ingilizcenin yabancı dil olmaması

Çok önemli bir teknoloji şirketinin türkiye’deki insan kaynakları müdiresinin sözlerini direkt yazıyorum.

‘Ben işe alacağımız kişiye üniversite diplomasını ve ingilizce bilip bilmediğini sormuyorum. Lisans eğitimini tamamladıktan sonra master veya doktoranı hangi alanlarda yaptın ve bu süreçte ne tür okumalarda bulundun? İngilizcenin yanında hangi yabancı dilleri konuşuyorsun? diye sorarım’ diyor.

Kısacası üniversite diploması alıp ingilizce bilmen seni avantajlı kılmıyor. Çünkü bunlar senin olmazsa olmazların.

Tanım: ingilizcenin dünyada genel geçer olmasından ötürü herkesin bilmesinin zorunlu olduğu bir dil olması durumu.
Türkiye'de daha Türkçe olarak okuma ve yazmayı beceremeyenler varken İngilizcenin yabancı dil olmaması şaşırtmıştır.

Bu ülkenin başbakanı tahtaya geçip 2 kelimeyi daha dürüst yazamıyorken, cumhurbaşkanı one minute'den ileriye gidemiyorken ne İngilizcesi ne yabancı dili Allah aşkına...
eskiden büyük bir ayrıcalık olan ingilizce'yi bilmek artık size ne yazık ki size bir şey katmıyor. çünkü artık herkesin bilmesinin zorunlu olduğu bir düzen var. herkesin ikinci ana dili oldu gözüyle bakılıyor.

artık yabancı dilim var demek için önce türkçe'yi öğrenmek, ardından yetecek kadar (en az) ingilizce ve en az ingilizce kadar iyi bildiğiniz bir başka yabancı dil bilmeniz gerekiyor.

ama unutmayın genellikle sizden bunu isteyen insanlar daha kendi dillerinin kurallarını bilmeyen insanlardır.
bundan 20 yıl önce ingilizce bilmek büyük bir elzemdi. şimdi artık yetmiyor. malum ülkede bir arap ve rus furyası var. arapça ve rusça bilenleri havada kapıyorlar. ingilizce ise öyle çerez bir dil olarak kaldı.
gelişen ve büyük bir köy dönüşen dünyamızda neredeyse insanlığın, teknolojinin, tıbbın, ekonominin, sosyal medyanın ortak dili sayılabilecek ingilizce, artık bilinmesi tabii bir dildir. eskiden ingilizce bilen çalışan daha kolay iş bulur, yabancı dil insanların ayırt edici özelliği olur ve bilinmesi takdirle karşılanırdı fakat günümüz dünyasın "ingilizce dışında bildiğiniz diller nelerdir?" sorunun cevabı asıl ayırt ediciniz oluyor.
ingilizceyi öğrenmek yeni yeni, özel okulların da yaygınlaşmasıyla kolaylaştı. 70'lerde 80'lerde 90'larda doğanların ingilizce eğitimi haftada 1-2 saatle sınırlıydı -ki o da iyi bir öğretmen bulunursa- , kitapları çok pahalıydı, internet yoktu. bu nedenle 90 sonrası doğanlar için belki doğru bir önerme olabilir ancak öncesi için bal gibi de yabancı dildir.
en az 10 yıl ingilizce ders görüp de öğrenilemeyen bir ülkede zor bir durumdur. maddi durumunuz müsait değil ise sıradan devlet okullarından mezun olduysanız, ve bu süreçte kendinizi geliştirmeye dahi vaktiniz olamıyorsa (çalışmak zorunda olmak vb.) oldukça zor bir beklentidir. maddi durumu güçlü ailelerin çocukları zaten erasmus, wat, yurtdışı seyahatleri, kolej eğitimleri ile silip süpürür, zaten parası olan bu kişi de bu donanımı ile çok daha rahat ve daha yüksek maaşlı işi kapar.
paranın parayı çekme durumu budur.
ingilizce her yerde lazım, temel gereksinim olarak kabul edebiliriz tamam ama işin gereği değilse ikinci yabancı dil aramak da mantıksız yahu. arçelik bayisine buzdolabı satmak için ispanyolca bilmenin bir manası yok yani