#tüm yoldancikanlar entry'leri

özellikle sabah saatleri işe geç kalmaya yakın, başlarım otobüs beklemeyi şeklinde tepkiyle birlikte cereyan edebilir.
gittiğim bende en yeri ayrı olan yerlerden biri. bu kadar az ziyaret edilmemesi de anlamsız, bence hayatta bazı önyargıları ve değerleri kırmanın yaşanabileceği güzel yer. (ama önyargısız gitmiştim ben)
makyajsız ya da bakımsız dışarı çıkınca görmesini istemeyeceğin insanlarla karşılaşmak
Komik gelebilir ama lütfen arkadaşlar gülmeyelim, ciddi bir hastalık, biraz da kudüs sendromu gibi. Gerçek adı “parishōkōgun” olan ve Prof. Hiroaki Ota tarafından ileri atılmış bir sendromdur. Belirtileri halüsinasyonlar, pişmanlık gibi acı çekme, derealizasyon ( yabancılaşma), duyarsızlaşma, anksiyete (önyargı, saldırganlık), baş dönmesi ve terleme şeklinde gözlenmektedir. Bence hayal kırıklığı ya da geldiğine bin pişman olmak da denilebilir.

Genelde gezginler de görülen bu hastalığın oluşma nedenleri ise kültürel farklılıklardan dolayı, dilin yetmemesi, yorgunluk, beklediğini bulamama gibi nedenlere bağlanmaktadır. En duyarlılar ise elinde fotoğraf makinaları ile her yeri saran Japon turistlerdir. Bu yüzden BBC’nin yaptığı habere göre Japonya Büyükelçiliği 24 saat açık olan bir yardım telefon hattı kurmuş ve bu durumu yaşayanlar için hastane bulmakta yardımcı oluyor.

(bkz: http://news.bbc.co.uk/2/hi/6197921.stm)
09:05 olunca o an insanın tüyleri diken diken oluyor, bir kez daha bir parçamızın durduğunu bu hayatta, hissettiğimiz anlar yaşıyoruz, onun gidişiyle.
Seyahatinizi ucuza getirmek istiyorsanız couchsuz ya da tanıdık olmaksızın çadır, sokak, gar veya hava limanları gibi seçenekler haricinde konaklama için başvuracağınız yerler hostellerdir ama ucuzluğu kadar iyi ve kötü yanları olabilir.

Hosteller için tam bir genelleme yapılamaz. İşini bir otel kıvamında yapanda vardır, yatağına yatacağıma sokakta yatarım diyebileceğinizde.
Genel de booking, hostelworld gibi sitelerden ulaştığımız hostellere düşük ücretine rağmen yeme, içme gibi elbet bir beklenti ile gelmemek lazım ama kimi hostellerde sabah kahvaltısı verilmektedir.

Tabii bu da kendi içinde değişkenlik gösterip sizin yiyemeyeceğiniz birkaç konserve ya da mısır gevreği de olabilir yani açık büfe beklememekte fayda var. Bunun dışında ortak mutfak olup elinizde olanlar ile yemek yapma imkanı bulabilir ya da yapanlardan otlanabilirsiniz.

Hostelinize göre 10 kişilik odalarda da kız-erkek karışık yatma imkanınız var ya da ayrı odaları olan hostellerde mevcuttur.
Kimi hosteller de duş almak ya da havlu ekstra ücrete tabiidir bu açıdan siz, siz olun önceden bir içinde neler var yok diye kontrol edin.

Genelde internet erişimi sağlanmaktadır ama hızı yavaş olabilmektedir ya da ekstra ücrete tabii olunabilmektedir. Kimi hosteller ise internet ücretsiz olduğu gibi bilgisayarınız olmasa dahi size internete girme imkanı sağlamaktadır.

Çeşitli ülkelerden gezginler ile tanışabileceğiniz güzel bir ortam olabilmektedir, tabi yine hosteline göre mültecilerin ağırlıkta olduğu bir yer olması da muhtemeldir.

Merkezi konumlarda oldukça fazla hostel bulunabilir ama uzaklaştıkça biraz daha ucuzlayabilmektedir.

Yattığınız yerin çarşafı değişmemiş olabilir, hatta havasızlıktan böcek bile çıkabilir ama işini iyi yapan bir hostel ile eminim konaklama işiniz oldukça ucuza kapatılabilir.
Orijinal adı belgrade alternative guide şeklinde olan şehirde yaşayan gençlerden oluşan rehberler tarafından Belgrad’ı gezebilirsiniz.

Şehri en ince ayrıntısına kadar tarihi ve bilinmeyen yönleri ile keşfedebilirsiniz ama ben öncesinde gönüllü yapıyorlar diye biliyorken meğer tek kişiden 15 euro eğer birden fazla kişi iseniz 12 euro ya gezdiriyorlarmış.

Açıkçası ben gerek duymadım, zaten kendim sokaklarda kaybolmasını iyi beceriyorum diye, ama ola ki isterseniz bir rehber eşliğinde akla gelinebilecek seçenek.
belgrade alt guide
Balkanlarda tren bağlantılarında sıkıntı yaşanmasının nedeni bölgenin hem siyasi yapısından hem de alt yapısından, bu yüzden ulaşımın en ideal yolu otobüsler ile gerçekleşmektedir ve diğer kuzey Avrupa ülkeleri gibide kimi zaman uçuk fiyatlar size maliyeti de olmaz. Genelde fiyatlar mesafesine göre 3-20 euro arasında değişmektedir.

Güncel olarak otobüs saatlerini ve ulaşımı sorgulatabileceğiniz site olarak balkanviatör işinizi görecektir.

Edit: Bazı mesafelerde minibüs tarzı şeyler kullanmanız gerekebilir, bu tarz araçlar bu sitede yer almadığından ulaşım yok diye düşünmeyin.

Örneğin; Skopje-Priştina minibüs ile 5 euro ama bu sitede hiç araç yokmuş gibi algılayabilirsiniz.
balkanviatör
Türkiye orijinli interrail yapmaya karar vermişseniz başlangıç ülkesi için en uygun, genelde ucuz uçak biletlerinin olduğu ve çok sık seferlerin düzenlendiği yer olan Roma üzerinden sürdürülecek rotadır.

Tabii, daha uygun uçak bileti bulmuşsanız ya da rotanıza uygun değilse böyle bir zorunluluğunuz elbet yok ama Roma’dan başlayarak çizilecek bir rota size muhtemel daha uygun gelecektir.
Roma’dan sonra rotanın devamı Floransa ve günü birlik Pisa gezisi sonrası Venedik şehrine geçilerek İtalya stepini bitirmiş olursunuz.

Daha sonra duraklamalı bir Fransa/ Nice, Cannes gibi şehirler ekleyip ya da zamanım ya da bütçem yok bana tek Paris yeter diye söyleyip onu da geri dönüşe saklayıp Fransa’ya es geçip direkt İspanya’ya varabilirsiniz. her şey duruma göre.

İspanya’da ilk Barcelona’ya gidip biraz zamanınız varsa Madrid’e hatta yolu uzatıp Portekize dayanabilirsiniz ama olay klasikleşmez bu şekilde. Artık zevk, bütçe, zaman, araştırma ya da her ne ise onlara bağlı olup buraya kadar yaptıklarınızla İspanya ayağını bitirmiş olursunuz.

Eee, gelmişken Paris’e gitmeyecek miyiz diyenler siz de bu geri dönüşte bir trenden inin sağa sola bakın, yalnız Fransa ayağında muhtemel görmek isteyebileceğiniz diğer şehirlerini daha güneyde kaldığından İspanya’ya giderken yol üstü bunları çıkarmanız daha mantıklı olandır.

Artık Paris’i de görmüş oldunuz umarım beklentilerinizi karşılamıştır fazlasıyla, rotaya devam edeceksek bu sefer Belçika’ya uğrayabiliriz derim. Brugge ile bu rotayı süsleyebilir, ben başkentleri de merak ediyorum diyorsanız yazın bir Brüksel.

En çok merak edilen şehirlerimizden biri olan Amsterdam’a nihayet ulaşabiliriz, ilginiz dahilinde yan şehirleri de ekleyebilirsiniz ama fazla açılmayın derim zaten derman muhtemel kalmayacaktır ve bu şekilde en azından Amsterdam’ı da gördüm diyeceksiniz.

Daha sonra “alles für deutschland” diyerekten bir Berlin yapabilir, merak ya da akraba dahilinde ikinci vatanın derinliklerine inebilirsiniz, Köln’e gelirseniz doğum yerime benden bir selam çakarsınız.

Artık sonlara doğru geliyoruz, Almanya’ya gelmişken ben Polonya’yı görmek istiyorum derseniz rotanıza ekstradan ekleyip Varşova ve Krakow’u koyarsınız. Yok diyorsanız o zaman bir Praha yazalım diyeceğim oraya.

Sonrasında ben buralara kadar geldim, atalarım, dedelerim gibi bir de Viyana’yı görmeden şuradan şuraya gitmem diyorsanız yazın onu da yazın efenim o vakit.

Tabi oradan vaktinize göre bir Bratislava da yapabilirsiniz ama bende derman kalmadı artık ben artık eve gideyim yavaştan diyorsanız Macaristan’a adım attınız demek. Budapeşte’yi gezersiniz artık, aynı şekilde uçak biletleri diğer yerlere göre uygun İstanbul’dan.

Ben ama gezmeye doymadım diyorsanız Belgrad’a uğrarsınız, oradan da uçak ile geri dönüş uygun oluyor.

Burada klasik rotayı, alternatif ek şehirler ile anlatmaya çalıştım bu rota 22 günden fazla sürüyor ama istek dahilinde kırpma yapabilir, çoğaltabilirsiniz ya da tersten de gidebilirsiniz ama bence rotanızı oluştururken beklentilerinizi iyi düşünün.

Orayı niçin gidiyorsunuz yani tarihi için mi, gece hayatı için mi, fotoğraf çektirmek için mi, doğası için mi ya da ne için, buna göre bir rota çıkarın. Bir de unutmamanız gereken siz rota yaparsınız ama sürprizler çıkar planlar istediğiniz gibi gitmeyebilir, bir diğer konu da planlamak kolay ama uygulama kısmı biraz daha zor olan taraf olduğu için, ama şurayı burayı da göreyim diye diye doldurduğunuz rotayı o zaman ki yorgunluğunuzu ve bütçenizi göze alarak yapın, hele nazlı arkadaşımız isen ekstra dikkat çekiyorum yoksa yolculuğunuz eziyete dönüşmesin, gerçekten istediğiniz şehirlere öncelik verin derim.