bu ay ölen 2. suudi prensi olan Bender bin Fahd bin Saad bin Abdulrahman, çatışmada öldüğü söyleniyor, kalp krizi denmiş ama tyrion lannister'ın sözünü hatırlatmıştır. "Oh, monster? Perhaps you should speak to me more softly then. Monsters are dangerous and, just now, kings are dying like flies."
Simdi bunlar 3 e ayrilir.bir muzik,iki vidyo,uc sosyal ag.bunlara ayri ayri uye olursan sadece onlarin verdigi yerleri kotandan dusmeden kullanabiliyon.
Özellikle Avrupa yakasında daha çok gözle görülen durumdur.Zaten bir izmir değiliz durum vahim.
yaa olum açmayın şöyle başlıklar. soğutuyonuz insanı sözlükten. hadi tamam muzip bir gülümseme oluşturmadı değil bende ama yapmayın aga.
tanım : o ıslanmayla birlikte gelen benden önce bu tuvalete kim girdi acaba düşüncesi..
edit : başlığı açan yazar kaçmış başlık bana kalmış.
türkiye'yi yöneten hırsızların, muhafazakar kişilerin, türk insanının sırtına basarak bir yerlere gelen kişilerin kabusudur.
insanoğlunun ilk çağlarda hayvanları eğiterek ehlileştirilmeleri ve sonrasında kendi ürettikleri insanlarında eğitime ihtiyacının olduğunu düşünmeleri sonucunda ortaya çıkan sorunlar silsilesinin ortadan kaldırılması durumudur. bu sorunlar silsilesi sadece türkiye'nin değil tüm dünyanın sorunudur. eğitimli insanların ölüm makinesine dönüşmesi sonucu ortaya çıkan sorunları ortadan kaldıracak bir eylemdir. dünya üzerindeki her insanın köylü olmasını savunan görüştür. (bkz: köylü milletin efendisidir.)

"üçüncü dünya savaşında hangi silahların kullanıldığının önemi yok. dördüncü dünya savaşı taş ve sopalarla olacak" (bkz: albert einstein)

eğitim sistemi Bir insanın başka bir insanı eğitmeyi kendine görev edinmesiyle ortaya çıkmıştır. gereksizdir. hiç bir insanın eğitime ihityacı yoktur. eğitim kavramını dünya literatüründen kaldırırsak dünya daha yaşanılabilir bir hal alacaktır. insanoğlu doğal seleksiyonuna bırakılırsa dünya normalleşme evresine geçecektir. nüfus azalacak savaşlar olmayacak. doğa kendini yenileyecektir. ilk çağ insanları gibi yaşamak gerçekten daha mantıklı geliyor bazen. teknolojinin hayatımızı kolaylaştırması sonucu ödenen bedellerin daha ağır olması savaşlar yıkımlar v.s buna örnektir.

insanoğlunun olmazsa olması toprak, ateş, su ve havadır. (bkz: ne oldu zoruna mı gitti) insan hayatını bu dört maddeyle sürdürebilir. bunlar onun için daha sağlıklı ve sürdürülebilirdir.

hastalık ve salgınların olması yine insanların doğayı bilinçsiz kullanımıyla alakalıdır. doğaya uyum sağlamak insani bir iç güdüdür. kedilerin sıçtıkları yeri toprakla örtmesi hayvani bir içgüdü olduğu gibi. eğitim olmayınca insanlar hayvanlar gibi yaşamaz insan yine insan gibi yaşar eker biçer gezer birlikte yaşama eylemini gerçekleştirebilir. dağ köylerinde organik bir hayat süren köylüleri buna örnek verebiliriz.
canım cicim aylarında görülen ve gelecekte de tarafsız bir sözlük hayalinin gerçekleşeceğini ümit ettiğimiz durumdur. 2017 yılında gezgin sözlük ailesine dahil olan yazarların genellikle gezgin entelektüellerden oluştuğunu görmek basma kalıp düşüncelerden uzak olduğunu yazılan postlardan okumak gerçekten heyecan verici bir durum. her ne fikirde olursa olsun bu fikrini saygı ve hukuk çerçevesinde empati kurarak özgürlükleri tartışan bireysel hakaretlerin olmadığı (bkz: sisteme küfür etmek) insan haklarını dile getirenlerin sözlüğü olmasını temenni ediyor. sözü diğer yazar arkadaşlarımıza bırakıyorum.
Geçici bir histir. İki dakika Türkiye'deki sokaklara maruz kalın, geçer.

Benim için yurtdışından döndüğümde karşı karşıya kaldığım bir durum oldu.

Bir anımı anlatmak isterim bu konuyla alakalı. Geçen yaz Macaristan'a bir Sosyal sorumluluk projesi kapsamında gittim. Fakat olmayacak sorunlarla karşılaştım. Kötü şartlarda kaldım 3 hafta kadar. Neyse efendim, Türkiye'ye dönüyorum. Sabiha Gökçen havalimanına indim, Dışarıya çok büyük bir heyecanla çıktım. Ulan ülkem ya diyorum. İngilizce konusmaktan cok sıkılmıştım. Biriyle muhabbet etmek falan bile istiyordum. Dudulluya gidip memlekete dönecem. E10'a mı ne bindim tam hatırlamıyorum. Ama çok mutluyum. Otobüste yer vermeyen insanları görmeye başladım, bulduğu boş yere hemen kapaklananları gördüm. Ama hala süper yaaa falan modundayım. E5'de bi yerde inip minibuslere binmem gerekiyor. İndim otobusten karşıya geçeceğim. Yaya geçidinden yürümeye başladım. Kafamı sağa çevirmemle üstüme hic çekinmeden yavaşlamadan gelen bir arabanın sürücüsüyle goz göze geldim. Direk kendimi yolun karşısına attım. Adam zerre yavaşlamaya çalışmıyor ve umrunda değil. Zaten koşmaya başlar birazdan kafasında. O andan itibaren o moda hiç girmedim. Yemişim Türkiye'sini dedim o gün. Bu da böyle bir anımdır. Anlıyorum seni ama geçer merak etme..
türk selamına benzemez sağ kolun yukarı doğru dik bir şekilde uzatılmasıyla gerçekleştirilir. çoğu insan (bkz: hitler selamı) veya nazi selamı olarak bilir.insanlara beni takip edin havası katar. günümüzde islam ülkelerinde benzer bir selam çeşidi çıkmıştır. (bkz: rabia selamı) tarih boyunca bazı kendini bilmez devlet yöneticileri bu tarz selam biçimlerini kullanarak kendi gibi düşünen, kendisinin hayat felsefesini hayatına uygulamaya çalışan insanları etrafında toplamaya çalışmıştır. milyonların arkasında yürüdüğü adam olmak. (bkz: firavun) yönettiği insanlardan çok daha üst ve konforlu bir yaşam elde ederek, arkasında yürüyen insanların üzerinden geçinen bir çakal gibi yaşam sürdüren bu hayvanlar kendine benzer diğer insan hayvanlarını, bir selamlama biçimiyle kontrol edebilmektedir.

yukarıdaki görüşten de anlaşılacağı üzere etrafınızda hayvanların toplanmasını istiyorsanız statükoda geçerli olan selamlama çeşidini günün koşullarına göre değiştireceğiniz söylemlerle başarmanız mümkündür.