#tüm gnothiseauton entry'leri

benim dengemi bozmayınız - benim-dengemi-bozmayiniz-1VXDP

sevgili turgut uyar'ın `tel cambazının tel üstündeki
durumunu anlatır şiirdir` şiirinde geçen afili atar.

Bu muhteşem concrete poem/görsel şiir'in sahibi için (bkz: melih tuğtağ)
(bkz: edip cansever)

ben pencereden bakarken
kimseler ölmemişti
ölüm diye bir şey yoktu ki hilmi bey
var mıydı?
-yüzümden bir şeyler aktı aktı
içim de menekşelendi hilmi bey
gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk
hiçbir yere gitmiyor.
çeşitli zamanlarda konserlerine gitmeye yeltenip başaramadığım veyasin'in müthiş projesi, tam anlamıyla sentez. bir dahakine görüşürüz!

mihrimah
istiklal re-edit
deterjan
ölem ben
" bu dünyada yerim yokmuş, yokmuş
keşke bir yalan olsaydım, olsaydım.."
(bkz: şu dağlarda kar olsaydım) (bkz: yusuf hayaloğlu)

türkünün bu dizeleri eliot için, eliot tarafından, eliot'a.

şuur / bilinç özgürlüğü getirir. bunun için kişilerin müstakil olarak sorumluluk almasını ister. çobanlık yaparak bireyi gerçek anlamda özgür kılmak sanırım biraz zor. soğukkanlı patronun dediği gibi topluluklar yeterince tutkulu olduğu müddetçe her türlü fikri sahiplenip savunur. bugün özgürlük naraları atan bir topluluk yarın tam tersine dönebilir. ayrıca bireye rağmen bireyi özgürleştiremezsin, mümkünse bunu kendisi yapar. gerekmedikçe de işi olmaz. bilinenin konforu her şeyin üstündedir. (bkz: eylemsizlik ilkesi)

netice olarak iyi fikir, hoş dizi. sanki gerçekten fight club devam filmi gibi. ama neticede ticarî zeka ürünü bir teorik tatmin aracı. gerçek dünyada makul bir karşılığı yok, alt metinde "kırılan kalbinizi, çiğnenen egonuzu bu intikam umuduyla onarın, kurtarıcınız ha geldi ha gelecek. kurtuluş günü yakın meşaleleri yakın!" diye demagoji yapıyorlar gibi geliyor. kalan kısmını izlemedim gerçi, bilemiyorum.

fuck society!
asıl adı haydar olan hazret, alevi kültüründe önemli bir yere sahip (bkz: yedi ulu ozan)dan biridir. muhalif bir duruşu olmuştur hep. kendi dergâhında yetiştirdiği hızır, pîrinden müsaade alarak dergâhtan ayrılır, seneler ardından paşa olur ve sivasa tayin edilir, geri döner. dinlediğiniz kaynağa göre değişen bilgilere göre dönem alevilerin devlete ihanet ettiği iddia edilen dönemdir. hızır paşa asilik ettiğini düşündüğü halk üzerinde otoriteyi sağlamlaştırmak adına baskıyı artırır, vergileri artırır. pîr ise deyişlerine nefeslerine devam eder. hızır paşa pîrini sürgün eder, sürgünden dönünce de uslanmadığına hükmetmiş olacak ki hapse attırır. velhasıl pîrine 'merhamet' etmeye karar verir, huzuruna çağırtır içinde şah adı olmayan bir şiir söyle ki seni salayım der. pîr sultan başlar meşhur şiirine

"hızır paşa bizi berdar etmeden
açılın kapılar şaha gidelim
siyaset günleri gelip yetmeden
açılın kapılar şaha gidelim."

paşa sinirlenir, asın der bu asiyi, pîrini. infaz günü gelir, elleri zincirli götürülür dar ağacına. hızır paşa ibret olsun diye olacak, taşlayın der bu asiyi. insanlar ne edeceklerini şaşırır bir yanda kendi canları bir yanda pîr sultan. can korkusu, taşlamaya başlarlar. pîr sultan aldırmaz vücuduna isabet eden taşlara, yüzünde bir tebessüm. kalabalığın içinde müsayibini görür, alevi kültüründe yol arkadaşı demektir. eli varmaz ali babanın taş atmaya, elindeki gülü atar. o ana kadar kayıtsız kalan pîr sultanın ağzında yine meşhur şu dizeler dökülür;

" pir sultan abdalım can göğe almaz
haktan emr'olmazsa rahmet yağmaz
şu ellerin taşı bana hiç değmez
ille dostun bir tek gülü yaralar beni"

pir sultanın boynuna ilmek geçirilir, rivayete göre bir fırtına kopar, ortalık toz duman. fırtına dinince bir bakarlar pîr sultan yerinde yok. seneler geçer. şehirlerde pîr sultanı gördüklerini söyleyenler çıkar ama denilenler hep rivayet, pîr sultan abdal sırra kadem basar.
polonya asıllı fransız 1876 doğumlu fizikçi ve kimyager, pierre curie'nin biricik eşi, radyum ve polonyum kâşifi, iki nobel ödülü alan ilk insan.

ve elbette bilmek uğruna feda ettiği şeyler bile yetiyor tutkusunu hissetmeye. senelerce nobele layık görülmüyor; bakmayın öyle avrupanın medeniyet tafralarına. kadın halinle, elinin hamuruyla bulaşma bu işlere; sen ne bilirsin ki diyorlar cânım marie'ye. tabi seneler sonra (bkz: solvay konferansı) kalabalık bir erkek grubunun içinde, nobel ödülü alan ilk kadın olarak mağrur ve asil oturarak en iyi cevabı veriyor kendilerine. aha