#tüm dey başlıkları

nötron yıldızları, kütlesi çok büyük olmayan yıldızların, öldüğü zaman aldığı hallerden birtanesidir. (bkz: karadelik) ise bir diğeridir mesela.

yıldızlar, yakın olarak hidrojen kullanırlar. yıldızın içindeki hidrojen bitince, bu sefer hidrojenlerin oluşturduğu helyum yanmaya başlar. fakat yıldızların merkez kuvvetleri, bu reaksiyona hazır değildir ve yıldız büyümeye başlar. o kadar büyür ki, hızlıca helyumu da yakar ve sıradaki yakıt karbon olur. karbonu yakmakta zorluk çeken merkez, yıldızı birden ufaltmaya başlar. güneşin 2 katı kadarki bir yıldız, 10 km çapına kadar düşebilir. yıldızın boyutu arttıkça bu etki, karadeliğe dönüşebilir. neyse nötron yıldızına geri dönelim biz.

nötron yıldızları, adı üstünde çekirdeği çöken yıldızın nötronlarından oluşur. içinde eser miktarda proton ve elektron da bulunur. kendi eksenleri etrafında çok hızlı dönerler, öyle pek bi ışımaları yoktur. kütleleri ufak olmalarına rağmen, ağırlıkları çok yüksektir. öyle ki, yıldızın kütlesini olduğu gibi taşırlar. düşünsenize, koca güneş 10km çapında birşeye dönüşüyor ve tüm kütlesini koruyor. inanılmaz değil mi? işte nötron yıldızlarını da bu yüzden çok seviyorum. bide kara delik olayı var ki, bunun bi büyüğü.
yunanistan limnos adasının bir kasabasıdır. yunan adalarının en kuzeyinde bulunan bu ada, çanakkaleye gerçekten yakındır. bu adanın orta-kuzey kısımlarındaki kasabanın ismidir atsiki. havalimanına yakındır. popülasyon olarak adanın en büyük kasabasıdır. burayı gezmek istiyorsanız, yunanistan vizesine ihtiyacınız var. Diğer ada kasabalarına göre daha sessiz sakin biryerdir, Agios Georgios kilisesi de bu kasabadadır.
belirli kategorileri kafamızda birleştirerek oluşturduğumuz genel tanımına, o kategorilerin yaptığı genel davranışları tanımlama olayıdır. mesela bütün erkekleri bir gruba koyup, tüm erkekler aldatır demek bir genellemedir.

aslen benim inandığım kelime tanımı ise, genel tanımındaki canlı veya cansızların çoğunun yaptığı davranış şekli olarak nitelendiriririm.

(bkz: istisna)
star wars hikaye evreninde, sithlerin kullandığı bir kuraldır. burdaki iki kişi, gücü elinde bulunduran bir usta ve onu elde etmeye çalışan bir çırak şeklindedir. bu kural, klon savaşlarından 1000 yıl öncesinde, eski bir sith lordu darth bane tarafından getirilmiştir. jedi ve sith tapınakları birbirine girmişken, darth bane, güçlü sith lordlarının, kendilerinden daha az güçlü 4-5 sith tarafından alt edilmesine şahit olmuş, bunun da, gerçek bilginin aktarılamamasına sebebiyet verdiğini farketmiştir. bu kurala geçebilmek için, bir güç bombasını sith-jedi savaşında diğer sith lordlarına patlatmış ve ciddi kayıplar yaşatmıştır. bu sith kuralında, bir usta, bildiği tüm gücü, aydınlık ve karanlık tarafıyla bir çırağına aktarır, onu yetiştirir ve kendinden iyi bir sith lordu haline getirir. daha sonra bu çırak, ustasına meydan okuyup, onu öldürererek gücünü kanıtlamalıdır. sonra kendine yeni bir çırak bulup, kendi bilgilerini de ona aktararak, kusursuz bir sith lordu yaratmaktır. bunun için ilk öğrettiği şey, kendilerini jedilardan gizleyen bir korumadır. galaksinin tekrar sithlerin eline geçmesinin yolunun, ışın kılıcı ve güç kullanımından ziyade, akıllı ve kurnazca hareket etmek olduğunu savunur. bu kuraldaki tek kusur, kendinden daha iyi bir çırak bulunamazsa, sith lordunun ölümüyle birlikte bütün bilgilerin kaybolmasıdır. bunun önüne geçmek için, yaşamı uzatacak formüller bulmuştur darth bane. ve 1000 yıl sonra, planı gerçekleşerek darth sidious öğrencisi darth vader ile birlikte galaksiye hüküm sürmeye başladı.

(bkz: rule of two)
star wars serisinin birkaç gün önce vizyona girmiş, serinin 8. filmidir. bu seride, kylo reni maskesiz izleyebiliyoruz. savaş sahneleri iyi, konusu klasik star wars. birkaç beklenmeyen şey yaşatarak, klasik star warstan dışarı çıkan tarafları olsa da, en azından benim için tatmin edici diye nitelendirilecek seviyedeydi. yalnız, bence disney, marvel serilerinden biraz fazla etkilenmiş, kahramanlığı olması gerektiğinden bi tık daha ön plana çıkarmış. öyle eski filmleri kadar ilgimi çekmese de, izlenesi efenim.
burunumuzun 2 kenarında bulunan, ufak deliklerdir. kıllı ve sümüklüdür. nefes almamıza ve kokunun vücudumuza girişi olarak kullanılsa da, birçok yaratıcı küfre ilham kaynağı olmuştur. vay bee.
güneş sistemimizin en minnak ve güneşe en yakın gezegeni. yanıyor buralar diyebileceğiniz bir sıcaklığa sahip güneşe bakan yüzü. kendi etrafında yavaş döndüğü için de, arka taraf kış kampına gayet uygun. yalnız hipotermi geçirme ihtimaliniz yüksek, siz yine de içliği 8 kat giyin. diğer gezegenlerden ters yönde güneş etrafında döner, ilginçtir.

edit: kedimin ismidir ayrıca.
güneş sistemimize ait bir gezegen. güneşe yakınlık olarak, merkür ve venüsten sonra 3. sıradadır. boyutu dünyaya göre ufak, yerçekimi de gayet düşüktür. sıcaklığı dünyaya yakındır, biraz daha sıcaktır sadece.

geçmişte, marsta yaşam olabileceği ihtimalinden sözediliyor. bununla alakalı biraz yazmak istedim açıkçası. marsta, dere kenarı olduğu tahmin edilen, geçmiş su yataklarına ait olabilecek birsürü iz bulundu. genelde düz mantık olarak, su eşittir yaşam mantalitesini izliyor bilimadamları. bunu da destekleyen çok veri var dünyada. su olan heryerde, güneş bile ulaşmamış olsa, bir enerji kaynağı bulunup bir şekilde yaşam devam ettirilmiş. heh konumuza dönersek, su varsa bile, düşük çekim gücü ve atmosferin inceliği, zaten gezegenin kullanılabilirlik ömrünü çok kısaltıyor.

dünyaya yaşamın marstan geldiği ile alakalı teoriler de mevcut. geçmişte yaşam barındırmış mı, çok merak ettiğim bir soru. umarım birgün cevabını bulabilir bilim dünyası.
saygıdeğer sözlük, bununla alakalı birçok farklı teori mevcuttur. burda bahsetmek istediğim aman rastgele oldu, aman allah yarattı filan değil. bahsetmek istediğim, daha çok olabilmiş olacak teorilerin en yüksek ihtimallerini tanımlamak. yani inorganik bir dünya, nasıl organik bir canlı yaratmış olabilir.

ilki, tamam gönlünüz olsun, allah ol dedi olduk.

ikincisi, yabancı bir göktaşının dünyaya çarpması ile birlikte, yaşam formunun dünyaya gelmesi. sonuçta, dünyamız milyarlarca meteorla dövüldü. hatta nemesis teorisi gayet başarılı bence. bu göktaşlarının, dünyamıza neler getirdiği birer muamma.

üçüncüsü, yine bir uzay hikayesi. canlılardan ziyade insanların hikayesi olabilecek bir teori, ama yine de burda durmayı hakediyor bence. bilim insanlarının çoğunun mars, ben ve benim gibi düşünen bilimadamlarının venüs olarak tahmin ettiği gezegende var olan yaşam, gezegenin kötü kaderi nedeniyle dünyaya taşınmış olabilir. detayını ilgili gezegenin başlığında paylaşacağım.

dördüncüsü ise yaşamın bizzat dünyada oluşmuş olma ihtimali. bildiğiniz üzere dünya milyon yıllardır şekil değiştiriyor, gerek göktaşları gerekse deprem, sel, rüzgar, sıcaklık değişimi gibi etkenlerle. dünyanın eski halinde, belki de bir mucize olan gezegen çekirdeğinin verdiği imkanla, kimyasal bir reaksiyonla ilk tek hücreli oluşmuş olabilir.

beşincisi ise, yaşamın kaynağının kökenimiz dna olması. ne şekilde oluştuğuyla alakalı detaylı bilgim yok, bilen yazsın.
yıldız ila gezegen arasında kalmış, kararsız bir gökcisimidir. kararsızlıktan kastım ise kafa karışıklığıdır. yoksa fiziksel form olarak gayet kararlıdır.

kendi güneşimizi düşünelim. hidrojen ve helyum yakıtlarını yakarak, daha ağır elementler oluşturur ve enerji verir. bu kahverengi cücelerde de bu yakıttan mevcuttur fakat kütlesi ve çekimi yetersizdir. nükleer bir reaksiyon başlamadan, birkaç milyon yıl ışırlar ve kapkaranlık birer cisme dönüşürler. bunların az büyüğü de kırmızı cüce oluyor efenim. bu kahverengi cücelerin boyutu, güneşin yüzde 1i ila yüzde 7si oranında değişir. şuan ışıyan milyarlarca kahverengi cüce, sönmüş ise daha fazlası olduğu tahmin edilir.

kütleleri yeterince büyük olmadığı için, enerjisi bittiğinde öyle kapkaranlık, sopsoğuk bişiye dönüşürler. öyle yıldızlar çökünce nükleer reaksiyon olur, çekirdeği içine kapanır, o çekirdekten karadelik oluşur filan, bu cücelerimiz için fasa fiso o. daha ufacık bunlar abisi, jüpiterden biraz büyükler sadece. kendi kendilerine sönüyorlar, o kadar.