#tüm toros entry'leri

corona gündemdeki her şeyi etkilediği gibi kamp alanları bulma durumumuzu dahi değiştirdi. eskiye göre çok daha fazla jandarma kontrolleri olduğu söyleniyor. şu an için bugünlerde veya bu haftalarda rahatlıkla kamp attık diyebileceğiniz yerler varsa eğer yeşillendirirseniz sevinirim arkadaşlar.

tanım: karaburun ardıç plajı bu kamp alanlarından biridir. bundan 1-2 sene önce kamp yapılabilen bir plajdı şu an hâlini bilmiyorum. denizinin kumlu olması artı olduğu gibi küçük bir Ilıca plajı gibi düşünülebilir denizinin rengi çok güzel. ailelerin genellikle kamp atmak için tercih ettiği bir alan olduğunu da söyleyeyim. genelde teyze ve dayılarla komşuluk ettim.
Aylar aylar önce öylece durduk yerde çıkarılmayı geçtim engellendiğim grup. Ne bir tartışmam ne bir kimseyle ekleşmem konuşmam vs. olmamıştır. Öyle boş boş gönderilere bakıyordum. Garip bir yere dönmüştü zaten. İçerdeki herkes oranın en komik yer olduğunu düşünüyordu, dışardakiler de bok atıyordu boyuna. Ama boştu da yani baya, şimdi düşünüyorum aylar içinde daha bir boş olmuştur. Bütün grup sevişse bi herkes üstündeki kasveti, kasıntıyı atacaktı. İnş atmışlardır üstlerindeki şeyleri.
İki insanın yaşadığı ilişkidir. Lgbti bireyleri adına birilerinin açıklama yapıp, onların sahiplendikleri kimliği "mantıklı, doğru, normal, geçerli" kılma çabasına girmek saçmadır. Bakın, cinsel kimliklerle ilgili istediğiniz kadar şey okuyun, en sonunda ulaşacağınız şeyi tek bir cümleyle size söyleyeceğim, o da; kişi istediği kimliğe, hiçbir açıklama ya da nedene bağlı kalmaksızın, sadece istediği için ya da içinde kendince sebepleri barındığı için yönelebilir ve ister kendisine erkek, ister kadın, ister gey ister ağaç ister bulut der ve kimse de buna müdahale edemez.

İkinci olarak, bu insanların bu kimliklerine hiç kimsenin hiçbir bok diyemeyeceği ve müdahale edemeyeceği gibi, bu kimliklerden herhangi birisini üstlenen insanların ilişkilerine de hiç kimse bir şey diyemez. Bunun ne bilimsel, ne sosyolojik ne de felsefî bir gerekçesi olamaz. İnsanların cinsel kimliklerini seçme özgürlükleri vardır. Sen tutup "insanlar üreyecek" diyerek bir lezbiyenle bir geyi ilişkiye girmeye zorlayamazsın. Söylenen şey basit gibi dursa da, masum gibi dursa da, altında yıkımı barındırır. "Bilime ters" demek, "Herkesin, sonucunda ulaştığı bilgilere güvendiği bilim kurumunun bizlere önerdiği şeyleri yapmak zorundayız yoksa "yanlış" yapmış oluruz" demek bu ve sonrasında da lgbti bireylerine karşı bir müdahaleyi "meşru" kılma çabaları. Çok fazla istiyorsa lgbti karşıtları dünyanın soyunun devam etmesini, üç çocuk yapsınlar sıkıntı yaşamazlar. Karışmayın şu insanlara be artık.
Ataerkil bir toplumda duyulabilecek bir söylem. Eril bir toplumda kadın güçsüzdür, korunması gerekendir, sürekli "erkek tehlikesi altında" olandır. Bu sebeple toplumun her alanından çekilip eve kapatılmaya, toplumun dışında tutulmaya çalışılır. Bunun önüne geçilebilecek midir bilmiyorum ama ortadoğu toplumları için oldukça uzun bir zaman alacak gibi duruyor.

Kadınların bunu sağlamaya çalışırken fazlaca dikkat etmesi gerek ve popülist ve dogmalarla çevrili erkek düşmanı sözde feminist zırvalıklara girmemesi gerekir. Feminizm Türkiye'deki çoğu kadının anladığı gibi bir şey değil ve bu yüzden feminizme karşı bir kötü önyargı besleniyor insanlarda. Feminizmin içinde gerçekten erkeklere karşı düşmanlık da besleyen kolları olsa da, asıl olarak feminizmin amacı biyolojik olarak erkek cinsiyetini alt etmek ve ortadan kaldırmak değil "eril zihniyet"in ortadan kaldırılması ve kadın ve erkek arasındaki hiyerarşiyi yaşamın her alanında yok etmesidir. Bu amaca hem kadın hem erkek hizmet edebilir. Feminist bir erkek olabileceği gibi eril bir kadın da olabilir ki fazlaca örneklerini görürüz. Bu sebeple bu erkek egemen toplumu törpülemenin yolu düşmanlıktan değil, okumaktan ve insanlara anlatmaktan geçiyor. Kadınlar rahatça yollara çıkabilsin, yaşamlarını istediği gibi sürdürebilsin istiyorsak, bu, insanlara bir şeyler anlatmakla mümkün olacak.
Genellemelerin ne kadar yanlış ve bir o kadar da azımsanamayacak kadar doğruyu içinde barındıran tehlikeli söz öbekleri olduğunu biliyoruz, bunu en başta belirteyim. Ama ne önyargılar ne de genellemeler olmadan bir işin kısmen sosyolojik kısmını konuşmak imkansız bir hâl alır. En başa not olarak bunu düşmek istedim.

Türkiye'de "gezgin" dediğin an akılda parlayan şeyler var. Örneğin; rasta, etnik/özgün kıyafetler, küpe/piercing vb. dış görünüşüne dair şeyler. Bu çok önemli değil ama bu işin kişilik, karakter kısmı ve ortak huyları, yönelimleri söz konusu. Gezgin olmayı bilmem kaç yıl önce artık yok olmuş olan hippi tarzı ile özdeşleştirip, belirlenmemişlik üzerinden bir özgürlük düşüncesiyle hayatlarını yoğurup, hayatı gezmek, sevişmek ve içmek üçleminde kuran, azımsanamayacak kadar fazla bir gezgin var. Bakın burayı yanlış anlamayın. Kimse kimsenin ne içkisine ne cinsel hayatına dil uzatamaz, uzatmamalı. O kısımda bir çoğunuzla hemfikirim. Burada demek istediğim eğlencenin çok iyi bir aracı olan içkinin, birçok tanıma sığdıramayacağımız kadar anlamı ve önemi olan cinsel ilişkinin kötü şeyler olduğunu değil, hayatın gidişatının temel ayakları hâline getirilmesinden bahsediyorum. Her neyse, herhangi bir normal (normal kelimesinin ne kadar sıkıntılı durduğunu biliyorum) gezgin dışında bu insanlar toplum içinde fazlasıyla dikkat çekiyorlar ve oluşan genel profilin de onlara endeksli olması onların "farklı" olmalarından ötürü. Bu farklılık, "gezgin ruhu" diye kavramsallaştırılan şeyin çoğunu kapsamaya başlıyor ve interrail gruplarının/sayfalarının popüler olmasıyla beraber gezgin olmaya aday kimseler bu kişiler gibi olmaya başlıyorlar. Görünüş olarak olmasa bile, onların kişilik ve karakterlerine yönelmeye başlıyorlar. "Ağbi adamlar rahat yea, geziyolar sadece hayatlarını yaşıyolar yea" filan. En basit örneği sanırım güncel de bir bakımdan; doğu ekspresidir. Bu bahsettiğim profil, afedersiniz ama o trenin anasını ağlatmış durumlar. Gittikleri yeri "kaplıyorlar" ve kafalarında nasıl bir özgürlük anlayışı varsa bu arkadaşların, kendilerine göre dönüştürmeye yöneliyorlar ortamı. Yahu ses bombası denen hoparlörlerin büyüklerinden alıp koridor kısmında clup müzikleriyle dans ediyorlar. Şimdi buna "e bu özgürlük işte" demeyin çadır poluyla kovalarım sizi. interrail sayfalarından admin arkadaşı olanlar filan videolarını paylaştırıyorlar instagramda mesela ve insanlar bir yeri gezmenin, yolda olmanın heyecanına değil o popüleriteye koşmaya başlıyor. Adamlarda "gezgin" olmaya dair hiçbir düşünce yok ki. Ne dağda yaşam, doğa vs. üstüne bir fikri bir zikri var ne de yolda olmak üzerine. Adamlardaki tek kafa şu "Yea çok eğleniriz içeriz takılırız filan ben Demetleri de çağırırım yani anlıyo musuğn ortam filan ağbi ;)". Ya yemin ederim bak bu insanları gittiğiniz yerlere sürüklüyorsunuz.

Bütün bunlar biraz karmaşık geldi belki size ama neden anlatıyorum biliyor musunuz? En kılcal damarlarına kadar tüketmeyi içselleştirmiş bir tüketim toplumu ile karşı karşıyayız ve gezginin ayak bastığı çoğu yer (özellikle doğal alanlar için söylüyorum bunu) gezgine kalmalı. Salda gölünde festival yapılacak biliyor musunuz? Ağzına sıçtık yani oranın, bi hayır filan beklemeyin artık oradan. Size yemin ediyorum geçmiş 5 yılın sigara izmaritlerini sayabiliyor olsak Salda'da ve bundan sonraki 5 yılı sayacak olsak adım gibi eminim ki en az %500 artacaktır bu oran. Diğer çöplere hiç girmeyeyim. Bir başka ülkede olsa korumaya alınacak olan alanı zeytinli rock fest'e çevireceğiz. Sırf popülerliğinden, sırf insanların "hazzı tüketmek istemesinden".

Farklılıklara saygı gösterilmeli evet, fakat insanlar farklılıklara saygı göstermekle farklılıklar üzerine düşünüp, konuşup, ifade edebilme özgürlüğünü yan yana koyamıyorlar. Saygı göstermek ona dil uzatmamak demek çünkü. Tamam bu insanlar özgürlüklerini belirlenmemişlik üzerinden kurabilirler ama ben de diyorum ki "Bence bu böyle böyle sonuçlara yol açıyor." Biz toplumca ne negatif eleştiriye açığız ne de yanlışlarımızın gösterilmesine. Bi bişey oluyor bize böyle, nasıl desem bi gurur filan bi sinirleniyoruz. Oysa çok basit, bi bak popülerliğine katkı sağladığımız tek bir yer temiz kalmış mı? Kaç tane ormanl kampı alanı popülerliğe eriştikten sonra mahvoldu? Kaç tane göl? Özgürlük belirlenmemişlik değildir. Özgürlük seni sınırlayan şeylerin olmaması da değil. Kendi sınırlarınızı kendinizin belirlediği ve kendi ilkeler ve istekleriniz doğrultusunda rasyonel davranabildiğiniz sürece özgür olabilirsiniz. Yoksa birilerinin ürettiklerini tüketen varlıklardan öteye geçemeyeceğiz. O yüzden sevgili türkiye'deki gezgin profilinin genelini oluşturan arkadaşlar, lütfen şu kapitalist değilmiş gibi göründüğünüz ama sonuna kadar tüketim toplumu insanı olduğunuz profilinizin bir yerlere bir şeylere zarar vermesinden ötürü rahatsızlık hissedin ve bir şeyler yapın. Bir şeylere sınır koymak özgürlüğünüzü kısıtlamaz. Bazı şeylerin adabı olur, belli çerçeveleri olur ve o şeyi o şey yapan da bunlardır zaten. Ne o treni hiç edin, ne de gittiğiniz yerleri. Gezmenin ciddiyetini ve sorumluluğunu aktarın insanlara, iki böcek görse dünyayı yakacak insanlar kampa gitmek istiyor sırf "popüler" diye. O insanlara hiç ettirmeyin doğayı.
ankara-kars arası yolculuk yapılmasına imkan tanıyan, tcdd'ye ait bir ekspres.

Ancak şöyle bir durum var ki, önceden güzel bir ruhu olduğunu hissederek bu yolculuğu gerçekleştirme hayallerim artık zerre kadar yok. Bir şeyi "laçkalaştırmayın" arkadaşlar, lütfen yapmayın bunu. Bir tren vagonunu meyhaneye kadar çevirebilmişsiniz e be yuh artık size. Işıklarla süsleyip rakı şarap bilmem ne masalar kurup snapchatte instagramda paylaşmak, az buçuk çevren filan varsa interrail sayfalarında paylaştırmak filan bütün olayınız. Trene binmeye karar versem sizin laçkalığınız ve samimiyetsizliğinizle iki saniye bile olsa karşı karşıya geleceğim diye korkuyorum artık. Hepiniz birbirinizin kopyası ve özentisi olmayı burada da başardınız. Hani "özgür"dü gezgin ruh? Afedersiniz de götüme anlatın o özgürlüğü. Özgürlük bir yerlere adım atabilmekten daha fazlası. Hepiniz neden şu trenin camlarına yılbaşı ışığı takıp, özgün müzik vb. türevlerini arka fona alıp "oldukça şatafatlı" içki masaları kuruyorsunuz? Niye hepiniz birden bunu yapıyorsunuz? Kaç kişiden duydum yahu bir de bunu yapmanın planlarını hayallerini. İnin o trenden be, inin de gidin başka yerleri gezin.
kişisel bütün kamplarda çevrede birkaç çadır varsa birinden birinin kesinlikle sorduğu soru. eleman gruptan olduğumu anladı ve sorarken sarıldı filan sevinçten, siz ne diyorsunuz...
beni osmaniye'nin bahçe ilçesinden alıp hatay merkeze dek götüren şofördür. otostop çekmiyordum o an, ilçenin giriş kapısındayım ama yol tarafındayım, durdu ve nereye gidiyorsunuz diye sordu söyledik, tamam dedi aldı. telefonu arabaya bağlamış aux ile, oradan şarkı açıyor ve hiç muhabbet etmiyor. bir ilahi açıyor, bir rock şarkı. nereden nereye atladık beynim almadı, ilginç bir listeydi. bıraktı gitti sonra eleman.

bir de kamyoncu bir dayı vardı, adamla mersin muhabbeti geçti, orası kozmopolit bir toplum filan dedi, diğer kamyoncu abilerle karşılaştırıp düşününce kozmopolit kelimesini duymak şaşırtıcı oluyor. sonra zeytinle ilgili projelerinin olduğunu filan öğrendim. türleri, çeşitleri, kimyası bilmem nesi filan bi anlatıyor göreceksiniz arkadaş. tıp okuyan bir kızı varmış filan çok tatlı bir adamdı vallahi çok sevdim.

yukardaki dayının aksine bir tane eleman örnek vereyim, 9 çocuğu olan bir şofördü ve 3 karısı varmış. ama asıl olay burada değil, adamın her karısı ayrı bir şehirde ve her birinden çocuklar var. kadınların birbirinden haberi yok ve ayrıca adam o üç şehir arasında sürekli şoförlük yapıyor resmen sistem yaratmış kendine. ilginç bir şerefsizdi yani affedersiniz.