yurt dışında yaşanan ilginç ve absürt anılar

/ 5
ilk turum italya ve her 30 ülkeden olmak üzere 45 kişilik geziye katildim. kesinlikle kar amacı gütmeyen kuruluş. sadece interrail gibi ögrenci yapılanması. 2 haftalık barınma yeme içme ulaşım 200 euro verdim.

ilklerim ilki olacak italya da en absürt ve ilginç anim ise ahalinin gece gündüz içip soyunma oyunu oynamasıydı. bunu ilginç kilan bunlari hristiyan mabedinde yapmaları.

oo milletin tamami hristiyan bunu yapacak kadar rahatlar (*swh)
15 temmuz darbe girişimini takip eden hafta üsküp'te demokrasi mitingine denk gelmemdir herhalde.
İsveç'te bindiğim taksinin şoförünün Filistinli çıkması ve 15-20 dk boyunca bana Erdoğan'ı savunması.
kahvaltıda yemediğim ürünlerle kuşları beslemeye kalkışmam, oralığın kuş sürüsüyle dolması ve resmen kuşlardan meydan dayağı yemem.
S. Arabistanda bir inşaat firmasında çalışıyordum. %60 Türk %40 diğer milletlerden olan bir kampta yaşıyorduk. Çamaşırhanelerimiz ortaktı.
Cuma günleri resmi iznimiz olurdu. Ben de sabah erken kalkıp beyazları iyice bi yıkayayim dedim. 2 saatlik programa aldım makineyi.

yarım saat kala bi tane adam geldi. arapça konuşmaya başladık. bana kaç saat kaldığını söyledi. yarım saat dedim, bu da 1 saattir bekliyorum tarzında gevelemeye başladı. ben de durumu izah ettim. yarım saat sonra biter dedim.
Adam tam çıkarken "senin çamaşırını da , ipini de..." şeklinde sövdü.
Abi sen Türk müsün diye seslendim :) şaşkınlıkla kala kaldı :)

meğer adam beni Mısırlı
ben de onu Hindistanlı sanmışım :)
2012 yılında ucuza gelsin diye yaptığım 29 saatlik polonya yolculuğum olabilir. varşova'ya bilet 600 liraydı ama ben 270 lira gibi bir ücrete gitmiştim o zaman. öğrenciyiz tabi zloty - tl kuru da 2.5 katı idi. aradaki fark 300 lira yani 800 zloty gibi bir para ki 1 hafta takılınırdı o parayla orada o zaman.

antalya'dan münster'e(almanya) 9 euro'ya uçak bileti bulmamla başladı her şey. ankara'da yaşadığım için ankara-antalya(otobüs), antalya-münster(uçak), münster-berlin(otobüs), berlin-poznan(tren), poznan-torun(tren) bu şekilde gitmiştim.

poznan tren istasyonuna vardığımda açlıktan bayılmak üzereydim. şansıma pazar gününe denk gelmişti ve polonya'da pazar günü olduğu için çoğu yer gibi kantor(döviz bürosu) diye geçen yerler de kapalıydı. tren istasyonundaki küçük işletme de euro kabul etmedi. bankta oturup trenimin gelmesini bekliyordum. o sırada önümde duran abur cubur otomatı gözüme takıldı ve o an aklıma demir 5 zloty'nin bizim 50 kuruş ile aynı şekilde ve büyüklükte olduğu geldi. çantamın küçük gözünde 4 tane buldum, şansımı denedim ve çalıştı. trene bindiğimde kompartmanda o keklerin, çikolataların, bisküvilerin nasıl tatlı geldiğini anlatamam. öyle bir yedim ki insanlar garip garip beni süzüyordu. yazık galiba bunun ülkesinde böyle şeyler yok diye düşünmüş olabilirler.
san francisco'da kaldığım ilk 2 gün sadece çinli görmem. Çok şaşırmıştım dükkanlar, sokakta yürüyenler, markette çalışanlar, arabadakiler herkes ama herkes uzak doğuluydu.
2 sene evvel Lviv’de bir hosteldeyiz. Ortak bir mutfak var orada arkadaşımla oturmuş çikolata fabrikasından aldığımız enfes çikolatanın tadına bakıyoruz. Yan tarafımızda şu an nereli olduğunu net hatırlamıyorum ama ya Litvanya ya da Finlandiya’lı olan bir adam oturuyordu. Viskisini yudumluyordu. Dışarıdan sert, rock’n roll birine benziyordu. Bende kendisine çikolata ikram ettim içgüdüsel olarak canı filan çekmiştir belki diye düşündüm. İlk şaşırdı, sonra gülümseyerek bir parça alıp teşekkür etti, oda viskisinden teklif etti ancak kullanmadığımız için reddettik. Sonrasında uzun uzun sohbet ettik. Benim İngilizcem az olduğu için muhabbete çat pat dahil oldum. Ertesi sabah bu rock’n roll görünümlü adamı hello kittyli pijamalarla görmek bizi epey şaşırtı tabi.
gece saat 3 sularında trenden indikten hemen sonra prag'da tren istasyonunun önündeki pakta başlayarak ertesi günün gündüzünü de içeren zaman diliminde 4 farklı kişinin (çek, hint, çinli, kolombiyalı) adres yol sorması.

nedense ilk defa gittiğim bir yerde bu durumla çok sık karşılaşıyorum. çok kısa bir zaman dilimi içinde en az iki defa adres soruluyor.
yurt odasındayım, oturup tez yazmam gerekiyor. henüz alışma evresindeyim yani. odamın kapısı çaldı. ben her zaman ki gibi oda arkadaşım geldi diye düşünürken bir de ne göreyim. bembeyaz elbisenin içinde esmer sakallı bir monk çıkıverdi. artık hangi katolik tarikatının temsilcisidi hatırlamıyorum. herif bir de felsefe okumuştu. garip bir yarım saatim geçti. ardından gece dışarı içmeye çıktık bir de ne göreyim. bizim herif kızlar biralar filanla takılıyor. çok şaşırmıştım valla
ilk yurtdışı seyahatimi italya'ya yapmıştım. yeşil pasaportum vardı tabii ozamanlar. portofino'da 2 italyan türkü , 1 alman türkü ve ben türkiye türkü. 4 kişi tekne de yemek yiyoruz biraz da alkol alıyoruz. tabi türkler biraraya gelince ne yapar? küfür eder. yemek yediğimiz tekne çok elit ve türklerin buraya gelme ihtimali yok denecek kadar az diye düşünüyoruz. küfürler havada uçuşuyor. kız arkadaşımızda ediyor tabii. yan masadaki kel amca durmadan bize bakıyor . bir süre sonra telefonu çalıyor ve diyorki ' lan bizim sütçü beygiri yarışta 4 . olmuş sizin ben taaaa' o 3 saattir şen şakrak bizler. biranda susuyor ve birbirimize bakıp hemen kalkalım abi rezil olduk diyoruz. hızlıca ödeyip kaçıyoruz
/ 5