#tüm ah-bi-bileydim entry'leri

(bkz: homo sapiens) son günlerde evrenin bile sonunu getirebileceğini düşündüğüm tür. çözüm olarak aklıma kökünü kurutmak geliyor ama değmez işte
gece 1 civarı kıbrıs'ta tek başıma otostop çekmeye çalışıyorum. çok nadir araba geçiyor ve hepsi de benim saç-sakal pasnavır halimden ürkmüş olacak yüzüme bile bakmadan geçiyorlar. sonunda 2 genç adam durdu atladım hemen arabaya. çekmişler kafayı, yalpalaya yalpalaya gidiyoruz, sohbet de ufaktan başladı konuşuyoruz. şoför olanı yeni çıkmış hapisten, silahlı çatışmada 3 kişiyi paketlemiş, bu gece alem yaptık falan diyorlar. ben de başladım buna söylenmeye, insan canına kıyması öyle kolay iş mi yazıktır günahtır falan. ufaktan tepesi atar gibi oldu, yoldan çıktı başka bir yere doğru gidiyoruz. nereye gidiyoruz diye sordum; hapisten yeni çıktım, dedemin mezarını ziyarete gidicem, sorun olmaz de mi? dedi. ne denilebilir ki sorun olmaz tabiki falan dedim. sonra müslüman mısın diye sordu, değilim dedim. o zaman sen gelme mezara dedi, uğursuzluk falan getirirsin gibisinden. tamam dedim, sonra vardık mezarlığa, ikisi birden indiler ben kaldım arabada tek. Kendi kendime diyorum kesin kesicek bunlar beni, inip kaçmaya çalışsam ışık yok bir şey yok, yol bilmiyorum. Stresli bir 10 dakika bekledikten sonra geldiler ve beni gideceğim yere bıraktılar. arabadan inmemle öyle bir nefes aldım ki, yeni doğmuş bebek gibi. o gün bir daha otostop çekmeyeceğim dedim ama ne çare :)

çıkarılacak derslere gelecek olursak; 1) dış görünüşünüz insanları ürkütüyorsa sonuçlarına katlanmayı bilin 2) içerden yeni çıkmış zilzurna birisine denk gelirseniz asla atar yapmayın 3) otostop çektiğiniz araca binince mezarlığa uğrayıp uğramayacaklarını sorun 4) insanlara güvenin, sizin içinizde kötülük yoksa sorun yaşamazsınız 5) arada sırada korku iyidir, hep eğlenmeyin; arada sırada korktuğunuz (tehlikesiz!) girişimlerde bulunun 6) hayatın nefes almaktan ibaret olduğunu unutmayın.
dünyayla iletişim kurma mevzusunda elzem konulardan biridir. türkiye'deki sorunların bir çoğunun kaynağının dünyayla iletişim kuramamasından kaynaklandığını düşündüğümden, ingilizce öğrenen sayısının artmasıyla dünya'yla daha uyumlu bir ülke olacağını düşünüyorum. sokakta birini çevirip "dünya'nın öbür ucundan bir arkadaş edinmek ister misiniz?" diye sorduğunuzda hiç kimsenin olumsuz bir yanıt vereceğini düşünmüyorum. iyiliği-kötülüğü, doğruluğu-yanlışlığı tartışılabilir ama dünya'yla iletişimde kilit bir nokta olması hasebiyle ingilizce herkese şarttır.
satoshi nakamoto nickli kişi(ler) tarafından çıkarılan, ortaya çıkış felsefesi beni benden alan ama kullanımının ortaya çıkış amacıyla başa baş çeliştiği, bana göre yeni dünya düzenine geçişte büyük bir adım olan para birimi. ekonomide bireysel özgürlüğü önplana çıkarmaktadır. geleneksel ekonomi aktörleri tarafından çıktığı zamandan beri sert bir dille eleştirilmiştir, şu sıralar popülaritesinin artmasıyla sivri diller gevşemiş ve hadi bizde bu sistemde yerimizi alalım demeye başlamışlardır. ben bu olayı kilisenin dünyanın şeklini kabul etmesine çok benzetiyorum. günü geldiğinde bu aktörlerden arınmış bir şekilde yoluna devam edecek olan kripto-para ekosisteminin insanlar tarafından bir an önce anlaşılmasının ve kaybettikleri hakları teker teker tekellerin elinden almaya başlamalarının ümidiyle geleceğe umutla bakıyorum...
yaşamak. ciddi manada yaşamak, yaşamayı nasıl görüyorsa öyle yaşamak, ertelemeden yaşamak, ne geçmişte ne de gelecekte şimdi yaşamak. nerden hatırladığımı hatırlamıyorum ama şöyle bir şey hatırlıyorum: ' geçmiş, şimdiden öncekilerdir; gelecek, şimdiden sonrakilerdir; geçmiş sürekli artar, gelecek sürekli azalır. şimdi ise hiçbir zaman bitmez, çünkü yaşadığımız her an şimdidir, ne geçmişe gider ne geleceğe. Şimdi sonsuzdur, şimdi bitmez; o yüzden şimdi yaşamak...
(bkz: bardak vs bidon) bidon kocamandır, iyisiyle kötüsüyle her şeyi içine alabilir. iyilerin hatrına kötülerin kahrını çekersiniz. bidonun amacı tohumu ağaç yapmaktır. bardak küçücüktür, içine aldığı iyi değilse bir işe yaramaz, içi iyiyle dolu olmak zorundadır. bardağın amacı ağacı budamaktır.
gerçekten var mısın be yaradan? gerçi okuyorsan varsındır, eee vardın da niye bir cevap verme zahmetine girmedin hikmeti sonsuz? küstürünce iyi mi oldu şimdi? valla hiç kusura bakma, kendin ettin kendin buldun. yoğurduğun hamur küstü sana, ekmek değil taş oldu taş.
(bkz: elbistan) ceyhan nehrinin hem doğduğu, hem de böldüğü şehirimsi. son 50 yıl içerisinde su seviyesi öyle bir düşmüştür ki oturur ağlarsınız. sanırım bundan bi 15-20 yıl sonra bu entry'i editleyip 'artık bölmüyor' yazmam gerekebilir...
başlığı görünce 'ağlamam geldi' dedirten efso-süperötesi dizi. yapay zekadan şehir efsanelerine, tanrıların savaşından yozlaşmış polis şebekelerine her türlü güncel tamlamayla ilişkilendirilebilir, bağımlılık yapar, afallattırabilir. Özellikle introsu benim için kimlikleşmiştir...
gözlem yeteneği. eğer duyu organlarınızdan biri dahi çalışıyorsa sizi tebrik ederim, doğada hayatta kalabilirsiniz. hayatta kalmanın tek esprisi ortama uyum sağlamaktır (bkz: doğal seçilim) ne yazıktırki, doğadan geldiğini unutan homosapiens, doğada hayatta kalmanın yollarını da unutmuşlardır. hatırlamak için ara ara medeniyet dediğiniz yapmacık dünyadan çıkıp gerçek evinize, annenize, kendinize yani doğaya adım atmak yardımcı olacaktır...