toplantıdan etkin bir sonuç elde edebilmek için uyulması gereken kurallardır. mümkünse geç kalmamak, karşındakinin sözünü kesmeden dinlemek, konudan tabii ki ara ara sapılır ama bunu abartmamak vs... zaten hepimizin bildikleri. ama 1 ay önceden planlanan bir toplantıyı 3 gün önceden iptal edip, yeni toplantıyı 1 ay sonraya atmak; o toplantının tarihinden 3 gün önce yine iptal edip yeninden 1 ay sonraya randevu vermek nedir ya? saygısızlıktan başka bir tanımını bulamıyorum bunun. ne diyeyim, bitin inşallah!
insan yaşar ve anlatır, bir süreden sonra da anlatmak için yaşar. Hayatın içindeyken yani yaşarken başımızdan gelip geçenler sıradan şeylerdir. Güzel bir yemek yemişsindir, güzel bir kadınla berabersindir, içindeki seyahat tutkusuyla ordan oraya gidersin, yeni şehirler yeni insanlar tanırsın. Kısaca yaşarsın ama bunda hiçbir olağanüstülük yoktur. Her şeyin sonuna geldiğinde yani yaşamak bir yerde mola verdiğinde içinde bir şeyler kıpraşıverir. Yaşananların unutulmaya başlanması seni başka insanlarla tanışmaya ya da tanıdıklarla bir arada olmaya iter. Anlatma ihtiyacı gelmiştir. Çünkü yaşamak bir yerde hatırlamaktır. Sonu gelmiş şeyleri başa sarmaya başlarsın ve yaşamak kendi döngüsünde uyuşuklaşmaya başlar. Yeni şeyler anlatmak için yaşamaya başlarsın bu seferde. Anlatının içindeki özne kendin olduğundan bir büyüme gelir. Bu yüzden büyüklüğünü göstermek için öyle sıradan anlatımlara başvuramazsın. Süslemelisin birçok şeyi. Mutsuzlukların anılarda güzel şeylere dönüşmesi bundandır.
Hikayenin sonu başladığı yerdir artık. Yaşadığı sonlar için anlatacak insan bulamayanlar ne yapar? işte tarihi başlatacağımız yer tam olarak burası oluyor. anılar, Şiirler öyküler, romanlar, müzik, mimari burada devreye girer. Sümerli ismi bilinmeyen o adam bir aşk şiiri nakşeder taşa. Krallar ben yaşadım diyebilmek için yaptıklarını anıtlaştırır. insan varolduğunu yani yaşadığını bildirmek için seslenir ta yüzyıllar ardından bile.
Yüzyıllar boyunca anlatmak, yaşamak hep üst zümrelere has olmuştur. Ancak birey değer kazanıp toplum arka plana atıldığında bu sefer insan kendi kişisel tarihini anlatmaya başladı. Gezdiği yerleri yazdı, gezmesi bittikten sonra ' ben değerliyim' diye her yerde anlattı ve günümüzde gösterdi. Günlükler, bloglar, reklamlar, diziler, filmler vs. unutulmaya mahkum insanın kurtuluş reçeteleri oldular. Mesela Rousseau 'yalnız gezenin düşlerini' yazdı. Yalnızlığın içinde kendini yaşadı ama yaşadığı ona yetmedi. Gezileri bittikten sonra anlatmaya başladı. 'Benim gibi bir adam geziyorsa sizin için çok değerlidir' demenin bir yoluydu bu.

Yaşamak ve anlatmak döngüsü insanın sondan başa doğru gitmesidir. Yani insanın kendini çok önemsemesidir. Yaşama, yaşadığına anlam kazandıran da bu anlatma güdüsüdür. Yaşadığını hissedebilmen için 'yaşamak değil' anlatmak gereklidir. insan bu yüzden de başka insanlara muhtaçtır.
yurtdışında yaşamak veya çalışmak için hangi yolları izledikleri, nasıl iş buldukları ve oturum izinlerini hangi yolla aldıkları konusunda bilgilenmek istediğim yazarlardır.
Sık sık başıma gelen şey. Özellikle şu son 3 gündür artış gösterdi. Beynimin içinde sürekli iş bulmakla ilgili düşünceler, umudumun kırılması hissi beni çıldırtıyor. Yine depresyon moduna girmek üzere olduğumu fark ettim. Bundan çıkmam gerektiğinin farkındayım ancak her seferinde tekrar koynuna çekilmeyi beceriyorum bir şekilde bu hissin. Kitap okuma oranım bile düştü bir süredir.
Dil eğitimi için çıktığı yurtdışında kendi markasını kurmuş türk fotoğrafçı. Modonna, penelope cruz ve kendall jenner gibi dev isimlerle hem iş yapıp hem da arkadaş olan başarılı bir isim. Karizmatik ve yakışıklı bir adamdır. Her manada fazlasıyla beğendiğim bir kişidir kendisi.
5 yıl boyunca her eylülden sonraki temmuza kadar -yıllık 10 ay- ikamet ettiğim aydıncık'taki en yeni işletmelerden birisi.

akkuyu nükleer santrali nedeniyle bölgeye akın eden rus çalışanlarla yüksek meblağlı bir anlaşma yapmalarıyla yerleşik halde bulunduğum apart odayı da onlara kiralamış ve beni bir anda "kendine ev bul" konumunda bırakmışlardır.

ne olursa olsun içinde kiracı bulunan ev başka birine kiralanmaz, oda başkasına verilmez. para hırsı insanı bu kadar küçük duruma düşürmemeli.

umarım bu etik dışı, ticari ahlaka sığmayan hareket bölgenin gelişimine olanak sağlar da sadece birtakım paradan gözü dönmüş insanların yanına kar olarak kalmaz.
ceg'in 2019 sonbaharına bıraktığı kendisinin ve çocukluk arkadaşının ekseninde sokak insanlarının hikayesini anlattığı parçası.

ceg - sokaklar | youtube

"acınası olma, yaşamak için acımasız ol."
En iyisinin sözde unkapanı’nda yapıldığı söylenen ama öyle olmayan, zamandan ve paradan tasarruf için yenilesi güzel yiyecek.

Ben size en iyi yapan yeri şimdi söyleyeceğim.

mecidiyeköy meydandan gayrettepe’ye doğru yürürken solda bankaların arasında küçücük bir dükkanda bulunan maslak pilavcısıdır.

Hadi yine iyisiniz, kaptınız gül gibi bilgiyi.*