#tüm ozgurbulut34 entry'leri

yıldız tilbe nin bununla ilgili birşarkısı vardır

--- spoiler ---
İki kadın bir adam, aşk çekilir aradan
İkimiz de severken ya ondan geç ya benden
Hep sabrettim hep affettim beni aldat diye mi
Sevenlerin kaderi ihanet mi çile mi
Harap olan bu gönlüm senin için saray mı
Viran olan bu gönlüm senin oyuncağın mı...
--- spoiler ---

tanrı kimseyi böyle birşey ile sınamasın, sizin için dileyeceğim en güzel dilek bu olacaktır.
bunu yenmenin en iyi yolu insanlarla tanışmak ve arayı soğutmamaktan geçer, karşınızdaki insan sosyal faaliyet/aktivite arkadaşı olmalıdır, sinemaya gidebilir, bir cafede oturup sohbet edebilir, birlikte kitap/cd alabilir, hafta sonu güzel bir gezelim görelim aktivitesi yaşayabilirsiniz, yeterki cinsiyet ayrımı yapmayın, karşınızdaki insandan sosyalleşme dışında bir beklenti içinde olmayın.
bunu kapsayan istanbul lu arkadaşlarım mesaj atabilirler, zira uzun süredir sinemaya gitmedim ve yalnız gitmek istemediğim için gitmekten kaçınıyorum :)
ben kendisini nevriye budak, cengiz ve ayşegül hanım olarak anımsıyorum her daimde öyle kalacak.
ayrıca 2005 yılından 2007 yılına kadar vatan bilgisayar bostancı mağazasında has müşterilerimden biriydi, kardeşiyle birlikte çok sohbetli ve güzel bir adam şimdi parayı buldu değiştimi bilemiyorum.
askerliği yaptık geldik çok şükür 14-15 sene oldu döneli, size tavsiyem eğer illa yapmayayım kaçalım kafasında değilseniz gidin, güzel bir tecrübe hoş bir anı oluyor, kim ne derse desin keyifli zamanlar (tabi 26 yaşından önce giderseniz) fakat güzel bir işte çalışıyor ve yeterli maddi getiriye sahipseniz şunu değerlendirin, giderseniz kaydınız nedir (maddi olarak), gitmezseniz daha mı karlı olacaksınız?
bu şekilde hareket ederek çok güzel kararlar alabilirsiniz.
sizin için faydalı olanı seçin, benim şansım olsa o günlere bir daha gider bir daha yapardım.
hayatta alınan her karar mutlak suretle doğru veya yanlıştır, fakat başkasının aldığında onun için doğru olan bir karar sizin için yanlış olabilir (bkz: evlilik) o yüzden bu pişman olma olmama durumu belli bir yaş alıp, olgunlaşıncaya kadar, yada yaptığınız şeyin hata olduğunu anlayana kadar çözülemeyen bir paradoks gibi oluyor.
misal bir kadın için bekareti kaybetmek o esnada sevdiği adama sorgusuz sualsiz kendini vermesiyken, yarın karşısına ondan daha çok onu seven biri çıktığında pişmanlığa dönüşebilmektedir, bir erkek için başkalarının uyarılarına rağmen bir kadının peşinden gitmek (tüm herşey dur demesine rağmen) yarın büyük pişmanlıkların yaşanacak olmasıdır.
acıdır ama çıkan sonuç şu, büyümediyseniz deneye deneye öğrenerek acı tatlı tecrübe edeceksiniz, bu yüzden her keşke demeyeyim ilerde dediğiniz şeye balıklama atlamayın.
bunu güzel bir anım ile anlatacağım size arkadaşlar, 2005 yılında bir tanıdığımızın kızı ile evlenmem istendi, kızın ailesi bildiğin zengin, kardeşi porsche falan biniyor, zekeriyaköy de yeşilköy de 2 villa var birgün birinde birgün öbüründe oturuyorlar, yazlıklar, lüks araçlar havada uçuyor, adamın bu servetinin temelinde ise lüks otomobil tamir servisliği yatıyor, neyse illa kızla çıkın bir görüşün falan dediler.
çıktığımız dönemde kız akmerkez den galleria dan çıkmayan insan, öğlen yemeğini antin kuntin lüks yerlerde yiyen, sipariş verdiği şeyleri ömrümde ilk kez gördüğüm çok zaman oldu.
o zamanlar cepten internet bir kenara adam gibi internet bile yokki çaktırmadan bakayım telefondan falan ne yiyor cahil kalmayayım diye.
neyse efenim, baktım benim maaş yetmiyor (tam tamına 590 milyon gayme alıyorum o zamanlar asgari ücrette 350 milyon filan), çünkü bende araba yok, her yere taksiyle gidiyoruz, sürekli antin kuntin önünden bir daha asla geçmeyeceğim nişantaşında bebekte restoranlarda yemekler yiyoruz, çayı kahveyi the marmara da ceylan intercontinental de çatıda terasta içiyoruz.
öyle perişan öyle gariban bir haldeyim o zamanlar.
neyse çok uzatmıyorum, birgün cepte para suyunu çekti hakkaten, babamdan bi 30 milyon aldım, 20 milyonda bende var, ulan bu para onu eve bırakırken taksiye yetmez diye geçiriyorum aklımdan.
hemen ne yapayım ne edeyim derken aradım bunu, hayatım dedim gel bugün seninle bir değişiklik yapalım otobüse minibüse tramvaya binelim (metrobüs falan yok tabi o zamanlar), vapurla karşıya geçelim, kadıköy de sinemaya gidelim, birde bildiğim çok meşhur bir büfe var orda sosisli yiyelim dedim, bu düşündü etti tamam dedi gel beni al gidelim, neyse bir miktar taksi parası kaçtı içimize yinede yeşilköy den bakırköy ido ya taksiyle gittik.
ordan ver elini kadıköy, sinemaydı, dandik dundik 2.3. sınıf cafelerde çay kahve derken yemek yiyelim acıktım dedi, yok indik sahile cem büfe ye (aslında ben yıldırımda yiyorum normalde ama yıldırımda o zaman sosis şimdinin parası 50 kuruş pahalı olduğu için millet pek rağbet etmiyor cem de en ucuz sosis satan yer önündeki kuyruğun bir ucu büfede bir ucu marsta) buna dedim bak işte o meşhur büfe burası, hergün 6-7 bin sosis satıyorlar, dünyanın bilmem nerelerindne insanlar gelip burda yiyor sosli sandviçi falan ama külliyen yalan tamamen bir oyunun içindeyim. buda hemen gaza geldi inandımı söylediklerime, gittik orda iki tane çok afedersiniz dünyanın en kötü kalitedeki sosisli sandviçini yiyip konsantre limon içtik yanında, sonra peçete yerine sosis kağıtları ile ağzımı sildik vapura geçtik.
abi bu beğendiğini falan söyledi ama olay bu kadar yani üstüne çok konuşmadık bu benim işimi fazlasıyla görmüştü, bindik tekrar deniz otobüsüne hop bakırköy ordan taksi girdi götümüze yine yeşilköye bıraktım bunu, aradan geçti 2-3 gün bu hafta sonu arkadaşlarımla gezicez falan dedi iyi olur dedim ama bir yandan da tırsıyorum boku yedik arkadaşlarıda bunun gibi lüks takılıyordur kim bilir ne para gircek götümüze diye derken cumartesi geldi çattı aradı beni kadıköye geçiyoruz sende gel diye, bir gittim kadıköye bekliyorum bunlar geldiler abi 16-17 kişi, arabalar hep lüks ayaklarda timberland botlar (o zaman moda), diesel kotlar, üstler henleys ler falan kızlarda gucci çantalar heriflerde vercase montlar ortalık buram buram zenginlik kokuyor leş bir şekilde. dedimki ne yapıyoruz bu demesinmi arkadaşlarımıda o büfeye götürelim, ben şok iptal error mavi ekran halindeyim, ulan dedim bunlardan biri anlarsa kötü olduğunu söyleyecek boku yedik, gidiyoruz ama ben yusuf yusuf modundayım diyorumki yıldırıma gidelim illa orayıda deneyelim falan biliyorum çünkü yıldırım da sosisler beşler ve dana, limontada konsantre değil orjinal.
neyse cem büfeye geçtik bunlar yiyor içiyor ama yorum yok hiçbirinde, yemek bitti ordan rexx e ilerliyoruz sinemaya gidicez uçuş planı var (çokta boktan bir film) onu izliycez, ben tabi kimseden ses çıkmıyor, çıkan seslerde adam amerikada arkadaşına bilmemne sipariş etmiş o gelmiş falan onu konuşuyorlar, neyse biletleri aldık girdik sinemaya reklamlar başladı bunların erkekler döndüler bana abi bu büfe çok iyi ya nerden buldun ettin falan filan havada uçuşuyor övgüler nasıl götüm kalktı nasıl bir rahatlık geldiyse bana, bende başladım sallıyorum kanka oranın o ustaları o suya özel birşey katıyorlar şeker,limon bir kaç özel sos falan (yalan amk altı üstü salça ve su belki biraz tuz) ondan tadı çok farklı sallayıp duruyorum, neyse bunlar çok beğenmişler onu anladık.
sonra sanırım 2016 şubat gibi yine kadıköy deyim bu elemanlardan birini gördüm büfede ben tanımadım o selam verene kadar ama beni tanımış yürürken çağırdı selamlaştık ettik falan arkadaşlarını getirmiş yine tikky takımı tabi 5-6 kişi varlardı, öyle beğenmişlerki o sosisliyi hususi artık 2-3 günde bir mutlaka burya gelir olmuşlar sosis yiyip limon içmeye köprü trafiğinden dem vuruyro gavat, binde deniz otobüsüne önünde inecek ama sosyetikya eleman illa arabayla gelcek.

yani demem o ki burdan anlayacağınız şey şu, bazı insanlar ömürlerinde hiç tatmadıkları bazı lezzetleti çok güzel zannedebiliyorlar, bunun reklamınıda sağda solda yapıp böyle bir balon oluşturabiliyorlar.
midye ve kokoreç güzel şeylerdir, ben şahsen midyesinde aman aman bir durum görmedim, yok sosu güzelmiş, yok özelmiş falan filan küllüyen yalan standart midye işte öyle bi numarası yok, uzay yedim bunu beğendim çünkü adam çok bol koyuyor abi güzel geliyor tadı adama birde baharatlı veriyor sadece içine birşey eklemeden, aslında bununda adı izmir kokoreç ya neyse varsın millet uzat bilsin.

ha bu arada o kızla evlenmedik :)
yanlış anımsamıyorsam;

1- ziyaretçiler
2- köle isaura (isaure doğru yazım olmayabilir)
3- yalan rüzgarı

sene 88-89 kanal trt 1