döneminin etkili bir kadın hakları savunucusu olan mary wollstonecraft'ın kızıdır. babasıysa ingiliz yazar ve gazeteci william godwin'dir. shelley'in bir iddia üzerine yazdığı frankenstein kitabı günümüzde dahi değerini korumaktadır.
ingiliz yazar, filozof ve kadın hakları savunucusudur. gerisinde "a vindication of the rights of women" gibi önemli feminist eserler bırakmıştır. bilim kurgunun öncelerinden olan mary shelley'in annesidir.
didem madak'ın başlığı ucuz edebiyatçıların ağzında pelesenk olmuş müko şiiri.
didem madak - siz aşktan n'anlarsınız bayım | youtube
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Alt katında uyumayı bir ranzanın
Üst katında çocukluğum...
Kağıttan gemiler yaptım kalbimden
Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı.
Aşk diyorsunuz,
limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!
Allah’la samimi oldum geçen üç yıl boyunca
Havı dökülmüş yerlerine yüzümün
Büyük bir aşk yamadım
Hayır
Yüzüme nur inmedi, yüzüm nura indi bayım
Gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı
Tesbih tanelerim bitse göz yaşlarım...
Saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı.
Aşk diyorsunuz ya
Ben istemenin allahını bilirim bayım
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Balkona yorgun çamaşırlar asmayı
Ki uçlarından çile damlardı.
Güneşte nane kurutmayı
Ben acılarımın başını
evcimen telaşlarla okşadım bayım.
Bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum.
İnsan kaybolmayı ister mi?
Ben işte istedim bayım.
Uzaklara gittim
Uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin
Uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım
Süt içtim acım hafiflesin diye
Çikolata yedim bir köşeye çekilip
Zehrimi alsın diye
Sizin hiç bilmediğiniz, bilmeyeceğiniz
İlahiler öğrendim.
Siz zehir nedir bilmezsiniz
Zehir aşkı bilir oysa bayım!
Ben işte miraç gecelerinde
Bir peygamberin kanatlarında teselli aradım,
Birlikte yere inebileceğim bir dost aradım,
Uyuyan ve acılı yüzünde kardeşimin
Bir şiir aradım.
Geçen üç yıl boyunca
Yüzü dövmeli kadınların yüzünde yüzümü aradım.
Ülkem olmayan ülkemi
Kayboluşumu aradım.
Bulmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.
Bir ters bir yüz kazaklar ördüm
Haroşa bir hayat bırakmak için.
Bırakmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.
Kimi gün öylesine yalnızdım
Derdimi annemin fotoğrafına anlattım.
Annem
Ki beyaz bir kadındır
Ölüsünü şiirle yıkadım.
Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım
Öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım.
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Acının ortasında acısız olmayı,
Kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım.
Kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım.
Aşk diyorsunuz ya,
İşte orda durun bayım
Islak unutulmuş bir taş bezi gibi kalakaldım
Kendimin ucunda
Öyle ıslak,
Öyle kötü kokan,
Yırtık ve perişan.
Siz aşkı ne bilirsiniz bayım
Aşkı aşk bilir yalnız!
didem madak - siz aşktan n'anlarsınız bayım | youtube
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Alt katında uyumayı bir ranzanın
Üst katında çocukluğum...
Kağıttan gemiler yaptım kalbimden
Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı.
Aşk diyorsunuz,
limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!
Allah’la samimi oldum geçen üç yıl boyunca
Havı dökülmüş yerlerine yüzümün
Büyük bir aşk yamadım
Hayır
Yüzüme nur inmedi, yüzüm nura indi bayım
Gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı
Tesbih tanelerim bitse göz yaşlarım...
Saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı.
Aşk diyorsunuz ya
Ben istemenin allahını bilirim bayım
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Balkona yorgun çamaşırlar asmayı
Ki uçlarından çile damlardı.
Güneşte nane kurutmayı
Ben acılarımın başını
evcimen telaşlarla okşadım bayım.
Bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum.
İnsan kaybolmayı ister mi?
Ben işte istedim bayım.
Uzaklara gittim
Uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin
Uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım
Süt içtim acım hafiflesin diye
Çikolata yedim bir köşeye çekilip
Zehrimi alsın diye
Sizin hiç bilmediğiniz, bilmeyeceğiniz
İlahiler öğrendim.
Siz zehir nedir bilmezsiniz
Zehir aşkı bilir oysa bayım!
Ben işte miraç gecelerinde
Bir peygamberin kanatlarında teselli aradım,
Birlikte yere inebileceğim bir dost aradım,
Uyuyan ve acılı yüzünde kardeşimin
Bir şiir aradım.
Geçen üç yıl boyunca
Yüzü dövmeli kadınların yüzünde yüzümü aradım.
Ülkem olmayan ülkemi
Kayboluşumu aradım.
Bulmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.
Bir ters bir yüz kazaklar ördüm
Haroşa bir hayat bırakmak için.
Bırakmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.
Kimi gün öylesine yalnızdım
Derdimi annemin fotoğrafına anlattım.
Annem
Ki beyaz bir kadındır
Ölüsünü şiirle yıkadım.
Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım
Öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım.
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Acının ortasında acısız olmayı,
Kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım.
Kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım.
Aşk diyorsunuz ya,
İşte orda durun bayım
Islak unutulmuş bir taş bezi gibi kalakaldım
Kendimin ucunda
Öyle ıslak,
Öyle kötü kokan,
Yırtık ve perişan.
Siz aşkı ne bilirsiniz bayım
Aşkı aşk bilir yalnız!
istanbul Havalimanına indiniz ve serüveniniz başladı. Dünyanın en büyülü şehirlerinden istanbul'u gezme hayalleriyle bu topraklardasınız.
çarpık yapılaşma, yeşil alanların giderek azalması, trafik kabusunun her geçen gün daha da çekilmez hale gelmesi, insan nüfusunun aşırı seviyelere ulaşması gibi noktaları göz ardı edip güzel bir tarihi yarımada turu yapmak istiyorsunuz.
sokakları simit, lahmacun ve kebap kokan, her cadde ve sokağı yamuk yumuk olan, boyasız, çirkin ve sıvasız tuğla binalarının arzu endam ettiği, kuralsızlığın kural olduğu bir şehir ile mi karşılaşacağız ? yoksa
Semt semt binlerce kez dizelerle buluşmuş yaşlı kent mi ? doğu roma, bizans, osmanlı gibi dünya tarihine başkentlik yapmış Eminönü, Sirkeci, Sultanahmet ve Ayasofya, Kapalıçarşı, Hanlar, Beyazıt, Laleli, Aksaray, Süleymaniye, Zeyrek, Vefa oradan Fatih, balat, haliç mi ?
dünyayı gezerken farkedeceksiniz ki en güzeli dibinizde.
çarpık yapılaşma, yeşil alanların giderek azalması, trafik kabusunun her geçen gün daha da çekilmez hale gelmesi, insan nüfusunun aşırı seviyelere ulaşması gibi noktaları göz ardı edip güzel bir tarihi yarımada turu yapmak istiyorsunuz.
sokakları simit, lahmacun ve kebap kokan, her cadde ve sokağı yamuk yumuk olan, boyasız, çirkin ve sıvasız tuğla binalarının arzu endam ettiği, kuralsızlığın kural olduğu bir şehir ile mi karşılaşacağız ? yoksa
Semt semt binlerce kez dizelerle buluşmuş yaşlı kent mi ? doğu roma, bizans, osmanlı gibi dünya tarihine başkentlik yapmış Eminönü, Sirkeci, Sultanahmet ve Ayasofya, Kapalıçarşı, Hanlar, Beyazıt, Laleli, Aksaray, Süleymaniye, Zeyrek, Vefa oradan Fatih, balat, haliç mi ?
dünyayı gezerken farkedeceksiniz ki en güzeli dibinizde.
Kışları huzur, yazları hüzün demektir. Çünkü bodrum’un güzelliğini en iyi kışın görebilirsiniz. Bodrum o sakinliğini, huzurunu ve güzelliğini size sadece kışın gösterir. Bu tıpkı bir sevgilinin tüm güzelliğini baş başa kalınan o romantik dakikalara saklaması gibidir. Sadece iki sevgiliye özeldir yani.
Bodrum’da yaşamak demek her sabah insanlara, hayvanlara ve denizin dalgalarına günaydın demektir. Mutluluktur yani. Dünyanın en güzel gün batımına her gün tanık olmaktır. Çatal adasının kıyısında kaybolan güneşe ruhunu vermektir. Edebidir, coşkuludur, şairanedir. Mandalina bahçesinde yürümek gibidir. Zeytin güzeli edasıyla salınmaktır bodrum’un dar sokaklarında. Beyaz evden gayrısını bilmemektir, sevmemektir. Begonvil döşeli evleri selamlamaktır. Ah be cancağzım sende yaşamak aşktır. Seni yaz aşkına düşenler anlayamaz sen mevsimsiz bir kara sevdasın. Ömürlük bir tutkuyla sevilmeye layıksın.
Bodrum’da yaşamak demek her sabah insanlara, hayvanlara ve denizin dalgalarına günaydın demektir. Mutluluktur yani. Dünyanın en güzel gün batımına her gün tanık olmaktır. Çatal adasının kıyısında kaybolan güneşe ruhunu vermektir. Edebidir, coşkuludur, şairanedir. Mandalina bahçesinde yürümek gibidir. Zeytin güzeli edasıyla salınmaktır bodrum’un dar sokaklarında. Beyaz evden gayrısını bilmemektir, sevmemektir. Begonvil döşeli evleri selamlamaktır. Ah be cancağzım sende yaşamak aşktır. Seni yaz aşkına düşenler anlayamaz sen mevsimsiz bir kara sevdasın. Ömürlük bir tutkuyla sevilmeye layıksın.
son dönemde mentollü sigaraların satışının durması ve sigaraların da aşırı pahalanmasından sonra nane sever sigara saranlar arasında fazlasıyla tutulan filtredir.
Geçen hafta bahçeşehir gibi yoklukla imtihan edilen bir semtte oturan arkadaşıma alacağıma söz verdim.
mecidiyeköy’de Sürekli tütün aldığım yerin bana defalarca önermesine karşın “ben mentollü sevmiyorum yaa” diyerek geçiştirdiğim satıcı, bugün bana yok çekti.
Arkadaşımı da ha bugün ha yarın diye oyalamaktan çok utandığım için “neyse yaa istiklal’e gideyim, orada kesin vardır” diyerek, evime 2 durak uzaktaki taksim’in yolunu tuttum. Orada da tanığım 2 tütüncü yok çekince neye uğradığımı şaşırdım.
Ben bu filtreyi bulmadan yarın o arkadaşımı görmeye gidemezdim. İnat ettim ve hemen fünikülere atladığım gibi kabataş’a oradan ise beşiktaş’a yürüdüm. Köyiçi’nde sorduğum 3 tütüncü de yok çekince gayri ihtiyari “oha, yok artık” demişim. Neyse satıcı arkadaşa durumu anlatıp, özür dileyip, oradan da eli boş döndüm.
O filtreyi bulmadan bana rahat bir uyku yoktu artık. Gerekirse istanbul’daki bütün tütüncüleri tek tek gezecek ama o filtreyi bugün bulacaktım.
Hemen ilk vapurla kadıköy’e geçtim. Burada da yoksa artık bir sonraki durağım üsküdar olacaktı ki en nefret ettiğim semtlerden birine uzunca bir aradan sonra ilk defa gidecektim.
Kadıköy’e ulaştıktan sonra sırasıyla 3 tane tütüncü de yok çekti. Artık bir yandan ümidimi yitirmişken bir yandan da hayatında küfür etmemiş ben içimden kendime bildiğim bütün küfürleri ediyordum.(işte bok diyordum, aptal, gerizekalı gibi şeyler)*
Neyse son olarak ağır gören gözlerime ilişen ışıklı bir tabelada turuncu mu yoksa tütüncü mü yazdığını kestirmeye çalışırken kendi kendine “yok oğlum orada ne tütüncüsü ilk defa mı geliyorsun sanki” gibi iç seslerle kendimi kandırarak daha fazla vakit kaybetmeden üsküdar’a gitmem gerektiğini kendime tembihliyordum.
Yoluma tersti belki ama Altı üstü 100 metre uzağımdaydı ne kaybederim ki diyerek ışıklı tabelaya doğru yürüdüm tütüncü olduğunu görüp ümitsiz adımlarla şangır şungur sesler eşliğinde kapısını açıp içeri girip “yaa gizeh’in mentollü filtresi....” diyemeden karşımdaki teyze, peşimden elinde poşetlerle içeri giren oğluna “bu mentollü filtrelerden de getirdin mi” diye sordu. Ben yaşlardaki çocuğun evet diyen kafa hareketlerinden sonra oradaki taburenin üzerine çöktüm ve gözlerimden süzülen yaşları gizlemeye koyuldum.
Neyse ardından 13₺ bayılıp 120’lik gizeh mentollü filtreyi aldım.
Son olarak buraya kadar gelmişim şurada bir bira içeyim de eve öyle dönerim dedim. Şu anda üçüncü biramı yudumlarken bu entariyi karalıyorum.
Öte yandan Bu yaşadıklarımın ardında mentollü sigara içen herkesle arkadaşlığımı tekrar gözden geçirmeye karar verdim. Bilginiz olsun.
Geçen hafta bahçeşehir gibi yoklukla imtihan edilen bir semtte oturan arkadaşıma alacağıma söz verdim.
mecidiyeköy’de Sürekli tütün aldığım yerin bana defalarca önermesine karşın “ben mentollü sevmiyorum yaa” diyerek geçiştirdiğim satıcı, bugün bana yok çekti.
Arkadaşımı da ha bugün ha yarın diye oyalamaktan çok utandığım için “neyse yaa istiklal’e gideyim, orada kesin vardır” diyerek, evime 2 durak uzaktaki taksim’in yolunu tuttum. Orada da tanığım 2 tütüncü yok çekince neye uğradığımı şaşırdım.
Ben bu filtreyi bulmadan yarın o arkadaşımı görmeye gidemezdim. İnat ettim ve hemen fünikülere atladığım gibi kabataş’a oradan ise beşiktaş’a yürüdüm. Köyiçi’nde sorduğum 3 tütüncü de yok çekince gayri ihtiyari “oha, yok artık” demişim. Neyse satıcı arkadaşa durumu anlatıp, özür dileyip, oradan da eli boş döndüm.
O filtreyi bulmadan bana rahat bir uyku yoktu artık. Gerekirse istanbul’daki bütün tütüncüleri tek tek gezecek ama o filtreyi bugün bulacaktım.
Hemen ilk vapurla kadıköy’e geçtim. Burada da yoksa artık bir sonraki durağım üsküdar olacaktı ki en nefret ettiğim semtlerden birine uzunca bir aradan sonra ilk defa gidecektim.
Kadıköy’e ulaştıktan sonra sırasıyla 3 tane tütüncü de yok çekti. Artık bir yandan ümidimi yitirmişken bir yandan da hayatında küfür etmemiş ben içimden kendime bildiğim bütün küfürleri ediyordum.(işte bok diyordum, aptal, gerizekalı gibi şeyler)*
Neyse son olarak ağır gören gözlerime ilişen ışıklı bir tabelada turuncu mu yoksa tütüncü mü yazdığını kestirmeye çalışırken kendi kendine “yok oğlum orada ne tütüncüsü ilk defa mı geliyorsun sanki” gibi iç seslerle kendimi kandırarak daha fazla vakit kaybetmeden üsküdar’a gitmem gerektiğini kendime tembihliyordum.
Yoluma tersti belki ama Altı üstü 100 metre uzağımdaydı ne kaybederim ki diyerek ışıklı tabelaya doğru yürüdüm tütüncü olduğunu görüp ümitsiz adımlarla şangır şungur sesler eşliğinde kapısını açıp içeri girip “yaa gizeh’in mentollü filtresi....” diyemeden karşımdaki teyze, peşimden elinde poşetlerle içeri giren oğluna “bu mentollü filtrelerden de getirdin mi” diye sordu. Ben yaşlardaki çocuğun evet diyen kafa hareketlerinden sonra oradaki taburenin üzerine çöktüm ve gözlerimden süzülen yaşları gizlemeye koyuldum.
Neyse ardından 13₺ bayılıp 120’lik gizeh mentollü filtreyi aldım.
Son olarak buraya kadar gelmişim şurada bir bira içeyim de eve öyle dönerim dedim. Şu anda üçüncü biramı yudumlarken bu entariyi karalıyorum.
Öte yandan Bu yaşadıklarımın ardında mentollü sigara içen herkesle arkadaşlığımı tekrar gözden geçirmeye karar verdim. Bilginiz olsun.
erişkin eril insan.
edit: bay değil erkek.
edit: bay değil erkek.
yeşilçam filmlerinde görüldüğü zaman güven duygusu veren oyuncuydu. gün itibariyle vefat etmiştir.
Anlamama halidir.
Evreni, yaşamı, insanları ve özellikle de kendimi anlamıyorum. yaşam gayemiz ne? Üremek ve beslenmek mi? Hayır sadece bunlar olamaz. Daha derin bir şey olmalı. Bu kadar karmaşık yaratıklarken nasıl olurda böylesi basit gayelerimiz olabilir ki. Buna katılmıyorum. Çünkü bunu anlamıyorum. Ben sadece bunlar için var olmadığımdan eminim. Fakat gayemin ne olduğunu da anlamıyorum orası ayrı bir muamma.
Evreni, yaşamı, insanları ve özellikle de kendimi anlamıyorum. yaşam gayemiz ne? Üremek ve beslenmek mi? Hayır sadece bunlar olamaz. Daha derin bir şey olmalı. Bu kadar karmaşık yaratıklarken nasıl olurda böylesi basit gayelerimiz olabilir ki. Buna katılmıyorum. Çünkü bunu anlamıyorum. Ben sadece bunlar için var olmadığımdan eminim. Fakat gayemin ne olduğunu da anlamıyorum orası ayrı bir muamma.
şuradan görebileceğiniz muazzam olay. artık kapıda vize ile girebileceğiz bu ülkeye.