#tüm yoldancikanlar entry'leri

bir evlenip bosanmis cocugu olan gurbetci kadin akrabasi bunu begeniyor evlenmek istiyor, fransa'ya tasiniyor, cocuklari oluyor her sey gulluk gulistanken kadin vazgeciyor ayrilmak istiyor bizim amcada turkiye'ye sepetleniyor.
the sheltering sky cok insani dokunan bir olay orgusu var, zaten filmin basinda gezgin ile turist ayrimini yapiyor, sonlara dogru insani derin dusuncelere sevk ediyor, ask-gezi karisimi bir film.

teoman'in, yazdan kalma bir gunden ya da colde cay filminden diye baslayan iki yabanci sarkisinin ilham kaynagi.
Osmanlı döneminde yalıların sayısının 445 olduğu, günümüze ulaşabilenlerin sayısının ise 366 olduğu belirtiliyor.

Osmanli doneminde, sehzade, sultan ve hanedanin onde gelen mensupları istedikleri yerde yalı veya köşk yaptirabilmektedir ve bu insanlar genelde Beşiktaş, Ortaköy ve Kuruçeşme bolgesini tercih etmişler. Sadrazamlar, vezirler ve pan üyeleri Bebek'te, ilmiye sınıfı Rumeli Hisarı'nda, Hristiyanlar ve Yahudiler Arnavutköy ve Kuzguncuk'ta, zengin Rumlar, Avrupalı diplomatlar ve Ermeniler Yeniköy, Tarabya ve Büyükdere'de, din adamları ve ilim adamları Beylerbeyi'nde ikamet etmişlerdir.

Farklidir ki yalilar her renge boyanamiyor o donem. devlet erkanindan olanlar asi rengi denilen kirmizinin bir tonu, devlet mensuplari ve ust tabaka sari ve kremsi tonlar, gayrimuslimlerin evleri ise siyah, gri ve kahverengi tonlari oluyor.

mahmut sami şimşek'in yazdigi kitaba gore " Kitapta, Osmanlı döneminde yeşil korularla boğazın arasında kalan yalıların tabiatın doğal bir parçası haline geldiği belirtilerek, o dönemki yalı sakinlerinin ayrıcalıklarından da bahsediliyor. Denize uzanan cumbalardan balık tuttukları, deniz tarafındaki odanın halısının altındaki ahşap kapağı kaldırınca denize girdikleri, sandallarla geçen satıcılardan zembiller sarkıtarak alışveriş yapabildikleri, kayıkla yalının kapısına kadar gelebildikleri, bu sebeple yalıların suyla temasının kesilmemesine çok önem verdikleri anlatılıyor."
o zamanlar 7 yasindaydim, turkiye'ye daha yeni tasinmisiz. bazi kelimelerin bende daha anlami olusmamisti.

istanbul'daydim, babam almanya'ya bazi isleri icin geri gitmisti, annem ve kardeslerim vardi evde. sonra geceleyin sallantiyi hissettik yattigim odadaki dolabin kapisi sallaniyordu, annem hemen uyandi yanimiza geldi, bir cirpida kapiyi acti, herkes sesli sesli disari cikiyordu, komsulardan biri de biz kapiya acacagimiz vakit kapiyi caldi, herkeste bir saskinlik ve bir sok vardi, kimisi geceligi ile cikmisti, o zaman tabi cep telefonlari bu kadar da yaygin degil, televizyonlar bile oyle cok kanalli degil. radyolara herkes sarildi, bizim apartmanimizda birsey yoktu ama anlamaya calisiyordum bu ne diye, deprem diyorlardi ama deprem ne. nasil birsey boyle sallandirabilmisti etrafi, hava karanlikti bazilari bircok ev yikilmis hasar gormus diyordu ben de evimizin yakininda olmamiza ragmen belki evimizin yikilmadigini biliyordum ama catlak var midir diye dusunuyordum, herkes kendi can halinde, kimileri eve gidip battaniye vs. getirmek istedi kimileri itiraz etti belki yine tekrarlanir diye, alanlar aldi, ustune kiyafet icin geri gidenler oldu ya da cuzdanini alanlar.

dayim geldi olaydan 40 dk. sonra, bizi minibusune bindirdi rahmetli anneannem ve dedemin yanina gittik. kac gun evin icinde durmadik ya tekstil isi ile ugrasan dayimin minibusunde iplik parcalarini serdigimiz yerde ya da kurulan cadirlarda uyuduk. anneannemin oradaki aile apartmanin bahcesine bir televizyon konuldu, olanlari izliyorduk. ben de algilamaya calisiyordum.

nedense o zaman cok cok fazla etkilenmedim, belki bir yakinimi kaybetmeyisimden, belki kimilerinin gibi gozlerimin onunde evlerin yikilayamayisindan, belki de kan kokulu bir ortamda bulunmayisimdan ama simdi bu yaziyi yazarken oyle bir burukluk geldi ki ve yine bu yaziyi yazarken deprem kelimesini lugatima oyle derin ve aci bir anlam katabilmisken simdi bir gozumde yanma, burnumda sizlama hissi belirdi.

bunu soylemek istemem ama o kucukken tanidigim kelime deprem ne yazik ki bu cografyayi birakmadi, aman sus agzindan yel alsin desek de bir gun yine o kapiyi calacak, sevdiklerimize dokunmasin hic bir aileye dokunmasin, kimse annesiz, babasiz kalmasin, yatakta cocuklar olume uyumasin, ileri gideceksem kollar bedenler kopmasin. yagmalanmasin, kitlik olmasin, kan kokmasin, unutamayacagimiz cigliklar olmasin, duvarlar ustumuze yikilmasin.

dilemek yetmez ama olmasin.
bir kamyonun yaklasik bir saat once las ramblas'a girerek, onune geleni ezip onlarca yaraliya neden olan saldiri.

Dip not: ablam bu sabah barcelona'daki arkadasina ziyaret etmek icin dun gece bodrum'dan gelip vize evragi icin oradan oraya kosturdu. olay bana iran'a gitmeye karar verdigim gun parlamento binasinin bombalanmasi ve ermenistan'a gitmek istedigim gun mevlut cavusoglu'nun ermeni basina verdigi tarihi ayar geldi.

Dip not 2: seyahate engel tabiki degildir ama oradaki yaralanan ve olenler icin uzuldum.
en cok 25 cent'e aldigim bizim supangle kivamindaki tatlisini sevdigim ve aldi ile yaristigi konu olarak gurbetci ailelerin her yaz getirdigi mavi ve yesil ambalajli cikolatalarin da satildigi market zinciri.