#tüm gnothiseauton entry'leri

konuları absürt, müzik altyapıları iyi, acayip bi şekilde dile dolanan şarkıların ümit beseni. oldschool youtuber.
(bkz: murat akay)
bir gazetecinin hiç utanmadan sunduğu çözüm önerisi.
twitter üzerinden hayvan hakları aktivisti arkadaşların fotoğrafını "hayvanını evinde sev.. sokaktaki hayvan, insanlık göstergesi değildir. itlaf geri gelmeli." notuyla paylaşmış. gruptan bunu duyduğumda herhalde pişman olmuştur, bir insan bunu neden istesin ki neticede, diye sayfasına bakayım dedim. herhangi pişmanlık yok, üstüne haklılığı konusunda destek topluyor. düşüncelerinde ısrarlı .

insan türü olarak diğer türlerle beraber yaşadığımız dünyada doğal yaşama, bitki ve hayvanların yaşam alanlarına, iklime ölçüsüzce, bencilce müdahale ettik. etki tepkiyi doğurur, yaptıklarımızın sonuçlarına katlanacağız. sen yaşam alanlarını yok edersen oraya sığınan canlılar senin yaşam alanına dağılır ihtiyaçlarını karşılamak için. birileri türümüzün yaptıklarının doğurduğu sonuçları bu şekilde gidermek istiyor. insanlık dediği şey sorumluluk almayı bilmekle başlamalı, belki bir nebze utanarak. sokak hayvanları açısından büyük problemler var en başta şu adamın bize gösterdiği üzere yaşam hakkı tehlikede. bir kap yemek vereyim şurada beraberce yaşayalım işte diyecek insan sayısı giderek azalıyor. sokaklar sokak hayvanlarının "doğal" yaşam alanı, aslında uygulanıyor olsa 5199 sayılı hayvanları koruma kanunu ile de korunuyor. birçokları sokakta doğdular, sokakta yaşıyorlar. insanlarla iyi ilişki kuruyorlar çünkü evcilleştirildiler. Keşke küçük prens'in tilkisi onlara biraz akıl verse. akıl sağlığı bozuk insanların tecavüzüne uğruyorlar, şiddet görüyorlar. bi heves "petshop"lardan büyük paralara satın alınıp sorumluluk ağır gelince sahipleri tarafından terkediliyorlar. ayrılık onları da üzüyor, korku bakışlarına işliyor. ve bundanşöyle! etkileniyorlar. tüm bunlara rağmen tekrar tekrar insanlara güvenmekten vazgeçmiyorlar. ve bazı türdeşlerimiz onlarla empati kurmayı unutmuyor, ne hissedebileceklerini anlıyor, mücadele ediyor nasıl iyileştirebiliriz diye. biri de çıkıyor hemen itlaf. nefes alan, koşan; neşesi, gururu, karakteri olan bir varlığın yaşamını sırf istiyoruz, işimize gelmiyor diye sonlandırmayı nasıl hayal edebiliriz? bu ne haddini bilmezlik? üzgün olmaktansa öfkeli olmayı yeğlerim diyor canım ulrike. yine de çok üzgünüm.
adı geçince japonların yaptığı elliikikatlıyı, bilmemkaçkilometrelik flamingo yolunu, kız kalesini, şahmaranı, muhteşem koyları, saklı güzellikleri, medeniyetler andacı tarihi eserleri, artık eskisi kadar serin olmayan küresel ısınmadan nasibini almış yaylalarımızı, şekerpınarını, fındık yaylasını, üzüm bağlarını, çok sevdiğim tahta incirini, gençkızlığında annemin arkadaşlarıyla kınalı saçlarını yıkadığı su kanallarını, bakmazsam bu bağlar hep dağ olacak ben büyüklerimden böyle almadım ki neslime öyle bırakayım diyen yetmişiki yaşında hâlâ delikanlılara taş çıkaran büyük dayımı, köye üzüm bağını ilk getiren ehli keyf dedemi, limon bahçelerini, murt ağacını, ceviz ağaçlarını, nur içinde yatsın anneannemin her şey yetişen bahçesini, cibinliği, elliikikatın orda briket dükkanda tantuni yapan abiyi gözümün önüne getiren, yazdan yaza gittiğim, senelerin çehresini çok değiştirdiği anne memleketim.
anavatanı avustralya olan çok yıllık bitki.
bugün çiçekçide gördüğüme çok sevindim pamuk anneannemi andım ama sonra henüz mevsimi olmadığı aklıma geldi. doğal koşullarda bahar başında ağacın dalları sarı güneşlerle dolar, demekki iklim problemleri daha hissedilir boyutlara geldi, bir yönüyle korkunç. rüzgar sevmez, güneş sever, narindir; küstüm otu ile akrabadır, başkası okşanıp sevilmez!

(bkz: gülibrişim)
birkaç tane mezar taşınız varsa seçmekte zorlanacağınız son söz.

"benim için de dua et barbie!"
(bkz: ruhi mücerret) (bkz: murat menteş)