olay geçen hafta meydana geldi.
yer; marmaray anadolu yakası-süreyya plajı durağı.
trenin en ucunda ayakta dikeliyorum. tren süreyya plajına geldi ve kapılarını açtı. tam bu sırada trenin öbür ucundan gelen bir çığlık, imdat sesi gelmeye başladı. kulaklıkla son ses müzik dinliyordum, ona rağmen duydum, yani bayağı bir şiddetliydi. kulaklığımı çıkarıp öne doğru yanaşmaya başladım. herkes normal hayatında. kimse sesi duymuyor sanki. herkes sağır olmuş bir anda!
sese doğru yanaşamıyordum daha fazla, çünkü insanlar öyle bir konuşlanmışlar ki... öyle bir izliyorlar ki... ne güzel vallahi. bir tokat görebildim.(inşallah yanılgıya düşmüşümdür) adam, kadına öyle bir vuruyordu ki... sanki boks izliyorlardı aptal orospu çocukları!
bir erkek bağırıyordu, fotoğraf çekme, çekmeee bak çekersen böyle olur diyordu. maalesef, sadece sesleri duyabiliyordum önümdeki orospu çocukları yüzünden. güvenlik görevlileri akın etmişti. tüm insanlarımız trenin içinde olayı izliyordu. hatta makinist bir ara kapıları kapattı ki insanlar dışarı çıkmasın. çok garip, çok. yaklaşık 4 dakika trenin içinden dışarıyı izledik. kadının bağrışları, çığlıkları... herkes sanki zevk alıyordu. birisi; "hadi gidelim, kaptan işimiz gücümüz var "diye bağırdı. orospu çocuğu seni. senin işini de sikeyim gücünü de. it oğlu it.
olaya bakmak için oturan kişilerden ayağa kalkanlar olmuştu. ayaktaki bazı fırsatçılar hemen kalkan kişinin yerine oturmuştu. ve bunu gören diğer tüm oturanlar ayağa kalkmaya korkuyordu. sonuçta oturmak için boş alan çok zor bulunuyor(!) onlar da ayrı bir orospu çocuğu.
böyle bir olayı ellerim titreye titreye yazdım. bu gördüklerim en hakiki orospu çocukları. başka da bir şey demiyorum.
yer; marmaray anadolu yakası-süreyya plajı durağı.
trenin en ucunda ayakta dikeliyorum. tren süreyya plajına geldi ve kapılarını açtı. tam bu sırada trenin öbür ucundan gelen bir çığlık, imdat sesi gelmeye başladı. kulaklıkla son ses müzik dinliyordum, ona rağmen duydum, yani bayağı bir şiddetliydi. kulaklığımı çıkarıp öne doğru yanaşmaya başladım. herkes normal hayatında. kimse sesi duymuyor sanki. herkes sağır olmuş bir anda!
sese doğru yanaşamıyordum daha fazla, çünkü insanlar öyle bir konuşlanmışlar ki... öyle bir izliyorlar ki... ne güzel vallahi. bir tokat görebildim.(inşallah yanılgıya düşmüşümdür) adam, kadına öyle bir vuruyordu ki... sanki boks izliyorlardı aptal orospu çocukları!
bir erkek bağırıyordu, fotoğraf çekme, çekmeee bak çekersen böyle olur diyordu. maalesef, sadece sesleri duyabiliyordum önümdeki orospu çocukları yüzünden. güvenlik görevlileri akın etmişti. tüm insanlarımız trenin içinde olayı izliyordu. hatta makinist bir ara kapıları kapattı ki insanlar dışarı çıkmasın. çok garip, çok. yaklaşık 4 dakika trenin içinden dışarıyı izledik. kadının bağrışları, çığlıkları... herkes sanki zevk alıyordu. birisi; "hadi gidelim, kaptan işimiz gücümüz var "diye bağırdı. orospu çocuğu seni. senin işini de sikeyim gücünü de. it oğlu it.
olaya bakmak için oturan kişilerden ayağa kalkanlar olmuştu. ayaktaki bazı fırsatçılar hemen kalkan kişinin yerine oturmuştu. ve bunu gören diğer tüm oturanlar ayağa kalkmaya korkuyordu. sonuçta oturmak için boş alan çok zor bulunuyor(!) onlar da ayrı bir orospu çocuğu.
böyle bir olayı ellerim titreye titreye yazdım. bu gördüklerim en hakiki orospu çocukları. başka da bir şey demiyorum.
bir anıl piyancı ve keişan düeti.
Bayramdan sonraya denk geldiği için gidemiyorum. Şöyle 1 hafta sonrasında olsaydı harika olacaktı. Çok üzgünüm gerçekten harika bir festival kaçıyor. 2018 de düzenlenende Dj yok diye yakınmıştım ve sesimi duymuşlardı. Bu sene Dj dolu ama ben yokum.
hdp yönetiminde olan 3 büyükşehir belediyesi van, diyarbakır ve mardin'e polis eşliğinde kayyum atanması, belediye başkanlarının görevlerinden alınması olayıdır. belediye başkanları yerine il valileri atanmış ve bu olaylar bu sabah gerçekleşmiştir.
gerekçe olarak ise pkk iş birliği gösterilmiş. bu kayyumlar sonrası sosyal medyada bir grup tarafından ise sırada istanbul hashtag'i başlatılarak, istanbul bşb'sine de kayyum atanması isteniyor.
kaynak
gerekçe olarak ise pkk iş birliği gösterilmiş. bu kayyumlar sonrası sosyal medyada bir grup tarafından ise sırada istanbul hashtag'i başlatılarak, istanbul bşb'sine de kayyum atanması isteniyor.
kaynak
1951 yılında daha 48 yaşındayken hayatına son veren, modern iran edebiyatının en önemli isimlerinden olan, büyük şahsiyet.
Hidayet, Hayatının bir bölümünü hindistan’da bir bölümünü ise avrupa’da geçirmiştir. İran’da barındırılmayan yazar, Hindistan’da yaşadığı zamanlar budizmden, Avrupa’dayken de kafka’dan etkilenmiştir.
Yaklaşık yarım asırlık ömründe bize birkaç eser bırakmıştır. Kalan müsveddelerini ise paris’teki evinde intihar etmeden hemen önce yakmıştır.
kör baykuş, hacı ağa, hayyam’ın teraneleri, aylak köpek vb. gibi muhteşem eserleriyle bizi avunmak zorunda bırakmıştır. Keşke daha çok yaşasaydı da kaleminden mahrum bırakmasaydı.
Son olarak Yakın dostu bozorg alevi, arkadaşının ölüme yürüşünü bizlere şu şekilde anlatıyor:
"Paris`te günlerce, havagazlı bir apartman aradı, Championnet caddesinde buldu aradığını. 9 Nisan 1951 günü dairesine kapandı ve bütün delikleri tıkadıktan sonra gaz musluğunu açtı. Ertesi gün ziyaretine gelen bir dostu, onu mutfakta yerde yatar buldu. Tertemiz giyinmiş, güzelce tıraş olmuştu ve cebinde parası vardı. Yakılmış müsveddelerin kalıntıları, yanıbaşında yerde duruyordu."
Hidayet, Hayatının bir bölümünü hindistan’da bir bölümünü ise avrupa’da geçirmiştir. İran’da barındırılmayan yazar, Hindistan’da yaşadığı zamanlar budizmden, Avrupa’dayken de kafka’dan etkilenmiştir.
Yaklaşık yarım asırlık ömründe bize birkaç eser bırakmıştır. Kalan müsveddelerini ise paris’teki evinde intihar etmeden hemen önce yakmıştır.
kör baykuş, hacı ağa, hayyam’ın teraneleri, aylak köpek vb. gibi muhteşem eserleriyle bizi avunmak zorunda bırakmıştır. Keşke daha çok yaşasaydı da kaleminden mahrum bırakmasaydı.
Son olarak Yakın dostu bozorg alevi, arkadaşının ölüme yürüşünü bizlere şu şekilde anlatıyor:
"Paris`te günlerce, havagazlı bir apartman aradı, Championnet caddesinde buldu aradığını. 9 Nisan 1951 günü dairesine kapandı ve bütün delikleri tıkadıktan sonra gaz musluğunu açtı. Ertesi gün ziyaretine gelen bir dostu, onu mutfakta yerde yatar buldu. Tertemiz giyinmiş, güzelce tıraş olmuştu ve cebinde parası vardı. Yakılmış müsveddelerin kalıntıları, yanıbaşında yerde duruyordu."
sadık hidayet’in halen daha yasaklı olduğu memleketinde bastıramadığı ilk kitabı. hindistan’da bulunduğu dönemde bombay’da basılmıştır. Türkçemize ise büyük üstad behçet necatigil tarafından kazandırılmıştır.
--- spoiler ---
“Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar.” Diye başlar kitap. Daha en baştan demiştir en sonda diyeceğini. Sözleri git gide ağırlaşacak, kalp taşımaz olacak anlarsın ama öyle çeker ki kendine, devam edersin.
“Bütün hayatımı bir salkım üzüm gibi avucumda sıkmak istiyorum...” derken dişlerini sıkar, ellerini yumruk yaparsın. Geçmiş olsun, Artık hidayet’in dünyasındasındır.
“Tek tesellim, ölümden sonra hiçlik ümidiydi; orada tekrar yaşamak düşüncesi içime korku salıyor, beni hasta ediyordu.” ve bu kelimeler ölümü düşürmüştür aklına. Sonrası tehlikeli bir yolculuktur.
Ama Rotayı çizmiştir bir kere, adeta o yola koymaya çalışır bizi ve der ki; “Bizler ölümün çocuklarıyız, hayatın aldatmacalarından bizi o kurtarır. Hayatın derinlerinden seslenir, yanına çağırır bizi.”
Kitap biter. sen, “Kesik, kopuk, tutarsız düşüncelerle” baş başa kalırsın.
--- spoiler ---
--- spoiler ---
“Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar.” Diye başlar kitap. Daha en baştan demiştir en sonda diyeceğini. Sözleri git gide ağırlaşacak, kalp taşımaz olacak anlarsın ama öyle çeker ki kendine, devam edersin.
“Bütün hayatımı bir salkım üzüm gibi avucumda sıkmak istiyorum...” derken dişlerini sıkar, ellerini yumruk yaparsın. Geçmiş olsun, Artık hidayet’in dünyasındasındır.
“Tek tesellim, ölümden sonra hiçlik ümidiydi; orada tekrar yaşamak düşüncesi içime korku salıyor, beni hasta ediyordu.” ve bu kelimeler ölümü düşürmüştür aklına. Sonrası tehlikeli bir yolculuktur.
Ama Rotayı çizmiştir bir kere, adeta o yola koymaya çalışır bizi ve der ki; “Bizler ölümün çocuklarıyız, hayatın aldatmacalarından bizi o kurtarır. Hayatın derinlerinden seslenir, yanına çağırır bizi.”
Kitap biter. sen, “Kesik, kopuk, tutarsız düşüncelerle” baş başa kalırsın.
--- spoiler ---
sadık hidayet’e ait 7 öykülük mini kitap. mehmet kanar’ın tercümesiyle Yky tarafından basılmıştır.
Kitapta genel olarak melankolik, karanlık bir hal hakimdir. “aylak köpek” ve “karanlık oda” öyküleri diğerlerine nazaran beni bir tık daha çok kendine çekmiştir.
--- spoiler ---
“Düşünceleri aydınlatan parlak ve kof cümlelerden iğreniyorum. Hırsızların, kaçakçıların, para düşkünü ahmak yaratıkların arzularına göre düzenlenip yönetilen bu yaşamın kirli ihtiyaçları uğruna kişiliğimi yitirmek istemiyorum.”
--- spoiler ---
Kitapta genel olarak melankolik, karanlık bir hal hakimdir. “aylak köpek” ve “karanlık oda” öyküleri diğerlerine nazaran beni bir tık daha çok kendine çekmiştir.
--- spoiler ---
“Düşünceleri aydınlatan parlak ve kof cümlelerden iğreniyorum. Hırsızların, kaçakçıların, para düşkünü ahmak yaratıkların arzularına göre düzenlenip yönetilen bu yaşamın kirli ihtiyaçları uğruna kişiliğimi yitirmek istemiyorum.”
--- spoiler ---
ayaklardan hoşlanma ve onlardan cinsel çekim duyma durumu.
bu insanlar ayaklar ve ayak parmaklarının boyu, topuklar ve tabanı, uzun tırnak, temizliği veya kirliliği, ayakkabılı ve çoraplı giyinik durumu veya kokusundan etkilenirmiş.
bu insanlar ayaklar ve ayak parmaklarının boyu, topuklar ve tabanı, uzun tırnak, temizliği veya kirliliği, ayakkabılı ve çoraplı giyinik durumu veya kokusundan etkilenirmiş.
ben şahsen bitiremiyorum. patates ya da çerez önce biter, bira arkadan gelir. şarap - peynir olayında da böyle. ikisini bir arada bitirmek sevgiliyle aynı anda boşalmak gibi haz verir.
edit: moderatör başlığı “bitirebilen” olarak değiştirirse sevineceğim
edit2: imlâ
edit: moderatör başlığı “bitirebilen” olarak değiştirirse sevineceğim
edit2: imlâ