Gün geçmiyorki başıma değişik bir olay gelmesin dediğim başlıktır. Madem başlığı açtım veriyorum gazı...

Geçtiğimiz hafta günü birlik iş seyahati için sabah ankara'dan istanbul'a akşam da istanbul'dan tekrar ankara'ya dönmek için seyahatime başladım. Malum istanbul trafiği yüzünden taksim'den sabiha gökçen'e gidebilmek için insanın 7-8 saat önce falan çıkması gerekiyor sanırım yola bunu da test etmiş oldum. Ha iş çıkış saati ve cuma günü bu planı yaparak tam bir gerizekalı olduğumu baştan kanıtladım kendime...

Neyse yolda giderken saat hesaplamaktan anam ağladı elimde navigasyon gözümde yollarda trafik açılsın diye binbir totem yapıyorum. Ataşehir civarına geldiğimizde anladımki artık uçak kaçacak sistemden bakıyorum en yakın uçak gece 23.50 uçağı...

Ayrıca akşam 22.00'da ankara'da çok önemli bir görüşmem var yetişmezsem zaten ekstra masraf oldu gidişim bir de iş kaçıracağım. Havaalanına geldiğimizde 3 dakika farkla uçağı kaçırdım. Bu sırada bankoları geziyorum ucuza en yakın saatli uçağı bulurum umudu ile bu seferde 23.50 uçağının full olduğunu gördüm uygulamadan başladım kendi kendime küfür etmeye... Lan bu sefer ankara'ya dönemeyeceğim havaalanında yatıcam falan off tam rezillik durumu derken numaramı bıraktığım bankolardan birinden telefon geldi. X Bey yurt dışı aktarmalı uçağımızda 1 kişilik yer var 300 liradan biletimiz isterseniz 15 dakika içinde kalkıyor. Dedim zaten şemsiye girdi bari açılmasa daha fazla...

Neyse efendim uçağa gidiyorum zaten o sırada herkes uçakta olduğu için birtek beni bekliyorlar içeri bir girdim. Uçağın yarısı siyahi sanırsın nijerya milli takımı türkiye'ye maç yapmaya gelmiş. Sağa sola bakıyorum bir tanıdık yüz görürüm diye derken 16C 'de tek boş kalan sıraya oturdum.

Yolculuk başladı henüz 10 dakika geçmeden solumdaki kadın ile çocuk sohbete başladılar. Ulan dedim çattık. Bağıra bağıra adres tarifleri, nerelisin muhabbetleri eşliğinde konunun bana uzanacağını anladığım an hani çekinsinler de sohbet etmesinler diye

Kadın: Oğlum sen nerelisin?
Ben: Tel Aviv'liyim ben teyzecim.
Kadın: Orası neresi?
Ben: İsrail teyzecim.

Neden israil diyenler olacaktır. Universite 1 ve 2. sınıftayken ramazan davulcularına para vermemek için biz israilliyiz derdik. Zaten orucunu tutan alarm kurup kalkıyor davul mu kaldı allah aşkına...

teyzenin sorusuna cevap vermemle birlikte sanki 'ulan olay çıksa da atlasak' diye bekleyen 3-4 bıçkın delikanlı arkadan kalkıp yanıma geldiler.

Bebeler: Birader Kudüs işine ne diyorsun? diye soru sormasıyla önce konuya vakıf olamadığım için 'hıı' diye bir ses çıktı ağzımdan. İnce bıyıklı takım elbiseli abimiz nerdeyse kesicek beni 'konuşsana lan' diye seslenince tüm uçak dönüp bana bakmaya başladı.

Lan alt tarafı muhabbet etmemek için ufak yalan söyledim şimdi tek tek tüm uçağın sorularını yanıtlıyorum.

Neyse artık böyle panik durumlarında mıdır nedir bilemiyorum aklıma direk israil'i kötülemek geldi. Başladım konuşmaya...

Abi benim annem israilli.
Benim babam türk ve ben müslümanım.
Zaten kudüs olayına israil halkı bizim gibi düşünüyor.
Amerika'nın saçmalaması bu olaylar.
Kudüs Filistin'dir filistin kalacak.

Ama nasıl veriyorum gazı bu sırada çocuklardan biri tekbir getirmeye başlamaz mı? Uçak sanki bayram günü lunapark'a giden çocuklar gibi hostesler 'Beyefendi oturun diyor' , 'Teyze aferin çocuğum', 'Adam Tekbir getiriyor' Bense gözüm yaşlı 'nasıl yırttım bakışı ile uçağı gözetliyorum.'

Tam linç edilecekken bir kahramana dönüştüm adeta, herkes adama bak işte böyle insanlar kurtaracak dünya'yı diye beni örnek gösteriyor.

Sonunda Ankara'ya sağsalim vardıkta hemem kaçtım. Sıkılmadan okuyanlar için şimdiden teşekkürler.
öncelikle olayı hatırlayalım: 60 darbesi ile demokrat parti iktidarı ve dönemin cumhurbaşkanının yetkileri feshedilir. yerine devlet başkanı statüsü ile cemal gürsel (cemal aga) gelir. cemal gürsel de forsunu tüm ülke ve dünya nazarında kuvvetlendirmek için otomobil yapılması emrini verir.

demiryolu mühendisleri de kısıtlı zaman ve bütçe ile belirlenen tarihe kadar farklı çeşitlerde tasarlayarak otomobilleri oluştururlar ve ankara'ya trene yükleyerek teslim ederler. ilk denemenin yapılacağı cumhuriyet bayramında da sıkıştırılmış samandan yapılan kaportaların tutuşmaması için araçlara benzin konulmaması sebebiyle otomobiller yürümez. garp kafasıyla otomobil yaptık şark kafasıyla içine benzin koymayı unuttuk açıklaması gelir ve bu büyük proje de çöpe gider.

ya olanlar bugün olsaydı; yani tayyip erdoğan zamanında ilk kez tasarlanan otomobiller yapılsaydı ve bunlar bir sebepten çalışmasaydı ne olurdu?

benim tercihim: a haber "dünya beşten büyüktür" sloganını kanalına taşır, ayrıca "vw, ford, toyota, fiat ve renault bizi çekemediğinden otomobillerin çalışmadığı" iddia edilirdi.
Bir nevi sadisttir. melankoliyi sever ama depresyona girmez, çünkü kendisine saygılıdır. insanlar ona depresif gözüyle bakar ama aslında o melankoliktir ve diğer insanlar bunun farkını genelde anlamazlar. geçmişe ya da geleceğe odaklanmaktan çok o anın ne kadar güzel ya da kötü olabileceğine odaklıdır. "ya bu son yudum şarabımsa?" diye düşünür mesela. her şeyi boşvermis gibi görünür ama aslında her şeyin aşırı farkındadır, zaten bu yüzden kaygılıdır ya. herkes gibi yaşamak istemez mesela, farklılık ona zevk verir. bu yüzden genelde yalnızdır. ölümün fazlasıyla farkındadır. belki de bu yüzden dünyayı, insanları daha derinden okuyabilir(bkz: yengeç burcu kadını). derin düşünür ve hayattan da derin izler taşır. yani bu hali rastlantı değildir. aslında yalnız da değildir, tarih onun gibi sanatçılar barındırmıştır (bkz: nietzsche). son olarak;

"melankoli, hüzünlü olma mutluluğudur”
-victor hugo
bizzat dahil olduğum insan grubudur, arkadaşlarım, sonradan bu durumu öğrenen insanlar, iş çevrem vb. gibi kişiler öğrendiklerinde ilk tepkileri bunu dine bağlıyor olmalarıdır ancak hiç alakası yoktur bu durumun din ile.
kullanmıyor olmamdaki sebep küçükken alt komşumuzun içip içip oğlu olan arkadaşımın kolunu kırması, eşini ise ciddi darp etmesidir.
babama emre ye ne olmuş diye sorduğum karşısına alıp;
"emre nin babası içki içiyor dün gece yine içmiş ama bu sefer fazla içmiş sarhoş olunca ....." diye devam eden cümlesinden hareketle alkolün kötü bir içecek olduğu fikrine kapılmam, babamın her içtiğinde korkarak odama gidip ağlamam ve bunun bende yarattığı travmadan kaynaklıdır.
tabi soran olunca uzun uzadıya anlatmak yerine tadını sevmiyorum diyip geçiyorum, gün itibariyle 36 yaşındayım, asla ağzıma sürmedim kendi bilincim ile, 2 kere arkadaşlarım meyve suyuna cin karıştırıp verdiler tadından anlayıp içmedim.
olayın genel durumu budur, bundan sonrada içmeyi düşünmediğim içecek grubudur.
kapılara geliniz anonsu yapıldıktan sonra hemen atm kuyruğuna girer gibi sıraya giren insandır. biraz rahat takılsa her şeyi bu kadar kasmasa.
bir şey yaşadınız ve bitti. güzeldi diyorsunuz. sonrasında yaşamadıklarınızın veya yaşayamadıklarınız aklınıza gelmesi durumu. bir ilişkinizde veya bir gezinizde kısacası hayatınızda olası durum.

cemal süreyya'nın da aslında anlatmak istediği durum:

"ama ayrıca, aldığın şu hayat
fena değildir
üstü kalsın"

üstü kalsın çünkü artık yapacak bir şey yok. üstü bir işe yaramayacak. zaman geçmiş ve bugün başka bir gün.
eğer caz diye zaz veya karsu dinleyerek caz dinlediğini sanıyorsa büyük yanılgılar içinde olan insandır.

gerçek caz için

(bkz: miles davis)
(bkz: louis armstrong)
(bkz: kerem görsev)
(bkz: ella fitzgerald)