#tüm gozdesimsek başlıkları

ahmet mithat'ın yanlış batılılaşmayı işlediği ve hikayenin sonunda yanlış batılılaşanın düşkün duruma geldiği, doğru batılılaşanın ödüllendirildiği edebi eserdir. yer yer ağustos böceği ile karınca hikayesini anımsatır.

2017-2018 sezonunda selçuk soğukçay'ın oyunlaştırıp, yönetmesi ile şehir tiyatroları tarafından sahnelenmiştir. oyunu dün gece açık hava tiyatrosu temsilinde izledim; başarı ve enerji grafiği oldukça yukarı da başlayan ve gittikçe düşen bir oyun, nazarımda bir oyunun özellikle müzikal tatta bir oyunun başına gelebilecek en büyük talihsizliklerden biri.

zaten oyunun pek de talihli olduğunu söyleyemeyiz, oyunun başına gelmiş iki çok iyi şey var biri sahne tasarımcı (bkz: nurullah tuncer) diğeri baş rol oyuncularından biri (bkz: arda aydın). dekoru gördüğünüz an da eğer nurullah tuncer'i biraz takip ediyor ve bir kaç oyunu izlediyseniz hemen onun tasarımı bir sahne olduğunu anlarsanız, yine oldukça basit malzemeler ve hareketlerle, altmetini yüksek ve başarılı sahne matematikleri yaratmıştır.
arda aydın ise her oyunda olduğu gibi bu oyunda da ne kadar yetenekli ve çok yönlü bir oyuncu olduğunu gözler önüne serer.
geri kalansa -tüm emeği geçenlerden özür dileyerek- korkunçtur. ayşegül işsever, arda aydın dışında müzikal yeteneği olan, iki satır şarkı söyleyebilen, estetik dans edebilen yoktu sahne üzerinde hele o dansları ve koroyu oluşturan yardımcı oyuncular -anlatıcılar dışında- aralarında hiç bir senkron bulunmayan insana "daha önce hiç bi sahneye çıkmadınız" dedirten cinstediler.
ikinci başrol oyuncu (bkz: bekir aksoy) ise o da gerçek bir faciaydı, sahne üzerinde sürekli poz kesen, yampirik yampirik adımlarla yürüyen, sadece sesiyle oynamaya çalışan bir oyuncu düşünün ve bunu arda aydın gibi kabiliyetli bir oyuncunun yanında düşünün... bekir aksoy'u izlemek bana ıstırap verdi.


oyunun didaktik işlenmemiş olması oldukça hoşuma gitti keşke sonunda da önerme açıklaması yaptırmasalardı, kör gözü parmak hiç sevmiyorum ben.

müziklerin tamamı oldukça başarılı, dinlemesi keyifli ve oyunla bir kompozisyon bütünlüğü sağlamış haldeydi fakat tarz olarak oyunla ne kadar bütünlük sağlamıştı emin olamadım, belki de benim eski kafalılığım bilemedim.

işin özeti yine bir iki oyuncusu, müzikleri, dekoru, kostümü ve ışık tasarımı çok iyi yapılmış kötü bir oyun izledim.
bakınız; gezgin festival’in iptal edilmeye çalışılması. bu kadar kucaklayıcı, bu kadar güzel, hem ülkeye hem de van şehrine maddi manevi katkı sağlayacak bir festivalin ayakta durmasına, bu güzelliğin var olmasına tabi ki karşı çıkacaklar olacaktı. çünkü bu ülkenin çok büyük bir kısmının sevgiye, iyiliğe, güzelliğe, keşfetmeye, gelişmeye ve dönüşmeye alerjisi var.
tecavüz, çocuk istismarı, ensest ilişki, çocuk gelinler, doğum yaparken ölen çocuklar, şiddete maruz kalan kadınlar için ses çıkarmayan bir takım ahlak bekçileri alkollü içecek tüketiliyor diye, kızlı erkekli gruplar yer alıyor kesin bunlar seks yapıyordur diye, ki yapıladabilir her iki tarafında rıza ve biyolojik uygunluğu varsa buna kimse karışamaz ama tabi nerden bilsinler onlar cinselliğin böyle bir şey olduğunu, uygun bulmamışlar bu festivali! allah akıl, fikir, vicdan nasip etsin dilerim en yakın vakitte.
kaymakamlık ve valilikten nihayi karar henüz bekleniyor, umarım bu örümcek beyinlilere, bu güzelliğe tahammülü olmayan korkunç insanlara pabuç bırakacak bir karar ile neticelenmez...
gezginfestedokunma
temizlik yaparken saati ayarlayamamanız neticesinde cam silme aktivitesinin güneşin en tepede ve güneşin gözünüzün içine girdiği vakte denk gelmesi. ahir ömrümde daha büyük bir ızdırap bilmiyorum.
hep hayranlık duyduğum insan tipleri; pek bilinmeyen bilgileri bilirler, pek izlenmemiş filmleri izlemiş, pek okunmamış kitapları okumuşlardır, beğeni ve hayranlığımı kazanırlar.
anam babam usulü çalışma meraklısı olan türk milletinde asla gelişmemiş bir kültürdür; derdinizi anlatan mail atarsınız arayıp size sözlü izahat verirler, fiyat teklifi istersiniz yine arayıp böyle telefondan söylesek olmaz mı derler, resmi belge istersiniz whatsapp'tan atarlar. netice itibari ile kafayı yedirtirler. yaptığınız bilgi dönüşüne kimse teşekkür ederiz maili atmazlar, maillerini kontrol etmez arar patronunuzu fırçalarlar 1 haftadır amil bekliyoruz diye halbuki istedikleri mail 2 hafta önce atılmıştır... gibi gibi beni üzen, delirten durumlar.
kitap içerisinde pedofolik ifadelere yer verilmesi sebebiyle kitabın yazarı dün itibariyle pedofoli suçundan yargılanmaktadır.

yurtiçi ve yurtdışında bir çok kez kitaplarda, filmlerde, tiyatrolarda ensest, tecavüz, pedofoli gibi toplum içerisinde ne yazık ki varolan bu iğrenç olaylar eleştiri getirmek, farkındalık yaratmak amacıyla işlenmiştir. fakat; bunları özendirici ve zevk unsuru olarak lanse etmek edebiyat yapmak, özgür sanat ya da farkındalık yaratmak değil aleni olarak suça özendirme suçudur. bırakın çocukların, bebeklerin herhangi bir cinsel tacize uğramış olmasını bunu o pis zihniyetlerin hayal etmiş olması bile iğrenç bir durum.

tüm bu suçlarını işleyen, bu suçları işleyenlere destek olan, örtbas eden herkes umarım alabilecekler en ağır cezaları alırlar, umarım yakın zamanda vicdan sahibi olup en acı şekilde vicdan azabı çekerler.
eheheheh dünyanın en keyifli ve en adice şeylerinden biridir.

bütün arkadaşlarınızı tefe koyup çalabildiğiniz kişi ile sevgiliyseniz düşünmeyin evlenin, doğru kişi o!
lügatında kurmaca olmayan insanların gördüğü her düzenbazlığa "bu bir tiyatrodur" demesi durumu, rezil bir durum. oysa ne güzel tasvir edilmiştir tiyatro; insanı, insana, insala, ,insanca anlatma santı diye. düzenbazlıkla kirletilmeyecek kadar kıymetlidir, ama güzel ülkemde gün geçmiyor ki bir kavram, bir insan, bir kurum leş edilmesin.
samimiyetsizliğin dik alasıdır; iftara konuk oldukları evlerde yemek masası olsa da olmasa da özellikle yer sofrasında yiyorlar. adamlar halktan o kadar kopmuş gitmiş ki sizinleyiz, aynı kökten geldik demek için kendilerini parçalıyorlar.
haruki murakami’nin yayınlanan yeni kitabıdır.
7 yıl önce doğum günü hikayeleri seçkisi yapmak için hikayeler toplayan yazar toparladığı hikayelerin yeterli olmadığını düşünür ve kurguladığı bu hikayeyi kitaplaştırır.
kitap iyi bir evlilik yapmış, çocuklu bir kadının arkadaşlarıyla sohbeti ile başlar ve şans eseri servis yaptığı patronundan dilediği dileği anlatmasıyla devam eder. okuyanların ekseriyetle etkinlendiği ve altını çizdiği cümle ise;
“insan ne dilerse dilesin, ne kadar uğraşırsa uğraşsın, önünde sonunda olup olabileceği kendisinden başka biri değildir.”
keyifli okumalar şimdiden.