#tüm tkeraouc başlıkları

cahit sıtkı tarancı'nın en sevdiğim şiiridir,
özellikle platonik aşık olduğum bir kadına karşı hissettiklerimi çok güzel betimleyen şu kısmına bayılırım.
"desem ki sen benim için,
hava kadar lazım,
ekmek kadar mübarek,
su gibi aziz bir şeysin,
nimettensin, nimettensin"
bu saatte, rakı şişesine balık olduk sayende cahit abi.

şiirin tamamı şu şekilde,
"desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır
rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor
sende seyrediyorum denizlerin en mavisini
ormanların en kuytusunu sende görmekteyim
senden kopardım çiçeklerin en solmazını
toprakların en bereketlisini sende sürdüm
sende tattım yemişlerin cümlesini
desem ki sen benim için,
hava kadar lazım,
ekmek kadar mübarek,
su gibi aziz bir şeysin;
nimettensin, nimettensin.
desem ki...
inan bana sevgilim inan
evimde şenliksin, bahçemde bahar;
ve soframda en eski şarap.
ben sende yaşıyorum,
sen bende hüküm sürmektesin.
bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
rüzgarla nehirlerle, kuşlarla beraber.
günlerden sonra bir gün,
şayet sesimi fark edemezsen
rüzgarların nehirlerin kuşların sesinden,
bil ki ölmüşüm.
fakat yine üzülme müsterih ol
kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini
ve neden sonra
tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbede
hatırla ki mahşer günüdür
ortalığa düşmüşüm seni arıyorum"
az önce "mustang" adlı filmini izlediğim türk-fransız yönetmen. cannes film festivalinde "en iyi montaj", "en iyi ilk film" , "en iyi müzik" ve "en iyi senaryo" dallarında ödül alan filmi ekseriyetle öneriyorum. 5 kız kardeşin yaşadıklarını konu alan filmde, yer yer sinirleniyor, yer yer hüzünleniyor bir çok yerinde ise gülümsüyorsunuz. ülkemizdeki kadın'lığa bakış açısıyla ilgili son derece çarpıcı tespitlerde bulunan film, bence aldığı ödülleri sonuna kadar haketmiş.
ikinci filmi olan "kings"i de ilk fırsatta izlemek istiyorum. kendisi bugünden sonra radarıma girdi, iyiki de girdi. umarım bir yerlerde, galalarda, söyleşilerde karşılaşır sohbet etme imkanı bulurum.
yönetmenin bir kaç kısa filmi de varmış araştırdım bulmaya çalıştım fakat fransızca çekilmiş filmlerden bir şey anlayamadım. eğer ingilizce alt yazılı ve/veya türkçe versiyonunu bulabilen olursa dm'e bakıyor olacağım.
dünyadaki her ülke ile ilgili 10-15 dakika arası video çekip, ülkenin demografisi, sosyal yapısı, ekonomik durumu, tarihi, komşularıyla ilişkileri ile ilgili bilgiler veren youtube kanalı. bazı yorumlarını ıkçı bulanlar olsa da bence çok eğlenceli ve bir ülkeye seyahat edilmeden önce yüzeysel bilgi edinmek için harika bir kaynak bence. aşağıya bir nüsha bırakıyorum
albania
geçen gece izlediğim, 2018 yapımı, fransız sineması ürünü film.
-spoiler
bir akşam yemeği için toplanan arkadaş grubunun, herkesin telefonları masanın üzerine koyup gelen mesajlar, aramalar konusunda şeffaf olmaya başlamasıyla ortaya çıkan yalanlarla baş etme çabasını anlatan film, bence havanın soğumaya başladığı şu günlerde kaliteli zaman geçirmek için iyi bir opsiyon olabilir.
dün gece washington dc'deki dünyaca ünlü warner theater'daki efsanevi müziğe elveda turu kapsamında dinlediğim britanyalı efsanevi hard rock/progressive rock grubu. "perfect stranger", "smoke on the water", "hush", "sometimes ı feel like screaming" adlı şarkıları yıllardır dillere pelesenk, kulaklara misafir olmuştur. bir hayli yaşlanmış olmalarına rağmen dün gece sahne performanslarına da tam puan verdim.
kazım koyuncu ve şevval sam'dan dinlemeye bayıldığım karadeniz türküsünde geçen lazca kelime. tam emin olmamakla birlikte internette yaptığım araştırmalar sonucunda, "lanet olasıcası, boyu devrilesicesi" anlamında kullanıldığını farkettim.
amerika'nın doğu sahilinde, maryland eyaleti sınırları içerisinde bulunan vahşi atlarıyla ünlü ada. daha önce ispanyollar bu bölgeye ulaştıklarında yanlarında getirdikleri atları, dönüşte yanlarına alamamışlar, burada kalan atlar da ortama adapte olup üreyip çoğalmışlar ve o adanın sakinleri haline gelmişler. çok sevmediğim bir ülke olmasa da, amerika birleşik devletleri her doğal güzelliğini olduğu gibi bunu da çok güzel korumayı başarmış. yolu atlantik kıyılarına ve ocean city'e düşenlere öneririm.
dip not: giriş arabayla 20 dolar, dikkat.
danimarkalı yazar søren kierkegaard'ın bir kadını baştan çıkarma öyküsünü anlattığı eseri. ağdalı dili, sürükleyici sayılabilecek hikayesiyle yaklaşan sonbahar günlerine alternatif bir tat bırakabilir.
kendi başıma yaşayarak öğrendiğim flört sanatıyla ilgili çok güzel tespitleri var, belki daha önceleri okusam hiç kendi başıma öğrenmek zorunda kalmayacakmışım dediğim kitap.
tavsiyedir.
"heartbreaker", "hit me with your best shot", "hell is for childern" ve "love is battlefield" adlı şarkılarıyla hard rock/pop rock camiasına damgasına vurmuş gençliğinde ortalığı kasıp kavurmuş, 4 kez de grammy kazanmış kadın. bir döneme damga vurmuş desem abartmış olmam.
özellikle evde yalnız bira içerken açarım "hell is for children" dinlerim bazen. çok özel, güzel şarkı
yıllar sonra tekrar türkçe rap dünyasına dönmeye karar vermemle, karşıma çıkan her türlü şarkıyı dinlemeye başladığım günlerde "semt işi" adlı bir şarkısına rastladım. çok iyi nakarat ve güzel beat. güzel şarkı, dinliyoruz diğer şarkılarını vira bismillah. varsa önerisi olan dm'e bakıyor olacağım