“Bir bedeli var, çok büyük bir bedeli var.
Bir sözün veya bir dokunuşun.”
Yazdığımız her bir kelimenin, fısıldadığımız her bir sözcüğün ruhta yarattığı derin etkiler vardır. Kelimelerin etkisidir bu. Ve bize bir bedel ödetir bu etki. Aşk, nefret ya da öfke. Her biri aynı zamanda kelimelerin yarattığı etkidir. Bir adamın tek cümlesiyle bizi apansız bir tutkuya sürüklemesi gibidir bazı etkiler.
Bir sözün veya bir dokunuşun.”
Yazdığımız her bir kelimenin, fısıldadığımız her bir sözcüğün ruhta yarattığı derin etkiler vardır. Kelimelerin etkisidir bu. Ve bize bir bedel ödetir bu etki. Aşk, nefret ya da öfke. Her biri aynı zamanda kelimelerin yarattığı etkidir. Bir adamın tek cümlesiyle bizi apansız bir tutkuya sürüklemesi gibidir bazı etkiler.
bana göre altın çağını kendisine ''russkiy rock'' denilen dönemde, 1980'lerin sonunda yaşamıştır (kısmen1 1990larda da yankılanmıştır).
kino, ddt, chaif gibi gruplar ortaya çıktı.
yanka dyagileva, grazhdanskaya oborona gibi yeraltı meczupları zuhur etti. karşı-kültür diyorlar sanırım. yani ''kültür'' değil ama başka bir şeydi bunlar.
o dönem, zihniyet olarak biraz eskinin türkçe rapini andırıyordu. neticesinde; lokal, melankolik, nihilist, az biraz protest, bol metaforlu eserler veriyorlardı. ve evrenselleşmediler, ki gerek de yok zaten. halk müziği evrenselleşmez. son ''halk ozanları'' idiler.
kino, ddt, chaif gibi gruplar ortaya çıktı.
yanka dyagileva, grazhdanskaya oborona gibi yeraltı meczupları zuhur etti. karşı-kültür diyorlar sanırım. yani ''kültür'' değil ama başka bir şeydi bunlar.
o dönem, zihniyet olarak biraz eskinin türkçe rapini andırıyordu. neticesinde; lokal, melankolik, nihilist, az biraz protest, bol metaforlu eserler veriyorlardı. ve evrenselleşmediler, ki gerek de yok zaten. halk müziği evrenselleşmez. son ''halk ozanları'' idiler.
''kaynak benim'' kitabının yazarı Dr. Enver demirel yılmaz kurucusu olduğu psikolojik danışmanlık merkezidir.
Dünyadaki mars olarak da bilinen kırmızı kaya yapısıyla büyüleyen doğal yaşamın da görülebileceği yıllık 100bin turist ağırlayan Sivasın güzide kayalıkları
birleşik krallığın 2019 yılındaki en buyuk festivali.
Çobandede köprüsü; erzurumun Köprüköy ilçesinde bulunan Anadolu Selçuklu Devleti'nin mi yoksa İlhanlılar Devleti'nin mi yaptırdığı tam olarak bilinmeyen köprü. Köprü pasin suyu ile Aras nehri'nin birleştiği yerde kurulmuş. Köprü 7 kemerden oluşuyor ama bir tanesinin üzerinden yol geçmiştir. Bu yüzden şu an 6 kemerden ibarettir. doğu ekspresinin geçiş güzergahında yer alıyor köprü. Bu sebeple Erzurum'dan ağrı veya Kars'a gidiyorsanız köprüyü görmemek pek mümkün değil. Ama köprünün asıl keyfi gün doğumunda ve gün batımında yaşanıyor. O kesme taşlara vuran ışığın rengi ve köprünün nehir üzerindeki yansıması muhteşem bir seyirlik oluşturuyor.
Köprü üzerinde bir çok rivayet var. Bunların en meşhuru köprünün bir ayağında define olduğuna dair. Hatta yakın zamanlarda yapılan restorasyonun bile define aramak maksadıyla yapıldığı düşünülüyor. Çok şükür bulunduğuna dair bir inanç var ki köprüyü rahat bıraktılar.
Köprünün bir de efsanesi var hatta ismini bile bu efsaneden alır: zamanın beylerinden biri Aras nehri üzerinde bir köprü yaptırmak ister. Dönemin mimarlarını toplar ancak uzun uğraşlara rağmen köprünün ayaklarını bir türlü oturtamazlar. Günlerden bir gün dağ tarafından çoban kılıklı bir adam gelir mimarlara doğru yönelerek asasıyla 7 yeri işaretler ve gider. Tabiki mimarlar adamla dalga geçerler. Sonra alay etmek maksatlı olayı beye anlatırlar. Bey o gelenin hızır olabileceğini söyler ve onun gösterdiği yere köprünün yapılmasını emreder. O çoban kılığındaki Hızır'ın gösterdiği 7 yere köprünün ayaklarını oturturlar. Böylece onun anısına da köprünün adına çobandede köprüsü koyarlar.
Çobandede köprüsü 2000'li yılların başına kadar kullanımdaydı. Sonradan 50 metre ötesine köprü yapılınca kullanıma kapatıldı.
Köprü üzerinde bir çok rivayet var. Bunların en meşhuru köprünün bir ayağında define olduğuna dair. Hatta yakın zamanlarda yapılan restorasyonun bile define aramak maksadıyla yapıldığı düşünülüyor. Çok şükür bulunduğuna dair bir inanç var ki köprüyü rahat bıraktılar.
Köprünün bir de efsanesi var hatta ismini bile bu efsaneden alır: zamanın beylerinden biri Aras nehri üzerinde bir köprü yaptırmak ister. Dönemin mimarlarını toplar ancak uzun uğraşlara rağmen köprünün ayaklarını bir türlü oturtamazlar. Günlerden bir gün dağ tarafından çoban kılıklı bir adam gelir mimarlara doğru yönelerek asasıyla 7 yeri işaretler ve gider. Tabiki mimarlar adamla dalga geçerler. Sonra alay etmek maksatlı olayı beye anlatırlar. Bey o gelenin hızır olabileceğini söyler ve onun gösterdiği yere köprünün yapılmasını emreder. O çoban kılığındaki Hızır'ın gösterdiği 7 yere köprünün ayaklarını oturturlar. Böylece onun anısına da köprünün adına çobandede köprüsü koyarlar.
Çobandede köprüsü 2000'li yılların başına kadar kullanımdaydı. Sonradan 50 metre ötesine köprü yapılınca kullanıma kapatıldı.
arkadaşıma bir hediye vermek istedim ve tema vakfına onun adına fidan bağışı yaptım ona mail olarak sertifika gitmesi için tüm bilgileri girdim ve 1 iş gününde teslim edilir ibaresi vardı ancak 3 gun geçmesine rağmen mailden eser yok sertifikayı hiç göndermeyebilirler bile ki zaten bir anlamı kalmadı fidanlar gerçekten dikiliyor mu bence o bile şüpheli yani dostlar kendi fidanımızı kendimiz dikelim
“Ayakta durma konusunda eğlenceli beceriksizlik hali.”
Kadın vücudundaki erojen bölgeleri tahrik edecek şekilde tasarlanmış; plastik, metal, rabbit gibi milyon tane çeşidi olan cinsel fantezi aracı.
yurtdışında yaşamak veya çalışmak için hangi yolları izledikleri, nasıl iş buldukları ve oturum izinlerini hangi yolla aldıkları konusunda bilgilenmek istediğim yazarlardır.