başlığın uzun hali: elektrikli süpürgenin aslında bildiğimiz gırgır aletinin elektrikli hali olması olacaktı.
çalışma mantığı olarak gırgır denilen alet halı, kilim vb. yerlerdeki süpürülmesi gereken parçaları iğnemsi bir fırça ile haznesine topluyor. aynı mantık da aslında elektrikli olmasının dışında elektrikli süpürge için de geçerli. bunun dışında ikisini de ıslak parçaları toplayamıyorsunuz falan filan.
mühendis misin delikanlı diyeceklere peşin edit değilim, hatta alakam olmaz ancak evini her hafta süpüren evli bir erkeğim.
çalışma mantığı olarak gırgır denilen alet halı, kilim vb. yerlerdeki süpürülmesi gereken parçaları iğnemsi bir fırça ile haznesine topluyor. aynı mantık da aslında elektrikli olmasının dışında elektrikli süpürge için de geçerli. bunun dışında ikisini de ıslak parçaları toplayamıyorsunuz falan filan.
mühendis misin delikanlı diyeceklere peşin edit değilim, hatta alakam olmaz ancak evini her hafta süpüren evli bir erkeğim.
insanda utanma hissi yaratan ve anlık olarak kütüphanede başıma gelen hede.
bir de bu sese karşı dönüp taaaa ön sıralarda oturan arkadaşların tek kaşı havada bakış atması? kamufle etmek için uğraştığım aksırma,tıksırma çabaları da fayda etmedi sözlük.
bir de bu sese karşı dönüp taaaa ön sıralarda oturan arkadaşların tek kaşı havada bakış atması? kamufle etmek için uğraştığım aksırma,tıksırma çabaları da fayda etmedi sözlük.
belirli kategorileri kafamızda birleştirerek oluşturduğumuz genel tanımına, o kategorilerin yaptığı genel davranışları tanımlama olayıdır. mesela bütün erkekleri bir gruba koyup, tüm erkekler aldatır demek bir genellemedir.
aslen benim inandığım kelime tanımı ise, genel tanımındaki canlı veya cansızların çoğunun yaptığı davranış şekli olarak nitelendiriririm.
(bkz: istisna)
aslen benim inandığım kelime tanımı ise, genel tanımındaki canlı veya cansızların çoğunun yaptığı davranış şekli olarak nitelendiriririm.
(bkz: istisna)
çağatay akman denen torbacı kitap çıkarıyormuş.
yunus günce denen çakma sunucu başımıza şair oldu.
çalıntı melodiyle her yerde konuşulan adam sanat duyarı kasıyor.
neden veya nasıl diye soran var mı?
sanat yapmak isteyen kimsenin bir gram imkanı olmaması bu durumun en büyük sebebi. ben de bir sanat emekçisiyim. müzik yapmaya çalışıyorum. kıytırık bar köşelerinde, soğuk sokaklarda o adını bile duymak istemediğim sanatın kültürsüz üst sınıfını oluşturan kişilerin şarkılarını isteyen insanları geçiştirerek geçiyor hayatımın bir kısmı. halbuki benim de şarkılarım var. benim de hayallerim var. adım yok. param yok. amcam, dayım yok. kaliteli müzik yaptığımı iddia edecek konuma ulaşmaya daha çok yolum var. en kötüsü de adım olsun istemiyorum. ortalama bir yaşam standardında kalitesiz müzik yapmadan yaşayabileceğim bir sanat hayatı istiyorum. adımı herkes bilsin gibi bir derdim olsaydı keşke, olabilseydi.
ben oyuncu olmaya çalışıyorum. çalışılmayacak koşullarda saçma turnelerde kötü çocuk oyunlarını okullara pazarlayan tüccarlarla geçiyor hayatımın bir kısmı da. az da olsa içime sinen bir projeye başlasam sonunda yine parasız, yine işsiz kalıyorum. iyi bir oyuncu olup olmadığımı bilebilme şansım yok çünkü parasızlıktan kaliteli izleyiciye ulaşamıyorum.
benim de yazdığım çizdiğim şeyler var ama insanlar yunus günce gibi, çakma torbacılar gibi kişilerin kitaplarından başını kaldırıp elimden tutmadığı için kaliteli bir okuyucu kitlesine erişimim yok.
ben düşünebiliyorum da insanlar neden düşünemiyor diye o kadar kızıyorum ki kendime. düşünme arkadaşım! oynama! besteleme! yazma! hepsini yapıyormuş gibi davran. isim kovala. çal. başkalarının eserlerini çal. başkalarının düşüncelerini benimse. herkes olursan herkesten değer görüyorsun.
bir ortamda elime gitar alıyorum ve popüler şeyler çalmaya başlıyorum. herkes mutlu. bir şarkımı çalayım desem herkes firar. kalan 2-3 kişi seviyor. istisnasız seviyor. ama onlar gibi olmadığım için, herkes olmadığım için dinlemeye gerek duymuyorlar. ben onlara tersim. herkes olmayana kimse gözüyle bakmaktan o kadar mutlu ki insanlık.
ben yoruldum dostlar. bar köşelerinden, kalitesiz çocuk oyunlarından, yazılarımı paylaşacak fanzin kovalamaktan değil; kendim olamamaktan yoruldum.
yunus günce denen çakma sunucu başımıza şair oldu.
çalıntı melodiyle her yerde konuşulan adam sanat duyarı kasıyor.
neden veya nasıl diye soran var mı?
sanat yapmak isteyen kimsenin bir gram imkanı olmaması bu durumun en büyük sebebi. ben de bir sanat emekçisiyim. müzik yapmaya çalışıyorum. kıytırık bar köşelerinde, soğuk sokaklarda o adını bile duymak istemediğim sanatın kültürsüz üst sınıfını oluşturan kişilerin şarkılarını isteyen insanları geçiştirerek geçiyor hayatımın bir kısmı. halbuki benim de şarkılarım var. benim de hayallerim var. adım yok. param yok. amcam, dayım yok. kaliteli müzik yaptığımı iddia edecek konuma ulaşmaya daha çok yolum var. en kötüsü de adım olsun istemiyorum. ortalama bir yaşam standardında kalitesiz müzik yapmadan yaşayabileceğim bir sanat hayatı istiyorum. adımı herkes bilsin gibi bir derdim olsaydı keşke, olabilseydi.
ben oyuncu olmaya çalışıyorum. çalışılmayacak koşullarda saçma turnelerde kötü çocuk oyunlarını okullara pazarlayan tüccarlarla geçiyor hayatımın bir kısmı da. az da olsa içime sinen bir projeye başlasam sonunda yine parasız, yine işsiz kalıyorum. iyi bir oyuncu olup olmadığımı bilebilme şansım yok çünkü parasızlıktan kaliteli izleyiciye ulaşamıyorum.
benim de yazdığım çizdiğim şeyler var ama insanlar yunus günce gibi, çakma torbacılar gibi kişilerin kitaplarından başını kaldırıp elimden tutmadığı için kaliteli bir okuyucu kitlesine erişimim yok.
ben düşünebiliyorum da insanlar neden düşünemiyor diye o kadar kızıyorum ki kendime. düşünme arkadaşım! oynama! besteleme! yazma! hepsini yapıyormuş gibi davran. isim kovala. çal. başkalarının eserlerini çal. başkalarının düşüncelerini benimse. herkes olursan herkesten değer görüyorsun.
bir ortamda elime gitar alıyorum ve popüler şeyler çalmaya başlıyorum. herkes mutlu. bir şarkımı çalayım desem herkes firar. kalan 2-3 kişi seviyor. istisnasız seviyor. ama onlar gibi olmadığım için, herkes olmadığım için dinlemeye gerek duymuyorlar. ben onlara tersim. herkes olmayana kimse gözüyle bakmaktan o kadar mutlu ki insanlık.
ben yoruldum dostlar. bar köşelerinden, kalitesiz çocuk oyunlarından, yazılarımı paylaşacak fanzin kovalamaktan değil; kendim olamamaktan yoruldum.
aslında bu başlık benim için bir araştırma niteliğindedir. artık yıllardır aniden çekip gitme isteğimin başlangıç noktasıdır, karar aşamasıdır.
özellikle minyon hatun kişilerine karşı yapılması işten bile olmayan eylemdir
yaramazlık* yapan kişileri dize yatırıp totoya vurmak suretiyle yapılan uygulama
elveda demenin kaba şekli. aslında daha sade ve boğazdaki düğümlerin tek seferde çıkmasına izin verdiği iki kelimedir.
Sanıyorum ki benim de bunu herkese söyleme zamanım geliyor. o kafamın atacağı gün çok yakın. ağlayasım var.
Sanıyorum ki benim de bunu herkese söyleme zamanım geliyor. o kafamın atacağı gün çok yakın. ağlayasım var.
Sabah sabah karşılaştığım ve hala etkisinden kurtulamadığım bir video. Şerefsizin biri yavru köpeği iple bağlamış ve yaktığı ateşin üzerinde tutuyor. Nasıl bir canlı böyle bir şey yapabilir aklım almıyor. Öyle gelişi güzel facebook videoları izlerken çıktı karşıma...
Kesinlikle izlemenizi tavsiye etmiyorum. Tek istediğim şu şerefsizin bulunması..
video linki (yerinizde olsam izlemem )
Kesinlikle izlemenizi tavsiye etmiyorum. Tek istediğim şu şerefsizin bulunması..
video linki (yerinizde olsam izlemem )
(bkz: kurban said) 'in yazdığı muhteşem aşk kitabının adı.
Yüzü Doğu’ya dönük olan Ali Han Şirvanşir ile Avrupalı duyarlılığına sahip olan Nino Kipiani okul yıllarında birbirlerine âşık olurlar.
Bu imkânsız aşkı yaşatabilmek, Doğu ile Batı arasındaki sınırı kaldırmak kadar zordur. Birinci Dünya Savaşı ve Rus Devrimi boyunca, Azerbaycan’ın da bağımsızlık savaşı verdiği bu kaotik ortamda Ali, Asyalı atalarının inançlarıyla Nino’ya olan bağlılığı arasında bir seçim yapmak zorunda kalır.” *
Liseden mezun olduktan sonra, Ali Nino’ya evlenme teklif eder. Ali Nino’ya peçe giymek zorunda olmadığını ya da haremin parçası olmayacağını vaat edene kadar tereddüt eder. Ali’nin babası, kadınların Müslüman geleneksel bakış açısına rağmen, evliliği destekler; Nino’nun babası evliliği ertelemeye çalışır.
Evlendikten sonra da sıkıntılar Ali ve Nino’nun peşini bırakmaz. Sürekli kaçma ve kovalamaca içerisinde geçer hayatları. Tam huzura kavuştuk dedikleri anda, (bkz: kızıl ordu)’nun (bkz: azerbaycan)’a girmesiyle Ali ülkesini savunmak için savaşa gider ve orada ölür.
(bkz: tamar kvesitadze) ise bu muhteşem hikayeyi Ali ve Nino heykeli ile yorumlamış. Sürekli olarak hareket eden bir kadın bir erkek bedeni 10 dakikada bir yeniden ayrılıyor. Heykel ışıklandırmalar ile gece çok daha hoş gözüküyor. Batum’a gittiğinizde mutlaka ziyaret etmelisiniz.
Yüzü Doğu’ya dönük olan Ali Han Şirvanşir ile Avrupalı duyarlılığına sahip olan Nino Kipiani okul yıllarında birbirlerine âşık olurlar.
Bu imkânsız aşkı yaşatabilmek, Doğu ile Batı arasındaki sınırı kaldırmak kadar zordur. Birinci Dünya Savaşı ve Rus Devrimi boyunca, Azerbaycan’ın da bağımsızlık savaşı verdiği bu kaotik ortamda Ali, Asyalı atalarının inançlarıyla Nino’ya olan bağlılığı arasında bir seçim yapmak zorunda kalır.” *
Liseden mezun olduktan sonra, Ali Nino’ya evlenme teklif eder. Ali Nino’ya peçe giymek zorunda olmadığını ya da haremin parçası olmayacağını vaat edene kadar tereddüt eder. Ali’nin babası, kadınların Müslüman geleneksel bakış açısına rağmen, evliliği destekler; Nino’nun babası evliliği ertelemeye çalışır.
Evlendikten sonra da sıkıntılar Ali ve Nino’nun peşini bırakmaz. Sürekli kaçma ve kovalamaca içerisinde geçer hayatları. Tam huzura kavuştuk dedikleri anda, (bkz: kızıl ordu)’nun (bkz: azerbaycan)’a girmesiyle Ali ülkesini savunmak için savaşa gider ve orada ölür.
(bkz: tamar kvesitadze) ise bu muhteşem hikayeyi Ali ve Nino heykeli ile yorumlamış. Sürekli olarak hareket eden bir kadın bir erkek bedeni 10 dakikada bir yeniden ayrılıyor. Heykel ışıklandırmalar ile gece çok daha hoş gözüküyor. Batum’a gittiğinizde mutlaka ziyaret etmelisiniz.