bknz minik avokadom en son what was i made for şarkısıyla cigerleri dağlamıştır yanık sesiyle duygusal yönümü tetiklemiştir. sürekli eşyalarıma bakıp içlerinden ne için yaratıldım diye düşündüklerini hayalleyip üzülüyorum
o kadar cok paket haşırtılı deneme videosu çekildi ki değişik bir olayı olmadığına yüzde yüz emin olduğum halde alıp yedim beğendim mi evet. çikolata ve bol fıstık neyin içine konulursa konulsun sevilecek sonuçta. kadayıf çıtırtı katmış bi. farklı ve vaoww denecek bir lezzet değil.
Farklı inanç ve yaşam tarzındaki ailelerin bir noktada nasıl bir araya geldiklerini anlatiyor. son zamanlardaki dizilerde iki taraf arasındaki uçurum bariz sekilde işlenmeye basladı. eleştirilerde cok . Özgü Namal’ı begeniyorum dizinin konusunu bi tarafa bırakırsak, doğallığı ile yeni nesil full estetikli ve yapay duran oyunculara ders verdi (doğal ve yapay arasındaki uçurumu* da es geçmemek lazım)
kekstra- jeneriği hala aklımda.. gürbüz tam bir canavar, tüm sınıf ondan korkar. nazlı okul birincisi, kekstra tek eğlencesi :D kimbilir kaç yıl oldu...
geçtiğimiz günlerde "kaplumbağa terbiyecisi" eseri hakkında bir detay araştırırken sarayda neden kaplumbağa var öğrendim* malum, eskiden sular bentler aracılığıyla bir yerden başka bir yere aktarılıyordu. bentlerin üstleri açık. pek çok böcek larva bıraktığı için de tehlikeli. kaplumbağaları bentlere bırakırlarmış ki bu larvalarla beslensinler. tüm larvalar kaplumbağalar tarafından yendiği için sular tertemiz olurmuş. bu nedenle de sarayda kaplumbağa eksik olmazmış.
abi şaka mısınız? bildiğimiz pazardan alınan muzu tamir bandıyla duvara yapıştırmış 6.2 milyon dolara enayinin birine kakalamışlar. bir anlamı varmış, e tamam gördüğünde anlamını bulduysan üstüne düşündüysen görevini tamamlamışsın demektir. hadi ille de evimde olsun diyorsan çok beğendiysen git al malzemeleri kendin yapıştır .d resmen show ya, tron'un kurucusu Justin eseri yapan Maurizio cattelan'ı gündem yapmak, parlatmak istemiş de sanki 'kank sen onu bana gönder tam 6 milyon dersek inandırıcı olmaz 6.2 milyona satmışız gibi haber yaptıralım' demiş gibi. beni de konuşurlar / win-win
epik bir film. destansı müzikleri ve büyüleyici görselliğiyle hala akıllarda. 15 Kasım'da devam filmi cıktı. bugün izlicem kimle konustuysam kesin git dediği icinde baya bir heyecanlıyım izledikten sonrada güncellerim burayı
karadeniz'in altın mirası kendisi. o uzayan peynirin tadı bi baskadır. kolot peyniri ile yapılır. kolot yerine kaşar peyniri veya çeçil peyniri de kullanılabilir elbette ama hasını yemek için kolot peyniriyle yapacaksın arkadas.
tarihi atmosferiyle nostaljik film deneyimi sunan eski istanbul'u anımsatan beyoğlunun kalbindeki atlas sineması... 1870'lerde inşa edilmiş orada öylece dururken nelere şahitlik etmiştir kimbilir...ne aşklara ne kavgalara ne arkadaşlıklara.
sayısız video izledim, ailenin katıldığı programlardaki açıklamaları, onlardan şüphelenenlerin çektiği çelişki videolarını, komşuyu, televizyon programları falan derken artık kanaat sahibi olduğumu söyleyebilirim. ailenin avukatı olan şahsın dediğii 'onlar aileden şüphelendiği için olaya yanlı bakan insanlar' tarzındaki yorumunu tamamen haksız buldum. Zira aklı selim her insan bilir ki insan kendi yaptığı sayısız ordu-istanbul otobüs yolculuğunun saatlerini ve mola yerlerini bilir. biri size 'anneannen hasta hemen otobüse bin' dediğinde bu kişi akrabanız dahi olsa önce bi ailenizi arayıp 'ya doğru söyleyin bir şey mi oldu kadına ben geliyorum' diye bir teyit alırsınız. otobüse bindiniz. o koşuşturma bittiğinde ilk oturduğunuz gibi ararsınız. o gün o otobüste kardeşinizin katledildiğinin haberini alırsanız sizi o otobüste tanımayan kişi olmaz. çünkü dediğin gibi cama yumruk attıysan, bağırıp çağırıp fenalaştıysan eğer bu ağızdan ağıza o kızın abisiyle aynı otobüsteydim şeklinde yayılır, o şoför sana yardımcı olur. beraber yolculuk yaptığın insanlar 2000 yılından bahsediyorum seni evine kadar bile bırakırlardı ve bu insanlar da bunun için o katılınan programlardan birine tanık olarak katılırdı...

anne kızım zaten öldü oğlumdan da olmayım diyerek belli ki babayla beraber bu olayı ve delillerini kapatmak için oğluna yardım etmiş. burada istemsizce annelik duygusunu sorguladım ve hatta kendi aileme de böyle bir durumda kalsa napacağını sordum... hiçbir sır hele ki böyle bir cinayet sır olarak kalmaz. bir kere cinayet işleyen adam yakalanmamasının verdiği özgüvenle yarın onu doğuranı da öldürür. iflah da olmaz. Annelik bu değil. hadi bilip susmanızı belki anlarım ama eve girip boğazı kesilmiş kızınızın kanını temizlemek ölen kızınıza tecavüz süsü vermek o çocuğu dünyaya getiren insanların yapabileceği şeyler değil...(bunu oğlunu koruyacak kadar olan anneliğine söylüyorum :)) zira kızını koruyacak kadar anneliğinin olmadığına tüm türkiye olarak görüp şahit olduk....