#tüm tivorrowland başlıkları

ilk telefonum ericson'un en son zamanlarının küçük, antenli gri bi versiyonuydu. modeli aradım bulamadım ama sony ile birleşmeden hemen öncesi.
rahmetli tam bir sigara tiryakisiydi, günde 3 paket falan içerdi. ramazan zamanları oruçlu gibi davranır, ama ben bi hava alayım diye çıkıp sigara içer ve geri dönerdi. herkes farkındaydı ama kimse de yıllarca belli etmedi. yıllarca sigara harici oruç tuttu böyle.
içkiliydi bilmem ne adlı sayfanın bol bol malzeme çıkardığı isimlerdir. genelde de tekelci abiler bu isim konusunda epey yeteneklidir.

hacı abi tekel
nirvana büfe
tam hali: yurt dışında birinin türk olduğunu anlamanın yolları

ne dil konuşursa konuşsun yanındakiyle veya cep telefonuyla, bağıra bağıra konuşması. ha bir de parkta veya bankta oturuş şekli ya. bu çok net belli ediyor.
esenlik bildirisi adı altında yaptığı açıklamalarla çıkarıp masaya vurmuş ''gerçek'' cumhuriyet savcısıdır. ilgili video

--- spoiler ---
viranşehir savcısı eyyüp akbulut, 'esenlik bildirisi' başlığıyla yayınladığı videoda "pandemi genelgeleri hukuki değil" derken "bunları söylediğim için muhtemelen işimi kaybedeceğim" ifadesini kullandı.

sokağa çıkma yasağı, maske takma zorunluluğu ve seyahat yasaklarının tamamının hukuka aykırı olduğunu ileri süren akbulut mesleğini kaybetme pahasına videoyu yayınlama gereği duyduğunu belirtti.

uygulanan yasaklar ve yargı ile ilgili kabul edilemeyecek sorunlar olduğunu söyleyen akbulut, kanunda "vali gereken tedbirleri alır" ifadesinin gerekçe gösterilerek yapılan uygulamaların hiçbir şey ifade etmediğini kaydetti.

kabahatler kanunun 32. maddesinin istismar edildiğini söyleyen akbulut, emrin yahut yasaklamanın kanunda açıkça düzenlenmesi gerektiğini fakat burada böyle bir unsur bulunmadığını dile getirdi.

alınan önlemlerle alakalı olarak il idaresi yasasının zikredildiğini ve işlemlerin 11c ve 66. maddeler uyarınca yapıldığını ifade eden akbulut, "ancak bir yasada 'vali gereken önlemler alır' denmesi bu kısıtlamalar için hiçbir şey ifade etmez. yoksa vali bizlere aklımızın almayacağı şeyler de emredebilir. temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasında dar yorum esastır. kanunilik ilkesi caridir. bunu bu yasaya istinaden yapamazsınız" dedi.

aşı karşıtı olmadığını ancak aşılama yöntemlerinin de yasal olmadığını belirten akbulut, şu ifadeleri kullandı:

"aşı ikna timleri kurulup insanlar aşılanıyor ve onay belgesi isimi altında bir belge imzalatılıyor. benim incelediklerimde biyotıp sözleşmesi, hasta hakları yönetmeliği gibi mevzuatın ön gördüğü koşulları sağlayan ibareler o metinlerde yer almıyor. bu metinler hukuken çöp. çünkü pek çok insanın tereddütleri varken ve bu tereddütler yetkililer tarafından giderilmezken, ortada soruşturma açılmasını gerektirir pek çok iddia varken aydınlatılmış rızanın varlığından bahsedilemez.
aşının prospektüsünde yer verilen yan etkiler, ikazlar dahi o metinde yazmıyorken, ortada aydınlatılmış rıza var denemez. ben aşı karşıtı birisi değilim, mesleğim icabı ismime aşı tanımlandığı için incelemeye başladım. ve araştırırken de medyada bilimsel verilerle de desteklenen, tıp sahasında uzman kişilerin beyanlarını, raporlarını gördüm. bunlar kan dondurucu ifadeler. cumhuriyet savcısı bunları ihbar kabul edip soruşturma yapmak mecburiyetinde. ancak bu dillendirildiği zaman insanlar cesaret edemiyor.
ben işim gereği lüzumlu cesareti gösteriyorum. çıkıp cesurca konuşmak gerek. viranşehir uyuşturucu güzergahı... burada esrar gibi maddeler kullanılıyor. personelimiz yetersiz. işim bitmesine rağmen gece aramalar yapıyorum. fakat bu personel sokağa çıkma yasağına göre denetleniyor. zaten personelimiz az. ben personel bulamazken metropollerde polis maske mesafe denetimi yapıyor. bu kabul edilir değil. hiç kimse bizi kedi köpek gibi aşılayamaz."
akbulut sözlerini "bu işin her türlü ceremesini çekmeye hazırım. şu anda özgür olması gereken basın kendiliğinden bir sansür uyguluyor. insanları cesaretlendirin. hukuk çerçevesinde gerekli mücadele verilsin" diye noktaladı.
--- spoiler ---
hani madem ahırda yaşama gibi bir niyetin vardı, neden bu kadar insan içine karıştın? hadi onu da geçtim, neden 4. katta ev tuttun? ha bir de gece 3'te bu neyin temizliği?
avcarlamak: eti marine etmek anlamına gelir.

ortalığın 56'lık olması: hani bu durum polisi de aştı artık jandarmalık olduk gibi bi anlamdadır.
yılların alkoliği ağzıyla ibretlik tespitler yapmaya çalışmadan gördüğüm net şeyi söylüyorum: ka-rış-tır-ma-ya-cak-sın. yok işte bi bira cila, abi iki shottan bi şey olmaz falan demeyin. ne ile başladıysanız onla devam edin.
bundan tam 49 yıl önce, 6 mayıs 1972 günü idam edilen deniz gezmiş, yusuf aslan ve hüseyin inan, türk solunun sembol kişilerindendir. kısaca idama giden süreç şu şekilde ilerledi:
1971 ocak ayında thko(türkiye halk kurtuluş ordusu) adına banka soygunu gerçekleştirildi. Sonrasında zaten hakkında yakalama kararı bulunan Gezmiş ve aslan başlarına ödül konarak vur emriyle aranmaya başlandı. 16 mart 1971 günü gezmiş ve aslan sivas'ın gemerek ilçesinde yakalandı. yaklaşık 1 hafta sonra ise hüseyin inan kayseri'de ele geçirildi. aslında ne gezmiş ne aslan ne de inan hiçbir ölümden sorumlu tutulmuyordu. suçlandıkları olaylar banka soygunu, 4 amerikan askerinin kaçırılması ve amerikan büyükelçisinin aracının yakılmasıydı. ocak 1972'ye kadar süren yargılamalarda askeri cuntanın etkisiyle ''anayasal düzeni silah zoruyla yıkmak'' suçundan yargılanarak idam cezası verildi. İdam kararı mecliste oylandı. 450 üyeli Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde oylamaya 323 milletvekili katıldı. 273 ‘evet’e karşı 48 ‘hayır’ oyu ile idam cezası onaylandı. Sadece Adalet Partililer değil, CHP içinden de Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamı için 30 evet oyu çıkmıştı. TBMM’de “3-3” bağırışları arasında Gezmiş, Aslan ve İnan’ın idamına onay verildi. onay sonrası imza kampanyaları, toplumsal tepkilerin yanı sıra özellikle 2 eylem idam sürecini hızlandırdı. bunlardan biri o sıralar jandarma genel komutanı olan orgeneral kemalettin eken'in 4 kişi tarafından silahlı saldıraya uğraması, bir diğeri de türkiye'de ilk defa görülen uçak kaçırma eylemiydi. silahlı saldırı sırasında general ve koruması yaralandı, saldırganlardan biri ise öldü. ayaklarına prangalar bağlanan gezmiş, inan ve aslan mamak askeri cezaevi'nden alınarak ulucanlar Cezaevi'ne götürüldü. 6 mayıs 1972 sabahı darağacında asıldılar. son dilekleri ölmeden birbirlerini görmekti, ama kabul edilmedi...