ilkokulda öğretmen haftasonları sınıf perdelerini eve götürüp yıkatacak bir kişi ararken hep önplana çıkan kişiler vardı.
Eve götürünce anneniz hiç mi kızmıyordu size?

Perdeler çıkarılır, öğretmen büyükçe poşete koyar, minicik çocuk boyu kadar perde poşetini taşır, pazartesi günü sınıfa getirir, öğretmen çıkar perdeleri asar ve kapanış.

Benim annem daha evdeki perdeleri yıkamıyordu, kesin bunu da yıkamaz diye eve götürmezdim. O yuzden bilmiyorum. Beni de aydınlatın.
Bir çok farklı şekilde anlatılan ve bir çok farklı şekilde yorumlanan ayrıca yorumlanabilecek mitolojik nesne. adem ile havva hikayesinin mitolojik açıdan yorumu bile denilebilir. Pandoranın kutusu yasak meyveye işaret ediyor yorumu fazla abes değildir.
Zeus tarafından açılmaması için insana emanet edilen bu kutunun içi kötülüklerle doludur. Ancak merakına yenik düşen insan kutuyu açıp kötülükleri serbest bırakmıştır ama kutuda sadece 'umut' kalmıştır. Umut insanoğlu için belki de kötülüklerin en büyüğüdür. Nietzsche tabiriyle yalnızca "işkenceyi uzatır."

prometheus insanlara ateşi çalıp getirdiğinde zeus intikam için bu kötülük kutusunu yaratmış. Prometheus ateşi insanoğluna getirmekle sanatı da başlatan kişi olduğunu söyler. Belki de kutunun dibinde kalan umut sanatın kendisidir.
Hayat kurtaran bir besindir. Her şekilde yapabildiğim mükemmel bir karbonhidrat. Makarna salatası, rokalısı, salçalısı, pestolusu, mantarlısı ve ahtapotlusuna kadar çeşitli şekillerde yenebilecek çok yönlü bir gıda. Makarnayı neden bu kadar sevdiğimi mantıksal olarak açılayamasam da aşırı seviyorum.
Ev arkadaşlarıma beni hatırlatan sebzedir. Yumurtası, salatası, yemeği, kızartmasına kadar her şeyi yapılır. Böylesine mükemmel bir besindir anlayacağınız.

Edit: karnabaharla aşk yaşadığım doğrudur.*
amerika'nın ilk kadın seri katili olarak bilinmektedir. doğduğu ve öldüğü yer charleston'dır. asılarak idam edilmiştir. 1793-1820 yılları arasında yaşamıştır.
Bir dönem istanbul sabiha gokcen’den hollanda’ya ucuz bilet bulabildiğiniz uçak firması.
(bkz: sunay akın)'ın tek kişilik gösterisi. geçtiğimiz cuma akşamı izleme fırsatı buldum. bilmediğimiz pek çok şeyi güzel bir hikaye dinler gibi öğrenmek oldukça keyifliydi. aynı zamanda hep yaptığımız gibi hak ettiği değeri bulamayıp yok olup gitmiş pek çok şeyi yeniden keşfetmek çok acıydı. bugün oturup (bkz: emrullah ali yıldız) hakkında ne bulursam okuyacağım.
türk mucit. 1927 yılında tayyare makinist mektebi'nden birinciikle mezun olmuş. kendi kendine havalanan planör, otomatik açılan paraşüt, dikey kalkan helikopter gibi pek çok önemli icat ona ait. 1938 yılında planörle 14 saat 20 dakika havada kalarak dünya rekoru kırmıştır.

1943 yılında otomatik paraşüt açma sistemini buldu. Bu muhteşem buluşla hiçkimse ilgilenmedi. Amerikalılar hariç! Tabii ki icadı çalındı. Kendi ağzından konuyu şöyle anlatmış Emrullah Ali Yıldız:

“İşte bu sıralarda karşıma iki yabancı mühendis çıktı. Keşfimle çok yakından ilgilendi. Tetkik ettirmek üzere benden hesap ve projeler istendi. Hepsini aldı gitti. Aradan tam bir sene geçtikten sonra cevap geldi. Geldi ama, artık bizim keşif, keşif olmaktan, icat olmaktan, ihtira olmaktan çıkmıştı. Tabii tıpkısı değil, fakat benimkine benzer bir alet, şimdi Amerika havacılığında muvaffakiyetle tatbik ediliyor.”

yine uçakların pervane yapımıyla ilgili bir icadını kabul ettiremedi ve 1.000 usd'ye amerikalılara satmak zorunda kaldı.

tüm bunların sonunda tabii ki küserek kendine bir fotoğraf stüdyosu açtı. ama orada da icadı bırakmadı. stüdyoda bir aynanın karşısına geçerek kendi fotoğrafını çekebildiğin bir sistem kurdu ve adını da gör-çek koydu. bugünlerde sunay akın öncülüğünde türk dil kurumu'na selfie yerine özçekim değil gör-çek teriminin kullanılması için kamuoyu oluşturulmaya çalışılıyor. ben de sonuna kadar destekliyorum.
emrullah ali yıldız - nes-UBwMn
ofiste konuşulmasıyla öğrendiğim bilgi. tamam iyisin hoşsun güzel de söylüyorsun ama 280 TL ne yahu? o parayı verip konsere gidene şaşarım. binlerce sesi güzel kız var bu tarzda şarkı söyleyen. youtube iyidir. *
abd yapımı dram-komedi türündeki film. truman burbank rolüyle karşımıza çıkan jim carrey filmde her şeyin kusursuz bir düzen içinde işlediği şovun kahramanıdır. truman yıllarca kendisine inandırılan bir hayatı yaşamıştır fakat bir anda yaşanan bazı olaylar yaşadığı gerçekliği sorgulamasına sebep olur. ona sunulan bu hayat gerçek miydi yoksa bir setinin içine mi hapsolmuştu? bize esasında kendi gerçekliğimizi de sorgulatır. Bu yaşadığımız gezegendeki yaşadığımız şeylerin ne kadarı bizim kontrolümüzde ya da ne tür bir kurgunun içine hapsolmuş durumdayız? film tarihinin gelmiş geçmiş en özgün ve bir açıdan da eleştirel yapımı olan truman show fazlasıyla izlenesi.

edit: filmi az evvel izledim ve daha önce izlememiş olduğuma cidden üzüldüm. fazlasıyla etkiledi beni film.