partinin lideri temel karamollaoğlu olduğunu sevmemekle birlikte geçtğimiz haziran ayından buyana yaptığı açıklamalar ve sosyal medya ekibine yapmış olduğu yatırımlardan dolayı takdir ettiğim bir durum.
çok başarılı ve aydınca çalışmalar, kampanyalar yürüten bir sosyal medya ekibi var, sahiden takdire şayandır.
en son yaptığı reklam;
çay simit açıklaması reklamı
çok başarılı ve aydınca çalışmalar, kampanyalar yürüten bir sosyal medya ekibi var, sahiden takdire şayandır.
en son yaptığı reklam;
çay simit açıklaması reklamı
ismail güzelsoy'un mart ayında yayınlanan romandır. roman ağaçların konuşmalarını duyan genç bir kadının geçmişten geleceğe uzanan öyküsünü anlatıyor.
metis yayınevinin bir çok yazar ve düşünür ile birlikte hazırladığı çocuklar için üretilen filozofların ve felsefenin tanımı ve tanıtımı yapılan kitap serisidir.
anlam, şeyin açıklaması, niteliği, özelliğidir.
"bardağın anlamı ne?" sorusu içinde bir sürü soru barındırır: "bardak nasıl görünür? bardak ne işe yarar? bardak nasıl imal edilir?" tüm bu soruların cevabı bardağın anlamını oluşturur.
biraz felsefeye kayalım:
"hayatın anlamı ne?" sorusunun cevabını yine hayata dair tüm soruların cevabı oluşturur: "hayat neden var? hayat nasıl başladı? neden hayatı bu bedenden algılıyorum?"
nedensellik ilkesinin var olduğu bir evrende her mantıklı sorunun bir cevabı olmak zorunda olduğu için hayatın anlamını tanımlayamasak bile hayatın anlamı olmak zorundadır. fakat insanlar çok saçma bir hataya düşüyor. hayatın anlamını oluşturan cevaplar istediğimiz gibi olmayınca hayat anlamsız diyoruz. halbuki hayat anlamsız değil, hayat istediğimiz anlama sahip değil(belki, muhtemelen, olabilir de). Anlamı hiç yok etmedik ama tarih boyunca sayısız defa hem toplumsal, hem kişisel olarak değiştirdik.
Hiçbir felsefi akım anlamın olmadığın savunamaz. Bu çok dayanaksız olacaktır.
Bir diğer değinmek istediğim ayrıntı ise şu:
Hayatın anlamını bulamayan veya değişen anlamdan memnun olmayan kişiler çoğu zaman depresyona girebiliyor, hatta anlamsızlığı sebep gösterip intihar eden kişiler bile oluyor.
Bunun sebebinin direkt olarak anlamı bulamamaktan ya da anlamın tatmin etmemesinden kaynaklandığını düşünmüyorum. Bunu basit bir örnekle açıklayayım: Çocuğunuza "seni yarın lunaparka götüreceğim" diyip ertesi gün götürmezseniz çocuğunuz üzülür. Halbuki lunaparktan hiç bahsetmeseydiniz çocuğunuz üzülmeyecekti.
İşte bu kişiler de sırf bu yüzden depresyona giriyorlar. Çocukluktan itibaren onların beyinlerine sürekli "hayat çok anlamlı, ölünce cennete gideceğiz, iyilik yapmak çok önemli, etik ve ahlak diye şeyler var, bizi yaratan çok merhametli ve mükemmel bir tanrı var..." diye anlamlar kazındı fakat gün geldi ve kendi fikirlerini oluşturup bu anlamların doğru olmadığını düşündüler. İşte bu yüzden tıpkı lunaparka gitmek için umutlandırılmış ama gidememiş çocuk gibi üzüldüler. Bu gerçekten çok doğal bir tepki.
Hiçbir kimseye terk edince üzüleceği anlamlar vermeyin.
"bardağın anlamı ne?" sorusu içinde bir sürü soru barındırır: "bardak nasıl görünür? bardak ne işe yarar? bardak nasıl imal edilir?" tüm bu soruların cevabı bardağın anlamını oluşturur.
biraz felsefeye kayalım:
"hayatın anlamı ne?" sorusunun cevabını yine hayata dair tüm soruların cevabı oluşturur: "hayat neden var? hayat nasıl başladı? neden hayatı bu bedenden algılıyorum?"
nedensellik ilkesinin var olduğu bir evrende her mantıklı sorunun bir cevabı olmak zorunda olduğu için hayatın anlamını tanımlayamasak bile hayatın anlamı olmak zorundadır. fakat insanlar çok saçma bir hataya düşüyor. hayatın anlamını oluşturan cevaplar istediğimiz gibi olmayınca hayat anlamsız diyoruz. halbuki hayat anlamsız değil, hayat istediğimiz anlama sahip değil(belki, muhtemelen, olabilir de). Anlamı hiç yok etmedik ama tarih boyunca sayısız defa hem toplumsal, hem kişisel olarak değiştirdik.
Hiçbir felsefi akım anlamın olmadığın savunamaz. Bu çok dayanaksız olacaktır.
Bir diğer değinmek istediğim ayrıntı ise şu:
Hayatın anlamını bulamayan veya değişen anlamdan memnun olmayan kişiler çoğu zaman depresyona girebiliyor, hatta anlamsızlığı sebep gösterip intihar eden kişiler bile oluyor.
Bunun sebebinin direkt olarak anlamı bulamamaktan ya da anlamın tatmin etmemesinden kaynaklandığını düşünmüyorum. Bunu basit bir örnekle açıklayayım: Çocuğunuza "seni yarın lunaparka götüreceğim" diyip ertesi gün götürmezseniz çocuğunuz üzülür. Halbuki lunaparktan hiç bahsetmeseydiniz çocuğunuz üzülmeyecekti.
İşte bu kişiler de sırf bu yüzden depresyona giriyorlar. Çocukluktan itibaren onların beyinlerine sürekli "hayat çok anlamlı, ölünce cennete gideceğiz, iyilik yapmak çok önemli, etik ve ahlak diye şeyler var, bizi yaratan çok merhametli ve mükemmel bir tanrı var..." diye anlamlar kazındı fakat gün geldi ve kendi fikirlerini oluşturup bu anlamların doğru olmadığını düşündüler. İşte bu yüzden tıpkı lunaparka gitmek için umutlandırılmış ama gidememiş çocuk gibi üzüldüler. Bu gerçekten çok doğal bir tepki.
Hiçbir kimseye terk edince üzüleceği anlamlar vermeyin.
ferhan şensoy tarafından 1980'de kurulmuş tiyatro grubu. ilk olarak şahları da vururlar oyununu sergileyen topluluk, 1989'dan itibaren şensoy'un ses-1885 sahnesini almasıyla oyunlarını burada sergilemeye başlamıştır. kurulduğu günden bu yana kadrosunda engin günaydın, münir özkul, rasim öztekin, tuncel kurtiz, ali çatalbaş, baykal kent,bülent kayabaş, derya baykal gibi usta isimleri bulundurmuştur. ayrıca ferhan şensoy'un kitaplarının da basıldığı ortaoyuncular yayınları da bu tiyatro bünyesindedir.
ferhan şensoy'un kitaplarının çoğunu yayımladığı kendine ait yayınevi.
Kendine has bir yayın çizgisi olan yayınevidir. Bu zamana kadar İhsan Oktay Anar, Murat Menteş, Alper Canıgüz, Emrah Serbes, Mahir Ünsal Eriş ve Orhan Pamuk gibi yazarların kitaplarını basmışlardır.
Bu arada, Okumak İptiladır Müptelalara Selam!
Bu arada, Okumak İptiladır Müptelalara Selam!
Tam adı Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık A.Ş. olan 1945 yılında faaliyetlerine başlayan bir yayınevidir. Türk ve Dünya edebiyatının önde gelen isimlerinin kitapları genel olarak bu yayınevi aracılığıyla piyasa sürülmektedir.
Milli eğitim bakanı Hasan Ali Yücel tarafından, 1956 yılında kurulan yayınevidir.
Birçok yabancı eseri Türkçeye çeviren yayınevi yerli yazarlarında eserlerini basmaya devam etmektedir.
Birçok yabancı eseri Türkçeye çeviren yayınevi yerli yazarlarında eserlerini basmaya devam etmektedir.
1981 yılında Erdal Öz tarafından kurulan yayınevidir. Yerli ve yabancı pek çok yazarın kitabını basmışlardır. İletişim yayınları, yapı kredi yayınları ve iş bankası kültür yayınları gibi Türkiye'nin önde gelen yayınevlerindendir.