yurt dışında yaşanan ilginç ve absürt anılar

/ 5
Yine Amsterdam'dayız red light da masum masum yürüyoruz... önümüzde ki sevgililerden bayan arkadaşımız yolun ortasında
- aaa aşkım bak canlı porno varmış gidelim mii
diyerek bizi can evimizden vurdu.
Arkadaşa ne kadar yapma etme diye yalvarsam da hatun kişinin sevgilisinden sigaraya ateş bahanesiyle çakmak istedi ...
En son O bembeyaz fantezi meraklı kızımızın yüzü kıpkırmızı olmuştu.
Biliyoruz ayıp ettik ama sokağın ortasında da öyle bağırılmaz yanii...
bahreyn'de gecenin 4'ünde uçaktan indikten sonra döviz bürosuna gidip dolar bozdurmak istedim. yüz doları uzattıktan sonra bu bin doları bahreyn dinarına çevirmek istiyorum dedim. görevliyle bir süre bakıştık.
prag'da kaldığım hostele giriş yaparken resepsiyondaki adamla gayet normal bir şekilde ingilizce konuşurken adam adımı sorunca direkt pasaportumu uzattım çünkü niyeyse bir insanoğlu adımı anlamıyordu. bi baktım adam türk ve ben hala adamla ingilizce konuşuyorum o kadar beklememişim.
Portekizde bir festivale denk gelmiştim. Uzun zaman önceydi. Boynuzlu maskeleri olan garip tipler ellerinde çalılarla garip hareketler yapıyorlardı. Bir tanesi entarisini çekerek yanımda bulunan bayan hocamın üzerine gelince bir adanalı olarak elinden çalıyı alarak dövmeye kalkmıştım.
Edit: küçüktüm cahildim :D
İtalya'ya evs'e gitmiştim, palermo'dan Venedik'e gitmek için havalimanına girdim... havaalanının check in gişelerinden sonra ki girişe birtane görevli koymuşlar.. hanımefendi bileti olmayanı sıraya sokmuyor.. neyse gittim bileti verdim pasaportu verdim ama sorun var! Vizem yokmuş. Kadın almıyor beni içeri... 5 dakika boyunca yeşil pasaport'a vize olmadığını anlatmaya çalıştım. Kadın hala vay efendim sizin vizeniz Yok, yok efendim ülkemize nasıl girdiniz diye beni benden aldı.
Neyse sonuç olarak ikna edebildim de öyle gittim.
Hayır yani o kadar yeşil pasaportum var ne vizesi arkadaşım.
(bkz: yeşil pasaport)
isviçre cenevre’de gece bankta otururken otellerin önünden “bir tek dileğim var mutlu ol yeter” şarkısının patlaması.
İnterrail yapmış arkadaşlar. O kadar gezdiniz tozdunuz. Şu İnterrail treninde neler yaşanır anlatında yeşillensin buralar.
Avrupa birliği gençlik değişimi projeyle 8 günlüğüne Valcea şehrine bağlı curtea de Arges kasabasında Avrupa vatandaşlığı temalı bir projeye seçildim. İlk yurtdışı deneyimimdi, sene 2012 ydi. Heyecan doruktaydı. 3 kız 3 erkek olarak seçildikten sonra umarım kafama göre bi arkadaş bulurum ve ilk yurtdışı deneyimimi mal mal takılmam düşünceleriyle savaşırken gideceğimiz gün geldi çattı. İçlerinden bi arkadaşla hayli kaynaştık. Meğer önceki senede aynı projeye gitmiş ve ortamı yapmış. Gidince geçen seneki ortamından Bi arkadaşla tanıştırdı beni. Adı Fidan, Melez. Annesi Romanya’lı babası Türk. “Burda eğlendiğinizi düşünmüyorum, gelin bu gece eğlenelim” dedi bize. Götürdü bizi bi bara. Ortamın %70 i erkek. Bizim eleman Fidan la dans ediyor bense masada tek başıma oturuyor bişeyler içiyorum. Masama bi kız geldi, elimden tuttu ve dans etmeye başladık. Adı Andrea’ydı. Su gibi güzelliği vardı. Bu kız nasıl olurda gelip beni dansa kaldırdı diye düşünüyorum bi yandan. Sonra aklıma bizim kezbanlar geliyor. Aslında normali buymuş, anormal olan bizim kezbanlar diyorum kendime.. kız kucak dansı felan yapıyor bana, işler ciddi anlayacağınız. Evs hikayeleri dinlerdim gitmeden ama hep kolpa gelirdi bana. Her neyse..Sonra bu beni aldı elimden tuttu arkalara bi yere götürdü. Uzunca bi koridordan geçip üst kata geçtik. 6-7 tane rumen erkeğin olduğu bi teras kat gibi bi yerdi burası. Eyvah dedim boku yedik. Kendimden çok masada bıraktığım fotoğraf makinasını düşünüyorum aslında. Neyse kız bu çocuklarla bişeyler konuştu ve çıktık oradan. Bu kapıdan çıkıp gitti. Fidan’ a mevzuyu anlatırken kız içeri girdi. Yakın arkadaşlarmış. Fidan yollamış yanıma. Tuttum elinden tekrar dans etmeye başladık. Tam kıvama geldik, başka mekana geçiyoruz dedi Fidan. Audi marka 2 araba kapıda bizi bekliyordu. Diğer araba full erkek. Hani Amerika’da karşılıklı bahçeli villaların olduğu sokaklar vardır ya, heh öyle sakin bi sokağa girdik. Bizim eleman bana ben elemana bakıyorum. Aklıma “eyes wide shut” filmindeki sahneler geliyor. Kapısında 2 yarmanın olduğu bi eve geldik. Fidan bişeyler konuştu biz daldık içeri. Az önce çıkış yaptığımız bar buraya göre köy kahvesi gibi kalır. Evden bozma gece kulübüymüş meğer. Hatunlar o biçim erkeklerin tipler kodaman. Dj kabinin hemen yanında bulunan locaya oturduk. Arada Fidan’ın arkadaşları geliyor masaya tanışıyoruz peşine şişeler felan geliyor masaya. Benim içimde hala kuşkular olduğu için ben bara gidip paramla bira alıyorum. Masaya 1.90 ı aşkın boyu olan 100 kilonun üzerinde, boynunda kalın zinciri olan elinde viskisiyle kodoman olduğu belli olan bi tip geldi. Fidan’ın arkadaşıymış. Tanıştık felan Türk olduğumuzu öğrenince bizi çok sevdi. İngilizcesi yok, bro felan diyor bize. Fidan çeviri yapıyor. Herif takıntılı ama sürekli dj i masaya çağırıyor. 6-7 çağırmanın peşine dj masaya geldi ve kulağına bişeyler söyledi. Aradan 10 dakika sonra Tarkan- Yakalarsam şarkısı çalmaya başladı. Biz tabi kalktık fındık kırıyoruz, eğleniyoruz felan derken şarkı bitince yerimize oturduk. Bu yine dj i çağırıyor, gelmeyince bağırarak bişeyler söylüyor. Yeni biramı almaya gittim bara. Arkamı dönmemle bizim masadaki kodomanın elinde şişeyle dj in kafasına vurduğunu gördüm. Kavga dans pistine kadar büyüdü, müzik açık olduğu için bizim eleman Fidan’da birbirlerine yumuldukları için sesi duymamışlar. Ortalık fena karıştı, kalk lan karıştı ortalık, pasaport, kimlik bi bok yok yanımızda polis gelse ne bok yicez dedim. Pek aldırış etmedi ama ortalığın halini gördükten sonra hak verdi bana. Kızlarıda aldık apar topar çıktık dışarı. Fidan taksi çağırmış tam binmeye yakın kavga dışarı sıçradı. Taksinin farları felan kırılınca bastı gitti. 10 dakika yürüdükten sonra başka bi taksi çağırdık ve dağıldık. Saat 5 ti ve 7 de uyanacaktık. Ertesi gün olduğunda öğle yemeği zamanı Fidan yanımıza geldi. Neler olduğuyla alakalı meraklıydık. Bizim yanımıza gelen, mevzu çıkaran arkadaş bizi çok sevmiş. Daha fazla eğlenelim diye dj’e diyormuş ki, “Bunlar benim Türk dostlarım, misafirler, bu gece bunları eğlendireceksin. Türk şarkıları çal” djjsjs Dj neden ikinciye Türkçe şarkı çalmadı, benim lafımı dinlemedi diye mevzu çıkarmış meğer. Ayrıca kendisi boksör ve babasıda Romanya milli boksörüymüş
ben interrail yapmadım ama bikaç sefer kullanmak durumunda kaldım şehirler arasında. bi kere yaklaşık 7 saatlik bi' yolculukta arka koltukta oturan 10 yaşlarındaki minik çocuk bana vurulmuştu.

uyurken resmimi çizmiş(gerçekten yetenekli sayılabilir bu arada) masama bırakmış hayta.
kalktım, etrafıma bakınıyorum kim taşak geçiyo diye, bi baktım bu gülümsüyor koltuk arasından. işin komiği tek kelime dahi ingilizce konuşamıyor... sonra geldi annesinden öğrendiğini düşündüğüm bi kaç ingilizce kelimeyle benimle arkadaş olmak istediğini söyledi. onun çat-pat ingilizcesi benim çat-pat italyancamla yarım yamalak bi sohbet ettik. ben trenden inerken camdan küçük bi kağıt fırlattı, altına facebooktaki sayfasını çizmiş, minik bi kutucukta da 'segui' yazıyordu.
Frankfurta ilk gittigimizde butun sehirde "surekli aglayan cocugunu uyuttuktan sonra evde ölüm sessizligi ilan eden anne caresizligi" gibi bir sessizlik vardi.

Saka gibi bir sey. Arabalar korna calmiyor. Gram gurultu yok sehirde. Istemsiz fisildayarak konusuyoruz sessizligi bozmayalim diye.

Ertesi gun ogrendik ki tam pascalya tatiline denk getirmisiz. Gudubet almanlar evden cikmazmis bu gun. Herkes kepenkleri cekermis.

(bkz: bize boyle bilgi verilmemisti basgan)
/ 5