başlığın uzun hali: türk sanat müziği ve arabesk müziğin aslında aynı kökenden gelmesi (bkz: karakter sınırı sebebiyle kısalttıklarımız)

türk sanat müziği bilindiği üzere makamlardan oluşur. bunlara hicaz, uşşak vb. örnekleri verilebilir. makam bir çeşit ölçüdür ve şarkının tabir-i caizse havasını belirler.

arabesk müziği de orhan gencebay'ın da zamanında yaptığı tanımla: arap türü ezgilerinden esinlenerek yapılan müzik türüdür.

her ikisinin arap türü müzikten türemesi ortak noktasıdır. söz olarak arabesk müziğin yetmişli yılların ekonomik kısıtları, gelir dağılımı adaletsizliği, politik sınıflar arası çatışmalar olması sebebiyle daha isyankar ve daha dramatik olması ise iki müzik türünü birbirinden ayıran en önemli fark olagelmiştir.
bile isteye olmasa da zaman zaman gerek başka kişilerce dinlendiği fark edilen, gerek youtube track listede karşılaşılan, gerekse de tv'de zapping yaparken saçma sapan uydu kanalarında göze çarpan şarkılardır.

tabii bu şarkılar her daim modern ya da klasik şarkılar olmamaktadır. hele ki ilk tanışılan anda arkada çalan şarkı bizim şarkımız goygoyu vardır ki sizi tarık mengüç'ten şakşuka'ya bile denk getirebilir.
normalde olur mu yeaağ duștan sonra aynı kıyafeti giymek gibi bi keree diye tepki verebileceğim bir olay. lakin ilk sevgilimdi. dört yıl sonra yeniden beraber olduk. harika da bir ilișkimiz oldu. yani exten next oldu. büyüdük değiștik sıfırdan bașka insanlar olarak birbirimizin karșısına çıktık. belki ondandır. gel gör ki 1 yıl çıkıp yine ayrıldık. sonu hüsraaağn.
Bu başlığı açma şerefi bana aitmiş. o halde başlayalım sövmeye :)

-şehrin başka bir ucundadır.
-büyük ama işlevsiz bir kampüse sahiptir.
-enlemesine uzadığı için bazı fakülteler arası mesafe yürüyerek 45 dk'yı bulabiliyor. (bkz : esogü mühendislik)
-muazzam paracı bir okul. yaz okullarına, formasyonlara herkesi kabul ederek inanılmaz para kaldırır. sadece formasyondan bir dönemde iki milyon tl kaldırdılar benim dönemimde.
-öğrenci işleri, yemekhanesi, derslikleri birçok fakültenin boktandır.
-birçok büyük bölümün amfisi bile yok.
-eski fetöcüler pek bi aktifti buralarda.
-meşhur fetöcü ablaların bahar şenliklerinde baskıyla mustafa ceceli'yi getirttiği rivayet edilir.
-hastane ile iç içe olduğu için giren çıkan belli değildir.

velhasılı kelam kötüdür ama hayatı öğretmiş, kazıklar yedirtmiş, dostlar kazandırmış, aşklar yaşatmıştır. ne diyelim sorarlarsa:

"onlara söyleyin, çok güzel bir hayatım oldu"
ilişki birkaç gün denenir ve sonra o kişinin neden eski sevgili olduğu anlaşılır
ya gerçekten merak ediyorum hani erkekler yeni sulara yelken açmak için siliyor haydi kızlardan da 3 5 kişi gördüm sildiğini ama arkadaş kuytuda köşede saklamıyor musunuz?

yalnız her sevgiliyi değil düzenli olanlardan ortalama 1 2 yıllık gibi kıyıda köşede ne varsa herşeyi mi siliyorsunuz burası sanal platform yalan demeyelim arkadaşlar bunu külliyedeki altın varaklı bardaklardan şarap içmek kadar merak ediyorum.

Edit:üzdü bir aşağıdaki yazarın durumu abi bazen fotoğraflar nükleer bomba etkisi yapabilir birde neden herşeyi ayırmak zorundayız yani azda birşeyler bir olsun kötüydü ama olsun
cinnet geçiren bir öğretim görevlisinin, dekanın odasını basıp, dekanı bulamayınca orada olan 4 kişiyi öldürmesiyle vuku bulan olay. son yıllarda kanımı donduran olaylardan. bir öğretim görevlisi elini kolunu sallaya sallaya bunu nasıl yapabiliyor? hani ohal falan?
birilerinin eski sevgilisi olduğumuz gerçeği. Eski sevgililerin sürekli kötülenmesi. Durduk yere kulak çınlaması
Marmara Denizi'ndeki adada (Yassıada) yapılan duruşmalar, MBK tarafından atanan ve hakim Salim Başol'un başkanlık ettiği dokuz hakimden oluşan Yüksek Adalet Divanı yönetmekteydi.

Duruşmaların meşruiyeti ve adilliğine ilişkin farklı düşünceler mevcuttur. Mevcut yargılama usulünde yapılan deği­şiklikler sadece, mahkemenin kararlarının kesinliği ve bir de 65 yaşın üstündeki kişilere ölüm cezasının uygulanamayacağına ilişkin kuralın askıya alınmasından (açıkça Celal Bayar'ı hedefleyen bir değişiklikti bu) ibaretti.
Geri kalan sanıklar için yargılama usulleri Cumhuriyetin mevcut yasa­larına göre uygulandı. Sanıklar aleyhine üç ceza, dokuz yolsuzluk ve yedi anayasayı ihlal davası açılmıştı.

Ağır Ceza ve yolsuzluk davalarının -ki bunların bazıları, Menderes'in gayri meşru çocuğunu öldürmesi, ya da Bayar’ın bir hayvanat bahçesini kendisine armağan edil­miş bir köpeği satın almaya zorlaması gibi, tuhaf dava ve suçlamalardı- bu kişilerin adlarını lekelemek için, büyük ölçüde etkisiz kalan bir çabayla açıldığı belliydi.
Anayasa davaları, anayasayı zorla değiştirme ya da Millet Meclisi'ni zorla feshetme teşebbüsü ile ilgili TCK'nun 146. mad­desine dayandırılmıştı. Demokratlar 1960'ta CHP'nin faali­yetleri ve basın için Tahkikat Komisyonu kurmakla bu su­çu işlemiş kabul ediliyorlardı. Ancak, eski anayasanın 17. maddesi, milletvekillerinin oylarından dolayı sorumlu tutulamayacaklarını yazıyordu. Üstelik Anayasanın, meclisin üçte iki çoğunluğuyla değiştirilebileceği hükmü de vardı (ki DP bu çoğunluğa sahipti).

Sonunda 123 kişi beraat etti, 31 kişi ömür boyu hapse, 418 kişi daha hafif cezalara ve 15 kişi ise ölüm cezasına çarptırıldı.
Bunlardan 11'i çoğunluk oyuyla ölüme mahkum olmuştu ve cezaları MBK tarafından hafifletildi. Öteki dört kişinin, yani Bayar, Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan‘ın ölüm kararları ise oybirliğiyle verilmişti. Bayar’ın ölüm cezası, ilerlemiş yaşı ve sağlık durumu nedeniyle hafifletildi, fakat Zorlu ve Polatkan 16 Eylül 1961’de ve Menderes, başarısız bir intihar girişiminden sonra ertesi gün idam edildiler.

MBK mahkûmiyetleri onaylarken, birçok yabancı hükümetten ve İnönü’den giden ricalara itibar etmedi. Genel olarak Türk kamuoyu o tarihten beri, ne kendilerinden önceki ve ne sonraki siyasetçilerden daha az meşruiyet içinde davranmayan ya da iktidarını onlardan daha fazla kötüye kullanmayan bu siyasetçilerin öldürülmüş ol­masından üzüntü duymuştur.

Sonunda Menderes, Zorlu ve Polatkan'ın cenazeleri Eylül 1990'da İstanbul'da bir devlet töreniyle yeniden toprağa verildi.