malum herkes izlemiştir bir çoğu insanlık adına utanç fakat bu adamın tepkisi beni çok üzmüştür
Evsiz Adamın Eşyalarını Yaktılar

I live here , bu eylemlerin sonlanması için mükemmel bir slogan
sokak müziği yaparak geçimini kazandıracak olan gezgin sorunsalıdır. yakın zamanda türkiye turuna çıkacağım. paramı ise sokak müziği yaparak kazanacağım. gitar, bağlama ve ukulele olmak üzere 3 seçeneğim var. ben bağlama ile ukulele arasında gidip geliyorum. taşıma kolaylığı açısından ukulele mantıklı ancak türkiye turunada bağlamanın yakışacağı düşüncesindeyim. siz sözlük yazarlarının görüşleri nelerdir
edirnekapı şehitliği'nde yatan tek gayrimüslim.

hitler'den kaçıp türkiye'ye sığınmıştır. atatürk için hazırladığı tak ve katafalk için para değil sadece bir teşekkür mektubu istemiştir.

eserleri

Ankara Teknik Yüksekokulu, 1937
Kimya Enstitüsü, 1937
Ankara'da Hükümet semti, 1937
Ankara'da bir tiyatro binası, 1937
Ankara'da bir yemekhane, 1937
Ankara'da parlamento binası, 1937
Trabzon'da Yüksek erkek yatılı okulu (gerçekleştiren Franz Hillinger), 1937
Ankara'da Atatürk Lisesi (Asım Kömürcüoğlu ile beraber, gerçekleştiren Franz Hillinger), 1937
Ankara'da Kurtuluş Ortaokulu (Asım Kömürcüoğlu ile beraber), 1938
İstanbul/Ortaköy'de Prof. Nissen'nin oturduğu evi, 1938
İstanbul'da 15. Cumhuriyet Bayramı kutlama süslemeleri (Schütte eşi ile birlikte), 1938
İzmir'de Kültür Bakanlığı Sergi Salonu, 1938
Cebeci Ortaokulu (gerçekleştiren Franz Hillinger), 1938
İzmir'de Kız-Enstitüsü (yalnız ilk yapı bölümü gerçekleşti), 1938
Ortaköy'de kendi evini, 1938
Bir sinagog (havra), 1938
Ankara'da Mustafa Kemal Atatürk için katafalk, 1938
Çıldır gölündeki muazzam yürüyüşlerden, kurtuluş parkında yapılan keyif yürüyüşlerinden ziyade bir şey... öyle fantazi amaçlı değil de bir yaşam mecburiyeti olan yürüyüşler...
Yıllar yıllar önce Ankara'da sıhhiye köprüsü üzerindeki enterasan düşme anısı dışında böyle bir şey başıma gelmedi.
Nasıl yürünür hemen anlatayım:

Öncelikle elleriniz kesinlikle cebinizde olmayacak. Elleriniz sizin dümeniniz olacak, denge kabiliyetinizi onunla koruyacaksınız.
Sonra pişik olmuş gibi bacaklarınızı aralıklı olarak açacaksınız.
Daha sonra ayak bileklerini bükmeden askerce bir eda ile ama kısa adımlarla omuzlar dik, gözler hedefte yanpiri yanpiri hedefe doğru uygun adamlarla ilerleyeceksiniz.

Çanak çömlek kırmadan, 'aaa düştü salak' gülüşlerine maruz kalmadan sapasağlam hedefe varırsınız.
Film izleyemez olduk azizim! diye ihtiyarca bir giriş yapmak istiyorum. 3 filmden 2'sinde felaketler içerisinde bir dünya ve onu kurtarmak için cansiperane bir şekilde ortaya atılan mutasyonlu veya yedi ceddinin üzerinden silindirle geçilmiş birileri var.

Büyük düşündükleri için mi dünyayı kurtarıyorlar yoksa dünyadan birilerini anlatamayacakları için mi büyük konular seçiyorlar bilemiyorum. Ama koca, yaşlı, şişko dünyayı rahat bıraksınlar artık istiyorum. Uçmadan, kaçmadan, üfürükle ordu yıkmadan, yapay zekaları çarpıştırmadan filmler de olsa olmaz mı?

izlenmedikleri veya gelir getirmedikleri için çekilmedikleri bir gerçek. ama dünyanın bu gerçeğini anlatmak da bir iş değil mi? Böyle filmler Yok mu? var tabiki!!! (sanat filmlerinin o aşırı sıkıcı gerçekçiliğini kastetmiyorum.)

1994 yılı filmleri anlatmaya çalıştığım tam olarak bu dönem işleri. Zekice kurgusu olan, insan merkezli, herkes için değil de sadece etrafındaki insanlar için büyük meseleleri barındıran filmler.

Ya da beni aşıyor artık bu işler. Yüksek olasılık...
açık oyundayken fil, kapalı oyunlarda ise at diyebileceğim durum. ayrıca at sahibine göre kişner.*
Toplum normlarını aile kavramı içinde yaşatan bireylerde gözlenen durum.

Aile kavramının zorunlulukları diye bir şey yoktur. İnsanlar aile çatısı altındaki bireylerden bir şey istediğinde bu talep mutlaka karşılanmalıdır düşüncesinde fakat bunun gerçek bir karşılığı yok. Kişinin hayır deme hakkının olduğu ve aileden öte bir birey olduğu önemsenmiyor.
Eminim ki herkesin yetenek mi hastalık mı olduğunu kestiremediği garip durum ve düşünceleri olmuştur.
benim nasıl anlatacağımı da tam bilmediğim ve hep yaptığım garip bir şey var. bu yetenek mi yoksa bir çeşit hastalık mı gerçekten hiç fikrim yok. anlayan olursa mesaj kutum açık, bekliyor olacağım.

Gençler ben beynimi yönetemiyorum ya da fazla iyi yönetiyorum ya da hor kullanıyorum. neyse lafı uzatmayayım.

Öhöm! geçen gece oda arkadaşımla aram bozuk yatakta bilgisayarda bir şeylerle ilgileniyorum.
Aynı anda şarkı dinliyorum ve beynimde bir yer şarkıya eşlik ediyor.
Aynı anda bir şeyler okuyorum okuduğumu anlıyorum ve web whatsappten arkadaşıma gönderiyorum üzerine yorum yapıyorum.
ve aynı anda okuduğum şey bir kaza haberi olması sebebiyle ailem için endişeleniyor ve dua okumaya başlıyorum. ve diğer yaptıklarımı yapmaya aynı anda devam ediyorum. şarkı dinliyorum ve söylüyorum, arkadaşımla haberi tartışıyorum, dua okuyorum buraya kadar her şey normal. bunu nasıl fark ettim. gerçekten canımı sıkan bir şeyi düşüdüğümü farkedince kafamdaki tüm bu düşünce balonlarını gördüm. bu zamana kadar benim en üst levelım şarkı söylerken dua okuyabilmekti, beynimi ikiye bölüyordum sadece e bu kadarı da olsundu. o gece tüm bunları yaparken arkadaşımın odaya girdiğinin de farkındaydım aramız bozuk olduğu için o konuyu da düşüncelerime eklemişim bunu nasıl yaptığımı farketmedim bile ve kafamda onunla kavga ederken birden durdum böyle beynimin içi zoom ekranı gibi gözümün önüne geldi. hepsi aynı anda aktif ve ben hepsini izleyebiliyorum ve izlerken ne yaptığımı düşünüyorum. o ekrana bakarken yine kafamdan geçenler (hala şarkıyı söyleyip duayı okuyorum ama);
delirdim mi?
aklımdan zorum mu var yoksa aklımda bi sorun mu var?
40 sonrası kesin alzheimer.
bunu durdurmanın yolu var mı?
duayı kes.
kes.
hadi.
of.
müziği kes.
söyeme.
okey kapat o zaman.
komple kapat.
oha nasıl hala devam.
bunlarla boğuşurken bir yandan da o anda ne yaşıyorsam bilgisayara onu yazıyordum.
hiçbir zaman uyuşturucu kullanmadım.
evet ot bile.
sigara haftada 3-4 tane içerim.
alkolle de pek aram yok kalabalık arkadaş ortamım yoksa pek bir şey içmem.
delirmeden önce bu sorunsalımı buraya bırakmak istedim belki benimle aynı birileri vardır.
ve açıkça belirtmek isterim ki; bunun bir yetenek olduğunu düşünmüyorum...
Pandemi sürecince türk lirasının değerinin değer kaybetmesinin yanında fırsatçı türk esnafının da iyice harladığı enflasyonun sonucunda zam gelmeyen hiçbir şey yok. Ama bazı ürünler nasibini çok daha fazla aldı bu durumdan. Aklıma ilk gelenler diş macunu, sıvı yağ , kedi kumu, çikolata.