özellikle zeytinli rock festivalinde ve benzeri festivallerde görünen ergen sorunsalı.

bir diğeri için (bkz: ismail abi)
bir ihsan oktay anar kitabıdır. seyahat temasındadır.


alıntılar

- '' zaten görülen ve görülmeyen bütün düşler, bu karanlığın ta kendisi değil miydi ? ''

- '' bir yerlere yıldırım düşer aklına bu kitap düşer, şimdi olduğu gibi.
kurgusu, hikayesi, dili dışında barındırdığı mizahı da takdir edilesi bir çok yerinde güldüm kitabın ama en çok güldüren üzerine altı kez yıldırım düşen dertlinin hikayesi oldu.

defalarca üzerine yıldırım düştüğü için adı uğursuza çıkan, minarelere, saraylara, konaklara yıldırım çeker diye istanbul'da dolaşması padişah fermanıyla yasaklanan, yasağa uymadığı için zindana atılan bu sefer de atıldığı zindana yıldırım düşmesine ve binanın onarımı için binlerce akçe harcanmasına neden olan bir daha da zindana atmaya cesaret edilemeyen bir karakter dertli. ''
bir zamanlar yapraklı takvimlerin arkasında popüler olan bir kadın ismidir. ülkemizde bir çok kezban isminde kadın vardır. ayrıca kezban lakaplı bir çok genç kızımızda bügün aramızda aval aval dolaşmaktadır.
ilk albümü 1985 yılında yapan ve 2000 yılında yaşamını yitiren toplumsal hareketlerin politik perspektiflerinin yanı sıra kültürel pratikler, değer, haz, duygu halleri yaratıyor olmasından hareketle, politik müziği bu yaratıların okunabileceği bir siyasal iletişim mecrası olarak gören sanatçı kişiliktir. (bkz: şafak türküsü)
devrimi halkına birçok şarkısıyla anlatmaya çalışmıştır. bunlardan birisi devrim için ölenlerin ardından söylediği;

BENİ TARİHLE YARGILA

"Titrek bir mum alevinin havaya bıraktığı bulanık bir is,
Ve göz gözü görmez bir sis değildik biz
Beni bilimle anla iki gözüm, felsefeyle anla,
Ve tarihle yargıla..."

Bal değildir ölüm bana,
İdam gül değildir bana,
Geceler çok karanlık,
Gel düşümdeki sevgilim,
Ay ışığı yedir bana...

"Ahh... Ben hasrete tutsağım,
Hasretler tutsak bana
Bıyığımdan gül sarkmaz,
Bıyık bırakmak yasak bana,
Mahpus bana, sus bana.
Yağlık ilmek boynuma...
Sevgili yerine
Koynuma idamlar alır, idamlar alır yatarım,
Ve sonra sabırla beklerim,
Bulutları çekersiniz üstümden,
Suçsuzluğumun yargılayıcılarını yargılarsınız,
Ve o güzel geleceği getirirsiniz bana...
Ölüm tanımaz işte o zaman sevgim,
Tırnaklarımı geçirip toprağın sırtına, doğrulurum,
Gözlerimde güneş koşar,
Ve çiçekler ekersiniz, çiçekler ekersiniz toprağıma..."

Duygu bana, öykü bana,
Roman gibi her an bana
Hücremde yalnızım gel,
Gel düşümdeki sevgilim,
Soyunup hazırlan bana.

"Biraz sonra asmaya götürecekler beni,
Biraz sonra dalımdan koparıp öldürecekler beni,
Hoşçakalın sevdiklerim;
Dört mevsim, yedi kıta, mavi gök...
Bütün doğa hoşçakalın...
Hoşçakalın sevdalılar,
Çocuklar, üniversiteliler, genç kızlar,
Sonsuz uzay, gezegenler ve yıldızlar,
Hoşçakalın...
Hoşçakalın senfoniler, oyun havaları,
Sevda türküleri ve şiirler.
Bildirilerimizin ve seslerimizin yankılandığı şehirler.
Dağlarında yürüdüğümüz toprak,
Yalınayak eylem adımlarıyla geçtiğimiz nehirler hoşçakalın...
Hoşçakalın ağız tatlarım;
Sıcak çorbam, çayım, sigaram...
Havalandırma sıram, banyo sıram, kelepçe sıram...
Parkamı, kazağımı, eldivenlerimi, ayakkabılarımı,
Ve kalemimi, ve saatimi,
Ve kavgamı bıraktığım sevgili dostlar
Hoşçakalın, hoşçakalın..."

Dostum bana, sevdam bana,
Soluğunu geçir bana,
Uyku tutmuyor gözüm,
Anılar sıraya girdi.
Gel anne süt içir bana.

"Hoşçakalın anılarımı bıraktığım insanlar,
Mutluluğu için dövüştüğüm insanlar,
Yedi bölge, dört deniz,
Yedi iklim, altmış yedi şehir,
Okullar, mahalleler, köprüler, tren yolları...
Deniz kıyıları, balıkçı motorları, takalar,
Asfalt yolu boyu dizilmiş fabrikalar,
Ve işçiler ve köylüler...
Hoşçakal ülkem
Hoşçakal anne, hoşçakal baba, kardeşim,
Hoşçakal sevgilim, hoşçakal dünya,
Hoşçakalın dünyanın bütün halkları,
Sınırlı olmayan mekâna,
Sınırlı olmayan zamana gidiyorum ben;
En sevda halimle, en yaşayan halimle,
Gidiyorum dostlarım,
Hoşçakalın, hoşçakalın...
Beni yaşamımla sorgula iki gözüm,
Beni yüreğimle, beni özümle,
Bilimle anla beni, felsefeyle anla beni,
Tarihle anla beni,
Ve öyle yargıla.

Söz: Ersin Ergün
sözlerini nevzat çelik'in yazdığı (bkz: ahmet kaya) tarafından seslendirilen bir türküdür.


beni burada arama
arama anne
kapıda adımı
adımı sorma
saçlarına yıldız düşmüş
koparma anne ağlama

kaç zamandır yüzüm traşlı
gözlerim şafak bekledim
uzarken ellerim kulağım kirişte
ölümü özledim anne
yaşamak isterken delice
ah.... verebilseydim keşke
yüreği avucunda koşan
her bir anneye
tepeden tırnağa oğula
ve kıza kesmiş
bir ülkeyi armağan
düşlerimle sınırsız
diretmişliğimle genç
şaşkınlığımla çocuk devrederken sırdaşıma
usulca açıverdi yanağımda tomurcuk
pir sultanı düşün anne, şeyh bedrettin'i
börklüce'yi torlak kemal'i insanları düşün anne
düşün ki yüreğin sallansın
düşin ki o an güneşli güzel günlere inanan
mutlu bir yusuf'cuk havalansın

beni burada arama
arama anne
kapıda adımı
adımı sorma
saçlarına yıldız düşmüş
koparma anne ağlama

yani benim güzel annem
ala şafağın da ülkemin yıldız uçurmak varken
oturup yıldızlar içinde kendi buruk kanımı içtim
ne garip duygu şu ölmek
öptüğüm kızlar geliyor aklıma
bir açıklaması vardır elbet
giderken dar ağacına
geride masa üstünde boynu bükük kaldı kağıt kalem
bağışla beni güzel annem
oğul tadında bir mektup yazamadım diye kızma bana
elleri değsin istemedim
gözleri değsin istemedim
ağlayıp koklayacaktın
belki bir ömür taşıyacaktın koynunda
yaşamak ağrısı asıldı boynumda
oysa türkü tadında yaşamak isterdim

ölmek ne garip şey anne
bayram kartlarının tutsaklığından aşırıp bayramı
sedef kakmalı bir kutu içinde
vermek isterdim çocukların eline
sonra benim güzel annem
damdan düşer gibi vurulmak isterdim bir kıza
gecenin kıyısında durmuşum
kefenin cebi yok koynuma yıldız doldurmuşum
koşun çocuklar koşun
sabah üstüme üstüme geliyor

kısacası güzel annem
bir çiçeği düşünürken ürpermek yok
gülmek, umut etmek, özlemek
ya da mektup beklemek
gözleri yatırıp ıraklara
ölmek ne garip şey anne
artık duvarları kanatırcasına tırnağımla
şaşkın umutlu şiirler yazamayacağım
mutlak bir inançla gözlerimi tavana çakamayacağım
baba olamayacağım örneğin
toprak olmak ne garip şey anne

uçurumlar ki sende büyür
dağdır ki sende göçer
ben bayrak derim çiçek derim
çam diplerine açmış kanatlarını kozalak derim
gül yanaklı çocuğa benzer
yine de oğlunu yitirmek
ne garip şey anne

her kavgada ölen benim
bayrak tutan çarpışan her kadın
toprağı tırnaklayarak doğurur beni
özlem benim, kavga benim, aşk benim
bekle beni anne
bir sabah çıka gelirim
bir sabah anne bir sabah
acını süpürmek için açtığında kapını
adı başka sesi başka nice yaşıtım
koynunda çiçekler
çiçekler içinde bir ülke getirirler...
“seyahat etmek” eylemi; tdk güncel türkçe sözlük’ünde “uzak yerleri gezerek görmek, yolculuk etmek” şeklinde tanımlanmaktadır. bu tanımdan da anlaşılacağı üzere insanlar kendilerine uzak ya da başka bir ifadeyle kendilerine yabancı olana merak duyarlar. bu meraklarını eyleme dönüştürdüklerinde ise seyahat ederler. “yolculuk” kelimesi, birçok edebi esere ilham vermiştir. (bkz: âdem ile havva’)'nın dünyaya yolcuğu ile insanlık tarihinin başladığı düşünülürse, seyahatin tarihi insanlığın tarihi kadar eskidir denebilir.
seyyahların işi; uzun yolculuklara çıkmak, gezip gördükleri hakkında sayfalar dolusu yazmak, bilinmeyeni anlatma arzusuyla haritalar ve resimler çizmektir. “seyahatnamelerin yazarları askerler, denizciler, devlet memurları, doktorlar hatta imamlar gibi bir yanlarından devlet kapısına ilişmiş olan kimselerdir. bunlardan bir bölüğünün hiç bir iddiası yoktur, yalnızca gördüklerini, meraklı bulduklarını anlatmakla yetinmişlerdir”. modern dünyanın etkisiyle ulaşım imkânı kolaylaşmış, seyyahlar gibi gezi notları yazan sefir sayısında da artış görülmüştür.
sefirlerin tek amacı seyahat etmek değildir. çoğunluğu elçi olarak çalışan sefirler, görev maksadıyla yabancı ülkelerde bulunmuşlardır. türkiye’deki gezi edebiyatı araştırmalarında çığır açan ı. uluslararası seyahatnamelerde türk ve batı imajı sempozyumu belgeleri’nde seyahatname yazarlarının çoğunun asil soylu oldukları belirtilir. “ ama, bu dönemin hiçbir yazarı türkler hakkındaki incelemelerinde türklerin asilliğinden, doğu ve batı avrupa arasındaki gelişmişlik farklılığını simgeleyen ‘burjuvazinin türklerdeki azlığından’ söz etmiyordu”.
seyahatin amacı ne olursa olsun, bu eserler sayesinde gezginler kendi ülkelerine yeni fikirler götürebilmişlerdir. bu durum tasvir edilen toplumun taraflı ya da tarafsız bu fikirlerle anılmasıyla sonuçlanmıştır. “gezi notlarının en önemli özelliklerinden birisi edebiyatın eğlendirme (unterhaltend) görevinden daha çok eğitme ve bilgi verme (erziehend und informierend) misyonuna hizmet etmesidir”
ot'a para vermeyen kişilere verilen isimdir. ortamlarda bu tür insanlar çakmak sesine aşırı duyarlıdırlar. güler yüzleri en tehlikeli silahlarıdır. ansızın kapıyı çalıp gelirler. en iyi arkadaş rolüne bürünür sizi sizden çok düşündüğü rolünü üstlenirler. surat ifadelerindeki mal bakışlar ardında gizli düşünceler yatar. hiç bir zaman onların tam olarak ne düşündüğünü bilemezsiniz. ama özlerinde iyi insan imajı çizmeye çalışırlar.
eski demokrat parti genel başkanıdır.66. hükümet bakanlar kurulunda iç işleri bakanı olarak görev yapmaktadır. 2017 yılında mecliste yer alan mhp, akp, chp partilerin çatı adayı olabilecek bir siyaset adamıdır.

(bkz: muhteşem süleyman)
kafa bir arkadaş grubu ve içki ile yaz gecelerinin en kral mekanıdır.