İmamoğlu twitter hesabından açıklamıştır. sadece istanbul'a özgü değildir. belediyelerin çoğu aynı ücreti veya üstünü vereceğini açıklamıştır. umarım işçileri çıkarmadan bu iş becerebilirler.
tsubasalı atari kaseti. hatırası çoktu :(
(bkz: sigara)
yani iilk kim bir bitkiyi kurutayım, sonra ince bir şeye sarıp yakayım ve çıkan dumanı da içime çekeyim diye düşündü ve nasıl yaptı?
yani iilk kim bir bitkiyi kurutayım, sonra ince bir şeye sarıp yakayım ve çıkan dumanı da içime çekeyim diye düşündü ve nasıl yaptı?
"bornova bornova", "her şey çok güzel olacak", "eşkıya", "bir zamanlar anadolu'da", "v for vendetta" ve daha bir sürü filmi izlediğim sıra yakın çevrem tarafından şahsıma yönletilen sorudur.
insanın bildiği filmi izlemesi bir çeşit terapi. bu aktivite insanı rahatlatıyor, hayattan, daha doğrusu hayatın sorunlarından uzak durmak için bir tür "teneffüs arası" sağlıyor. (boğulmamak için nefeslenmek de diyebiliriz)
tabii bu kadar çok izledikten sonra filmin repliklerini ezberler hale geliyorsun ve filmi ilk kez izleyen birine rast geldiğinde replikleri tekrar etmeniz itici oluyor.
işin bir de aksi durumu vardır ki çokça çam devirdiğim söz konusudur. mesela "12 kızgın adam" filmini izlediğini gördüğüm birine bu soruyu yöneltir ve "oha bu yaşa geldin ilk kez mi izliyorsun, yazık sana" dediğim ve nobran olduğum anılarım da evet mevcuttur.
insanın bildiği filmi izlemesi bir çeşit terapi. bu aktivite insanı rahatlatıyor, hayattan, daha doğrusu hayatın sorunlarından uzak durmak için bir tür "teneffüs arası" sağlıyor. (boğulmamak için nefeslenmek de diyebiliriz)
tabii bu kadar çok izledikten sonra filmin repliklerini ezberler hale geliyorsun ve filmi ilk kez izleyen birine rast geldiğinde replikleri tekrar etmeniz itici oluyor.
işin bir de aksi durumu vardır ki çokça çam devirdiğim söz konusudur. mesela "12 kızgın adam" filmini izlediğini gördüğüm birine bu soruyu yöneltir ve "oha bu yaşa geldin ilk kez mi izliyorsun, yazık sana" dediğim ve nobran olduğum anılarım da evet mevcuttur.
"Yola çık" bir slogandan ibaretti benim için.
Cesaretsiz olduğumu düşünmemiştim, konduramamıştım belki de. Bir Araç’a elimi kaldırıyor olmanın mahcubiyeti içerisindeydim.
"Yola Çık" sloganını ilk okuduğum andan beri.
Hayatım da öylesine değişiklikler oldu ki yıllar içerisinde. Harika zamanlar geçirdiğim zamanlar dışında, yaşadığım yirmi beş yılın saçmalık olduğunu düşündüm epeyce bir süre. Bu saçmalığın karakterime yaptığı desteği görünce de, ne kadar değerli olduğunu anladım.
Homofobik, milliyetçi, gelenekçi bir insandan bu saydıklarımla hiçbir alakası olmayan bir insana dönüşmenin devrimi içerisindeyim.
Hayatımın tamamına baktığım da ne kadar maddesel bir saplantı içerisinde olduğumu görmemi sağladın bu. Binalardan, şehirlerden uzak her adımım beni yaşıyor olduğuma ikna etti. Zira adımlarımın gerisine gittiğimde, geride bıraktığım beton yığınlarına yakın olmak bile nasıl yorucu geldiğini anlatmam. Öylesine kısır ki. İnsanların yüzleri, vücutlarının duruşu, dillerinde ki tonlamalarına bile yabancılaşıyorsun yolda olduğun, yaşamı bastığın yerde, yüreğinde hissettiğin zaman.
Oysa her yeni insanın sana kattığı onca şey varken, maddesel şehir insanlarının hep bir elden seni dibe çekmeye çalışmasına anlam veremiyorsun. Evim ev değil, şehir şehrim değil, ben ben değilim yola çıktığımdan beri.
Gözlerini çadırının tavanına bakarken açtığında, kendine diyorsun ki; Eh işte Ozan uyuman için bu kadar alana ihtiyacın var.
Çadırdan çıkıp makarnayı dünyanın en lezzetli şeyi gibi yemenin zevkini aldığın zaman da; Eh işte Ozan karnın bu kadarla doyuyor.
Güneşin ışıltısına uydurmaya çalışıyorum yapacaklarımı.
Telefonumda ki alarm, eski yaşantıma dair bir hatıra gibi gelmeye başladı artık. İşim aynı şekilde.
Diyorum ki kendi kendime; şimdiye kadar mı yaşadın yoksa şimdi mi yaşıyor olmanı kavrayamıyorsun?
Kısa bir dönemde onlarca hikayeye onlarca yalana ve onlarca konuşan kitaba eşlik ettim.
“Yaşadım” diyebilmen için kozandan çık.
Cesaretsiz olduğumu düşünmemiştim, konduramamıştım belki de. Bir Araç’a elimi kaldırıyor olmanın mahcubiyeti içerisindeydim.
"Yola Çık" sloganını ilk okuduğum andan beri.
Hayatım da öylesine değişiklikler oldu ki yıllar içerisinde. Harika zamanlar geçirdiğim zamanlar dışında, yaşadığım yirmi beş yılın saçmalık olduğunu düşündüm epeyce bir süre. Bu saçmalığın karakterime yaptığı desteği görünce de, ne kadar değerli olduğunu anladım.
Homofobik, milliyetçi, gelenekçi bir insandan bu saydıklarımla hiçbir alakası olmayan bir insana dönüşmenin devrimi içerisindeyim.
Hayatımın tamamına baktığım da ne kadar maddesel bir saplantı içerisinde olduğumu görmemi sağladın bu. Binalardan, şehirlerden uzak her adımım beni yaşıyor olduğuma ikna etti. Zira adımlarımın gerisine gittiğimde, geride bıraktığım beton yığınlarına yakın olmak bile nasıl yorucu geldiğini anlatmam. Öylesine kısır ki. İnsanların yüzleri, vücutlarının duruşu, dillerinde ki tonlamalarına bile yabancılaşıyorsun yolda olduğun, yaşamı bastığın yerde, yüreğinde hissettiğin zaman.
Oysa her yeni insanın sana kattığı onca şey varken, maddesel şehir insanlarının hep bir elden seni dibe çekmeye çalışmasına anlam veremiyorsun. Evim ev değil, şehir şehrim değil, ben ben değilim yola çıktığımdan beri.
Gözlerini çadırının tavanına bakarken açtığında, kendine diyorsun ki; Eh işte Ozan uyuman için bu kadar alana ihtiyacın var.
Çadırdan çıkıp makarnayı dünyanın en lezzetli şeyi gibi yemenin zevkini aldığın zaman da; Eh işte Ozan karnın bu kadarla doyuyor.
Güneşin ışıltısına uydurmaya çalışıyorum yapacaklarımı.
Telefonumda ki alarm, eski yaşantıma dair bir hatıra gibi gelmeye başladı artık. İşim aynı şekilde.
Diyorum ki kendi kendime; şimdiye kadar mı yaşadın yoksa şimdi mi yaşıyor olmanı kavrayamıyorsun?
Kısa bir dönemde onlarca hikayeye onlarca yalana ve onlarca konuşan kitaba eşlik ettim.
“Yaşadım” diyebilmen için kozandan çık.
- bu çizdiğin meleğin neden 3 kanadı var?
+ 3 kanatlı melek bu.
- sen hiç 3 kanatlı melek gordün mü?
+ sen 2 kanatlısını gördün mü?
buuum.
+ 3 kanatlı melek bu.
- sen hiç 3 kanatlı melek gordün mü?
+ sen 2 kanatlısını gördün mü?
buuum.
Olay Ankara'da ABD büyükelçiliği'nde geçiyor. Bankonun arkasındaki dünya tatlısı kadının benim belgeler içinde sunduğum transkripti görünce rengi attı. Grup halinde girmiştik vize görüşmesine, başka öğrenciler de olmasına rağmen sadece aradan beni seçti ve:
+ Buraya bakarlar
-buyrun benim(bi adım öne çıktım)
+Siz 2011-2012 bahar dönemi tüm derslerden başarısızsınız.
-(ehe Ehu) evet biraz öyle oldu. Ailevi sağlık problemlerim vardı.(ki öyle bi şey yok)
+Anlıyorum(yüzü düştü o tatlı kadın gitti bi an)
Dedim sıçtık, yalan oldu vize. Ama korkulan gelmedi başa, 10 yıllık vizeyi kaptık.*
+ Buraya bakarlar
-buyrun benim(bi adım öne çıktım)
+Siz 2011-2012 bahar dönemi tüm derslerden başarısızsınız.
-(ehe Ehu) evet biraz öyle oldu. Ailevi sağlık problemlerim vardı.(ki öyle bi şey yok)
+Anlıyorum(yüzü düştü o tatlı kadın gitti bi an)
Dedim sıçtık, yalan oldu vize. Ama korkulan gelmedi başa, 10 yıllık vizeyi kaptık.*
(bkz: şeyma subaşı)
kişinin kendisi hakkında yorum yapmayacağım ki olan biten yıllardır ortada. asıl sıkıntı bu kadının toplumdaki popülerliği, sosyal medyada takip eden milyonların olması. türk kadınına örnek olması demek içimden gelmiyor ama ne yazık ki bu yolu en güzel ve kolay yol olarak belirleyip o yönde ilerlemek isteyen, bu kadını kendine rol model alan ciddi bir kitle var. asıl sıkıntı bu.
kişinin kendisi hakkında yorum yapmayacağım ki olan biten yıllardır ortada. asıl sıkıntı bu kadının toplumdaki popülerliği, sosyal medyada takip eden milyonların olması. türk kadınına örnek olması demek içimden gelmiyor ama ne yazık ki bu yolu en güzel ve kolay yol olarak belirleyip o yönde ilerlemek isteyen, bu kadını kendine rol model alan ciddi bir kitle var. asıl sıkıntı bu.
--- spoiler ---
Okulun tarih öğretmeninin öğrenci grubunda 23 Nisan’ın önem ve değerini anlatan Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili bir videoyu WhatsApp grubunda paylaşmasına bir kişi karşı çıktı.
“Burası ödev grubu değil mi Mustafa Ke malın ne işi var burada” ifadelerini yazan F.G.’ye tarih öğretmeni yanıt verse de “Öğretmenlik yapın beyin yıkamayın” tepkisiyle karşılaştı
--- spoiler ---
kaynak
edit: konya valiliği hakkında soruşturma başlatmış. link
Okulun tarih öğretmeninin öğrenci grubunda 23 Nisan’ın önem ve değerini anlatan Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili bir videoyu WhatsApp grubunda paylaşmasına bir kişi karşı çıktı.
“Burası ödev grubu değil mi Mustafa Ke malın ne işi var burada” ifadelerini yazan F.G.’ye tarih öğretmeni yanıt verse de “Öğretmenlik yapın beyin yıkamayın” tepkisiyle karşılaştı
--- spoiler ---
kaynak
edit: konya valiliği hakkında soruşturma başlatmış. link