ben artık ne diyeceğimi bilmiyorum, kelimelerin kifayetsiz kaldığı anlardan birindeyiz sonumuz hayrolsun.
Uzun uzadıya böyle bam güm bir başlık yazmak isterdim de karakter sınırına takıldık, neyse. Neyin kültürü? Kimin kültürü? Özene özene bitiremediğiniz deve öpenlerin kültürü mü yoksa herkesin kaynına bi şekilde kaynadığı aile yapılı kültür mü? Sizin kültürünüz batsın, aynı gemide de değiliz.
Başına gelmeyen var mı merak ettiğim durumdur. Bazen öyle bir hal alıyor ki ana karakterin ismini bile unutuyorum, bir replik belki bir mekan ya kalmış oluyor aklımda ya o da yok.
(bkz: léon: the professional)
Aka Sevginin gücü.
Yok küçük prenses... Tamam ticari kaygı, tamam insanları sinemaya çekelim ona da eyvallah ama böyle değil ya. Tayfun bu nedir ya....