Christopher Mccandless, bildiğimiz adıyla Alexander Supertramp.
Etkinlendiği kitaplar;
lev tolstoy - aile mutluluğu
jack london - beyaz diş
henry david thoreau - doğal yaşam ve başkaldırı
mark twain - huckleberry finn'in serüvenleri
jack london - vahşetin çağrısı
mektuplarından kendisinin tolstoy'a inanılmaz bir hayranlık duyduğunu görüyoruz. deli gibi kitap okuyor, çantasından hiçbir zaman bunu eksik etmiyor. şüphesiz yazdıklarında da farklı bir çocuk olduğu ortaya çıkıyor. hikâyesi ne zaman günlük hayatta karşımıza çıksa trajik fakat bir o kadar da hayranlık uyandırıcı geliyor. kariyeri, aileyi ve çocukluğumuzdan beri bize dikte ettirilen, sorumluluk kisvesi altında bizi kısıtlayarak köleleştiren her şeyi siktir edip, hayâlimize doğru koşar adım gitmek. burada onun hayâli doğanın kendisiydi, bunu da alaska temsil ediyordu. kuşkusuz bu sorumluluktan kaçmak değildi. daha büyük bir sorumluluktu. büyük bir beceri, hayatta kalma güdüsü ve özveri istiyordu. mccandless bunu büyük oranda başardı, fakat son hedefine, yani alaska'ya câhilane bir şekilde hazırlıksız gittiği yörenin ileri gelenleri tarafından sürekli dillendirilmişti. yeterince araştırma yapmamıştı veya yöre insanının abarttığını düşünüyordu. zaten yaşlılar, her zaman gençlere bir şeyleri yapamayacağını öğretmekle yükümlü hissetmez mi kendini? mccandless her şeyden önce özgürlüğün, gençliğin ve insanın yozlaşmış halinden çıkarak doğayı kucaklamasının sembolü hâline geldi. şüphesiz onun gibi, hattâ ondan daha ötesini başarmış bir sürü insan var. fakat o bu yolda hayatını kaybetti, hemde duyulduğunda insanı sarsan bir biçimde. işte bu yüzden ona efsane diyoruz.
gördüğüm en tuhaf hayata sahip, çok kötü, keşke böyle olmasaymış diyeceğiniz bir şekilde ölen çılgın, gezgin, süperberduş!
ölmeden önce yaşadıklarıyla ilgili bazı tuhaflıklar var.
mccandless, açık bir şekilde geri dönmek istiyor. bunun için nehri geçmesi gerekiyor, ama karlar eridikten sonra nehrin suyunun arttığını görüyor, geçemiyor. bu noktada bazı sorular var.
bölgenin yerlileri, mccandles'in otobüs-ev'inin nehre en yakın kısmının yakınlarında nehrin genişlediğini ve derinliğin azaldığını söylüyorlar. haklı olarak neden geçmeyi denemedi diyorlar.
şu meşhur fotoğrafında(otobüsün önündeki ) gömleğin sağ kolunun boş olduğu görülüyor. burada iki ihtimal var.
birincisi, chris kolunu kaybetmiş olabilir.
ikincisi, chris, yaralıyım notunda kolunu kast ediyordu, kolu kırılmış ve gömleğin içinde sargıda duruyor olabilir.
işte bu sebepten dolayı chris'in tek kolla nehri geçemeyeceğini düşündüğü için geri döndüğünü ve orada kaldığını düşünüyorlar.
ölüm sebebi açlık. cesedi bulunduğunda 30 kg olarak ölçülmüş. bu açlığın, daha doğrusu zayıf düşmenin sebebininse büyük ihtimalle yabani patates tohumları olduğu düşünülüyor.
chris günlüğüne "patates tohumları büyük hata" diye not düşüyor. öyle görünüyor ki yediği bu patates tohumları onu zehirledi. bu tohumlarla ilgili şöyle bir durum var, normal şartlarda herhangi bir olumsuz etkiye sebep olmazken, zayıf beslenme durumunda sindirim sistemini felç ediyor. nitekim öyle de oluyor.
ama şunu tekrarlamak gerekir, mccandless, son notunda alexander supertrampismi yerine christopher mccandles ismini kullanarak artık ölümün yaklaşmasının verdiği duygularla da, geri dönmek istediğini belli ediyor. belki bir pişmanlık, özlem içinde.. bunu da günlüğündeki "mutluluk paylaşıldığında gerçektir" sözünden anlıyoruz aslında. kendisi yalnız..
ölümünün 19 gün sonrasında bir avcı tarafından cesedi bulunuyor ve 30 kg olarak tartılıyor. aslında şunu sorabilirim, bu adam 100'ü aşkın gündür oradaydı ve bu avcı/avcılar hiç geçmedi mi oradan? neden hiçbir şekilde chris ile karşılaşmadılar.. 19 gün daha dayansaydı belki de..
bu noktada değinmem gereken bir konu daha var.
bazı yazarlar chris'i hayvan avladığı için eleştirmişler. şimdi ben onlara soruyorum, doğada başka nasıl hayatta kalmasını bekliyordunuz?
yani gerçekten, bu adam doğada yaşıyor. ve birileri de çıkıp hayvan avladığı için adamı eleştiriyor. açlığının sebebi, patates tohumlarından zehirlenip halsiz düşmesi kadar, hayvan avlayamaması. hayvan avlayamaması da bu noktada ölümüne sebep oluyor zaten.

insanların doğal olmayan, para odaklı, güç odaklı, yalan odaklı düzenlerinden sıkılıp kendine vahşi doğaya, belki de özüne bırakan christoper johnson mccandless, 24 yaşında, otobüs-evi'nde 30 kg olarak açlıktan öldü. cesedi 19 gün sonra avcılar tarafından bulundu ve külleri alaska'dan aşağı bırakıldı.
keşke böyle ölmeseydi, keşke.
not. o yaralı gülüşünün ardında bir pişmanlık, kapana kısılmışlık hissinin olması, her fotoğrafına baktığımda aklıma geliyor. neden beni bu kadar üzdü bilmiyorum. belki yapamadığımı başarmıştı. ama 24 yaşında gitmemeliydi..
mutlaka okunması gereken bir Metin Solmaz yazısıdır.
gündem hakkındadır. en ilginci ise yazıda interrail türkiye' den bahsetmektedir. haklıdır, güzel araştırmıştır.

'' Bu arada bana sorarsanız gençler varken umut var. Gezi konusunu açmayacağım. Daha güncel bir örneğim var. 300 bin kişilik İnterrail Türkiye diye bir Facebook grubu var. Bir yığın da alt grup… Türkiyeli gezginler bilgi alışverişi yapıyorlar orada. Muhabbet ediyorlar, anılarını anlatıyorlar, dayanışıyorlar, beraber faaliyet düzenliyorlar. Müthiş örgütlüler. Girin bir bakın neler yapıyorlar. Dünyanın bir ucunda birisine avukat gerekiyor, şıp buluyorlar. Öbürü bir yerde çantasını unutuyor, hop alıyorlar. Beraber geziyorlar, eğleniyorlar. Şapkanız uçar. Her siyasetten insanın, daha doğrusu “akılların” birlikte yaşaması olayını, “kimseye zararı dokunmadıkça her şey serbesttir” hukukunu çoktan hayata geçirmişler. Bizler, bir ortak bildiriyi yüz bin kere değiştirmeden yazamazken; onlar, yüz binlerce kişi bir çeşit anayasa ve konsensüs dahilinde neredeyse hiç maraz çıkmadan “her şey serbest” yaşayıp gidiyorlar. Grup kuralları “pek de kurallarımız bulunmamaktadır” diye başlıyor. Homofobiyi adıyla anarak ayrımcılığı ve hakaret, reklam gibi rahatsızlık işini yasaklamışlar. O kadar. Bir erkek sarkıntılık mı yapıyor, yahut anlamsız para hesabına giren, başka türden bir zibidilik yapan mı var? Birisi “çomar detected” diyor ve hop, muhabbete boğuluyor konu. Yapan, çaresizlik içinde “ortama uyuyor”. Başka bir yığın yazılmış yazılmamış, pek çoğu oluşmuş konvansiyonları, kendi jargonları var.

Bir arada iyi vakit geçirmenin bin türlüsünü bulmuşlar. Batılılar gibi hazıra konmadıkları, memlekette “bir gezme geleneği” bulunmadığı için her bir şeyi sıfırdan bulmaları gerekmiş. Bu yüzden batılı benzerleriyle karşılaştırılamayacak kadar yaratıcılar. Hepsini başka bir yazıda ayrıca anlatacağım. ''

yazının tamamı
simdi bu yolda en iyi cikilcak yerler nerlerki ben genelde haremden minibus ordan gebze yapiyorum ama alternatifleride gormek isteriz
kürdistan sözünde sıkıntı yok yalnız o adamların gösterdiği topraklar bizim topraklarımız haliyle bunda sıkıntı var. biz haritalarımızda nasıl bu adamların topraklarında katalonyayı ya da iskoçyayı ya da bilmem neyi ayrı bir devlet olarak göstermiyorsak onlarında göstermemesi gerekir. bu düpe düz saygısızlıktır, ulusal egemenliğimize saldırıdır, bölücüleri desteklemektir. bu bölücü dediğimiz kesim kürtler değil pkk dan oluştuğu için ve pkk yı da terör örgütü olarak tanımladıkları için teröre destektir. yani diyeceğim şu avrupa şöyle güzel böyle güzel diyebilirsiniz lafım yok ama türkiye hakkında planları da o kadar iyi niyetli değil adamların her yaptığı ve her söylediği şeyde doğru değil öncelikle bunu öğrenmemiz lazım.
kimselere zararı olmayan, resmî, bu iğrenç dünyada saf, temiz kalpli kalabilmiş kişilerdir. internet dünyası bu kişilerin yüzü suyu hürmetine dönmektedir.
1964 ile 1973 yılları arasında çekilen bir dizi komedi filminin kurgusal karakteridir. Karakter Sadri Alışık tarafından oynanmıştır.

GeZgin sözlük’te 100 entryden sonra profilinizde size bahşedilen üyelik seviyenizin adıdır.
niş pazarlama; önce faaliyet gösterilen pazardaki tüm tüketici gruplarını gözden geçirmek, sonra pazarda tatmin edici bir şekilde hizmet sunulmayan boşlukları belirlemek ve en sonunda bu boşluklardaki karşılanmamış olan ihtiyaçları tatmin edebilecek şekilde işletmeyi konumlandırmaktır. büyük rakipler karşısında yaşamaları zor olan işletmelerin güvenli ve kar edebilecekleri bir pazar bölümü bulup tüm kaynaklarını burada toplamaları ve bu pazar bölümünde uzmanlaşmalarıdır.

Tüketicinin tatmin edilmesi ve sosyal sorumluluk bilinci ile hareket edilmesi gerekliliği sonucunda, işletmelerin tüketici çıkarlarını ön plana alması ve ürünlerini müşterilerine daha etkili yöntemlerle sunmalarına olanak tanıması, işletmelerin sunduğu ürün veya hizmeti alma olasılığı yüksek müşteriler ile kişisel iletişim kurulmasına yönelik olması ve onlar ile uzun süreli ve karşılıklı ilişkiler kurma tüketiciye en az aracı kullanarak ulaşmayı hedefleyen pazarlama stratejilerinin temel özelliğini oluşturmaktadır.

Nişteki müşterilerin, birtakım tatmin edilmemiş özel ihtiyaçları vardır ve onlar, bu ihtiyaçları en iyi karşılayacak işletmeye istediği yüksek fiyatı ödemeye hazırdırlar.

Niş pazarlama uygulayan işletmede bu sayede nişe sunduğu ürün yada hizmete eklediği değerle sayesinde önemli bir kar payı koyabilir.

Niş pazarlar, rekabetin bulunmadığı ya da çok düşük olduğu pazarlardır. Bir takım özel istek ve ihtiyaçlara sahip sınırlı sayıda tüketici ve/veya örgütün yer aldığı bu pazarda tüketicilerin yeterli satın alma gücü vardır
gezginlerin dinledigi muziklerin listesidir. gezerken dinlenilecek muzikler olarak da dusunulebilir.
benim listemi genel olarak şunlar olusturmaktadir;
nirvana
kaleo
imagine dragons
pink
ninet tayeb ( aşkımdır o benim)
Sting
No doubt
Muddy waters
Madonna
gezginsözlük'e yazar olmak isteyen kisilerin bekledigi siradir. 5 entry girdikten sonra yoneticiler tarafindan degerlendirilip onaylanir veya onaylanmaz.