gün içinde yapacağı bir açılışta açıklayacağı düşünülüyor. olası bir ters hareket ile istifa etmiyorum da diyebilir. o zaman yer yerinden oynayacaktır.
dünyanın çoğu yerinden bağımsız tv, sosyal medya gibi popüler hayatın yoğun olması olabilir. hatta çoğu oyunun birden popüler olmasının sebebi de bu bence.
havacılık tarihinin en acıklı kazalarından biri. şöyle oluyor ki,
uçağın yerdeki kontrolleri yapılırken, hava basıncını ayarlayan sistemin manuel ayarlardaki testi yapıldıktan sonra ayarlar otomatiğe çevrilmemiştir. uçak yükseklik kazanır kazanmaz, hava basıncı düştüğü için oksijen maskeleri açılmış ancak pilotların haberi olmamıştır.
hosteslerin hala emniyet kemerlerinin takılı olduğundan hareket etmemiş pilotlarla iletişime geçmemişlerdir. onca farklı alarma rağmen pilotlar asıl hatayı bir türlü anlayamamışlardır.
kısa süre sonra oksijen azlığından pilotlar dahil herkes bayılmış, duruma müdahale etmeye çalışan önceden de dalgıçlık tecrübesi olan hostes çok geç kalmıştır.

telsiz çağrısına cevap vermeyen pilotlara yunan hava kuvvetleri 2 adet f16 göndermiştir, olası bi terörist saldırı şüphesi ile. pilotlar bir bakıyor ki pilot kabinindeki pilotlar baygın, son anda bir kabin memuru görünüyor ama o da bayılıyor daha sonra. kısa bir süre sonra da uçağın yakıtı bittiği için yere çakılıyor.
21 yüzyıl dünya'sında uzay çağı tartışmaları yaşanırken, türkiye'deki skolastik yönetim anlayışının özgür halka uyguladığı kanunlardan biridir. türkiye denilen bu ülkede yaşayan insanların nüfusu 80 milyondur. bu nüfusun yaklaşık 25 milyonuna göre belirlenen kanunlar, yasaklar, kurallar diğer 55 milyon insana sorulmamaktadır. bu ülke de devlet halkın kazancından yaklaşık %55 oranında vergi alır. kadınların doğum şekline müdahale eder. yediği içtiği şeylere yasaklar koyabilmektedir. bu ülkede sözcükler (bkz: özgürlük) insanlar arasında ve yönetim arasında farklı anlamlar ifade etmektedir. yönetimin bu kadar katı ve otoriter olabilmesinin sebebi kendini destekleyen 25 milyon halkı silahlandırıp ülkeyi koruduğunu iddia etmesidir. kanun koyucular çeşitli algı sistemleri ile halkı baskı ve korku altında tutarak tıpkı bir hayvanat bahçesindeki görevlilerin hayvanlara davrandığı gibi insanları da kontrol altında tutmaya çalışmaktadır. bu ülkede daha çok şeyler var çok değişik ve ilginç bir ülke ileri ki zamanlarda filmlere belgesellere konu olacak şekilde dramlar, komediler, trajediler yaşanmaktadır.
türkiye'de sanal sözlükler içerisinde alternatifi olmadığı düşündürülen, kendince usta kalemşörlere ev sahipliği yapan, ekşi sözlük ile yeni nesil gezgin entelektüellerin, bir araya gelerek kendi alternatiflerini ortaya çıkarttıkları gezgin sözlüğün kıyaslandığı başlık.

ekşi sözlük (bkz: ford) ise gezgin sözlük (bkz: tesla) dır.

ford'a türkiye'de herkes binebilir parçası ucuz sağlam arabadır.

tesla'ya binebilmek için önce ne olduğunu bilmeniz ve felsefesini anlamanız gerekir.
ortaçağ prag' ının yüzü.

"ruhunuza bir kilic saplanmissa, yapilacak ilk is, serin kanlilikla durumu izlemek, kan kaybetmemek, kilicin soguklugunu bir tasin sogukluguyla kabul etmektir. birbiri ardina saplanan kilic darbeleri sayesinde yaralanmazlik asamasina varmaktir"

kimine göre yazar kılıklı bir teolog, kimine göre nihilizmin sairi, kimine göre de metafiziksel-mitolojik bir gelenegin şairi kendi dönüşümünü en iyi analiz eden mükemmel bir yazar.

prag old town'ın hemen yakınında aynı isim ile cafesi ve charles köprüsünü geçtiğinizde müzesi bulunmaktadır.
Bu hikayeyi okumalısın;
Şimdi olay şöyle gelişti efenim hemen giriyorum; Kotor'dan Budva'ya 3 gece önce geldim. Malum burda Euro kullanılıyor ve her şey çok pahalı. Bir Türk restoranına gittim ve hamakla sabahlamak için güvenli bir yer sordum, tabi o zaman şehri tanımıyorum. Restoran sahibi 'ne sabahlaması ya sen gel benim misafirim ol' dedi. Ben çok mutlu oldum falan derken neyse Sedat amcayla eve geldik, muhabbet ediyoruz. O, bu, şu derken konu konuyu açtı. Çocuklarından bahsederken 'benim oğlum da şarkı söylüyor' dedi. 'Aa ne güzel hobi olarak mı?' dedim 'Tabi tabi hobi olarak' dedi. 'Sesi güzelse bir yerlerde çıkabilir aslında' dedim. 'Zaten birkaç yerde çıkıyor' dedi. 'Aa nerde cafe de falan mı dedim?. 'Yok daha çok konserleri oluyor' dedi. 'Konser mi? Oğlun kim acaba tanıyor muyum Sedat amca dedim.'Bilmiyorum belki tanırsın Murat Dalkılıç' dedi. Ben şok. Hiç düsturumu bozmadan babasının evinde 3 gecedir kalıyorum. Konserleri bittiğinde o da gelip burda, benim yattığım yatakta yatıcak.
Yollar ve hikayeler çok güzel,
He bu arada Montenegro da çok güzel

Hikaye

Edit: Olay 12 Ağustos'ta gerçekleşmiş Sedat Dalkılıç sonrasında İnterrail Türkiye'ye dahil olarak birçok gezgin'i Budva'da evinde ağırlamıştır
gezdiğimiz yerler, bunlar için kullanılan vasıtalar ve gezi ile ilgili planlamaların yapıldığı başlıkların bulunduğu sekme gezgin sekmesidir.

benim şahsen diğer olarak adlandırdığım, gezi dışı entrylerin bulunduğu sekme ise gündem sekmesidir.

örneğin bu başlığın gezi ile bir alakası yok, o yüzden gündem sekmesinde açılmıştır.
şimdi siz yardırmadan önce ben hemen söyleyeyim, damacana taşıyan adamın da ekmeği ekmek sette sabahlayan adamın da. velhasılı kelam burada damacana taşımayı falan kötülemiyorum, belki aranızda vurgulamak istediğim mevzuyu anlayan vardır.
,
yıllarca okul okuduk hede hödö dramına parmak atmayacağım kesinlikle ama hayallerimize giden yolda neyi eksik yapıyoruz a dostlar? burada yeri geliyor telefonlara bakıp "tamamdır ablacım, gönderiyorum hemen" diyip, peşine servise çıkıp "zam geldi abla, yapacak bi' şeyimiz yok" demekle geçiyor günlerim ve ben kendime acımadan edemiyorum. edemiyorum çünkü öyle ya da böyle kazandığım bazı meziyetler olduğunu ve bu meziyetleri kendi ellerimle paslanmaya ittiğime inanıyorum. inanın burada çalışırken bir yandan "mesleğim" olarak adlandırdığım alan üzerine bir ton şey için çaba veriyorum. bunlar editing, grafik vesaire dahil fakat yetmiyor.

hayır mesele doyumsuzluk değil, mesele göz açlığı da değil, peki mesele ne? tek sıkıntım her gün set tozu yutmak isterken şu postu yazarken bile yanı başımda zırıl zırıl çalan telefonlara cevap vermek zorunda olmam - ki bu cevaplar yarın ki çekimin planlarıyla ilgili değil, ablamız aldığı suyun tadını musluk suyuna benzetmiş, o kadar parayı niye veriyormuş? isteseymiş musluktan doldururmuş, müşteri hep haklıymış-.

öyle veya böyle hala bir şeyler için çabalıyor ve her ne kadar istemeden de yapsam yaptığım işe bir şeyler katmaya çabalıyorum. damacana su satmak için ne kadar bir çaban ve katkın olabilir demeyin, oluyor bir şeyler. şuraya iki cümle yazıp sizlerle derdimi paylaşayım derken kendimi tutamayıp azıcık, birazcık uzun bir yazı yazmışım. eminim bu tür dertlerden müzdarip olan bir milyon arkadaşım daha vardır hiç tanımadığım ama umutsuzluğumuzun bir kenarında tanıştığım. merak etmeyin bu yazıda yazdıklarım kadar melankolik bir insan değilim ve umuyorum ki bir sonra ki "iş" temalı yazım daha umutlu, mutlu ve gururlu olacaktır.

buralara kadar tahammül edip de okuduysanız kuş koysunlar yolunuza, mutlu kalın.

edit: yazım hatası. nicesi vardır elbet, kusuruma bakmayın.