#tüm medmech entry'leri

gezginle turistin farkı para değildir. para harcayan, restoranda oturan, iyi yerde konaklayan turist olacak veya sirt cantasi olup parkta sandivic yiyen herkes gezgin olacak diye bi kural yok.

turist arada sirada tatil icin, degisiklik olsun diye gezen insandir. turist de ogrenmek, kesfetmek ister ama onun yaptigi gezi onun icin tatildir.

gezgin bi sonraki seyahatini planyarak gecirir iki seyahat arasi sureyi. oraya gitmem buraya gitmem aman orda hastalik ama oranin dini soyle havasi boyle demez gezgin - bunu diyen turisttir - gezgin her yeri kesfetmeyi, tum kulturleri gormek isteyendir. sadece keyifli ve guzel olan yerleri degil, korkutucu veya uzucu yerlere gitmeyi de ister gezgin.

cebindeki para, yattigi yatak, konustugu insan veya elindeki liste degildir gezginle turisti ayiran. tatil ve hayat tarzi arasindaki farktir. bi zihniyet, bakis acisi farkidir; sahip olunan bilgi veya eglenme miktarindan, konusulan insanlardan veya yenen yemeklerden bagimsizdir.

her ogunu restoranda yiyip gurmelik yapan gezgin de vardir, sirt cantasiyla gezip turist bile denmeyecek adam da.
bu terslikte bir iş var hissi uyandıran başlık. ama afyon +1 demeden geçemeyeceğim.
mutluluk, sıcakkanlılık, iyi mizahlılık falan hep güzel de, ülkeyi güzel yapan huzur be.
hayal kurabilme, hayallere inanabilme yeteneği. veya farkındasızlığı. realizmin eksikliği, umudun sonsuzluğu.
Tüm gittiğim Avrupa şehirler arasında bana en çok İstanbul’u anımsatan olmuştur. İkisinede 7 tepeli şehir dendiğinden mi, sonsuz yokuşlarından mı, 25 Nisan Köprüsünden mi, sarı tramvayından mı bilmem. galiba istanbulu çok özlediğim bi dönemde gittiğimden, bi de şehri istanbula benzettiğimden çok sevdim ben Lizbon’u. hafif hüzünlu bi havası var sarı meydanının, tramvaylarındaki solmuş renklerde bi nostalji var. belem’de nehrin okyanusa açılmasının verdiği bi heyecan, bairro altonun eskimiş sokaklarında bi yalnızlık. hüzünlü bi mutluluğu var lizbonun bence, herkese hitap etmeyecek sevilesi bi yanı var. istanbul gibi galiba yine, çok sevmek mümkün ama hiç sevmemekte. ben çok sevdim. barcelona, paris, roma falan boşverin; lizbon bi başka.
Başkenti Tallinn’de gezilebilecek yerler:
Raekoja plats - 1322de yapilmis, old town merkezi
Alexander Nevsky Katedrali -1900lerde yapiliyor, rus mimarisi
Kiek in de Kök - ortacag kulesi, 1475
St Olaf kilisesi -1200lerde yapilmis, 124m (238 basamak) ve sehrin simgesi
apteek - 1422, en eski eczane

Old towna girdikten sonra buz pateni tarafından değil arkadan, gözetleme kuleleri civarından ilerlerseniz çok güzel duvar yazılarına rastlarsınız. estonya - medmech-aaOs1
kadıköy’de la paz vardır. meksika lokantası. sevilmeyecek gibi değil
içinde bulunanların sürekli olarak bir özelliği olduğuna inandırmaya (inanmaya) çalıştığı, yaşarken hep şikayet edip ayrılınca hep buruk bi özlem beslenen yer yer renklenen grimtrak şehir.
ilk önce insan, yaşam, yaşama hakkı, özgürlük ve eşitlik. ilk önce hümanizm; bir dünya görüşü, bi umut olarak. sonra sosyal demokrasi, baska bi umut; biraz da sevda olarak.